¡mtîyaz SAHiBi | Proprietor Burhan ÇAGLAR
SORUMLU YaZI i$LERi MüDÜRÜ | Managing Editor Ömer Faruk CAN
S
-a
Osmanli ara§tirmalarina münhasir, alti ayda bir (Nisan ve Ekim) ne§redilen, agik eri§imli, gift kör hakem sistemli akademik dergi
Double-blind peer-reviewed open-access academic journal published semiannually (April and October) in the fields of Ottoman Studies ^
S 8
SAYI | ISSUE 3 • NiSAN | APRIL 2022
a
£
iRTiBAT | Contact Kadim • Sakarya Üniversitesi
Esentepe Kampüsü, Fen-Edebiyat Fakültesi, C Blok, Ofis: 113, Serdivan/Sakarya (Turkey) 54050 Telefon | Phone • 00 90 264 295 60 15
Internet Adresi | Webpage • dergipark.org.tr/kadim • kadim.sakarya.edu.tr E-posta | E-mail • kadim@sakarya.edu.tr
Tasarim | Design Hasan Hüseyin CAN
Baski | Printed by
MetinCopyPlus • Arti Dijital & Baski Merkezi
Turkocagi Cad. 3/A Cagaloglu/Fatih/lstanbul
Basim TaRiHi | Print Date • NiSAN | April 2022 ISSN 2757-9395 • e-ISSN 2757-9476 UcRETSiz | Free of Charge
Kadimdeki makaleler, Creative Commons Alinti-Gayriticari 4.0 (CC BY-NC) Uluslararasi Lisansi ile lisanslanmigtir. Bilimsel ara§tirmalari kamuya ücretsiz sunmanin bilginin küresel payla§imini artiracagi ilkesini benimseyen dergi, tüm içerigine aninda Libre açik erigim saglamaktadir. Makalelerdeki fikir ve görü|lerin sorumlulugu sadece yazarlarina ait olup Kadim'in görü§lerini yansitmazlar.
Articles in Kadim are licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 (CC BY-NC) International License. Kadim provides immediate Libre open access to its content on the principle that making research freely available to the public supports a greater global exchange of knowledge. Authors are responsible for the content of contributions; thus, opinions expressed in the articles belong to them and do not reflect the opinions or views of Kadim.
Dergi Park
Edïtôr Editor-in-Chief
Mïsafïr Edïtôr Guest Editor
Yayin Kurulü Editorial Board
Yazim ve Dïl EdïtôrlerI Writing and Language Editors
Tûrkçe Dïl EdïtôrC Turkish Language Editor
Ingïlïzce Dïl EdïtôrlerI English Language Editors
Mïzanpaj EdïtôrC Layout Editor
Sosyal Medya EdïtôrC Social Media Editor
Yayin SekreterI Secretariat
Arif BÎLGÎN | Prof. Dr., Sakarya Oniversitesi
Fatih BOZKURT | Doç. Dr., Sakarya Oniversitesi
Necmettin ALKAN | Prof. Dr., Sakarya Oniversitesi Fatih BOZKURT | Doç. Dr., Sakarya Oniversitesi Ömerül Faruk BÔLÛKBA§I | Doç. Dr., Marmara Oniversitesi Kerim ilker BULUNUR | Doç. Dr., Sakarya Oniversitesi Bü§ra ÇAKMAKTAÇ | Dr. Ögr. Oyesi, Sakarya Oniversitesi M. Talha ÇiÇEK | Doç. Dr., istanbul Medeniyet Oniversitesi Filiz DIGIROGLU | Doç. Dr., Marmara Oniversitesi Miraç TOSUN | Dr. Ögr. Oyesi, Karadeniz Teknik Oniversitesi Kenan YILDIZ | Doç. Dr., istanbul Medeniyet Oniversitesi
Ömer Faruk CAN | Sakarya Oniversitesi Burhan ÇAGLAR | Sakarya Oniversitesi Burak ÇITIR | Sakarya Oniversitesi Mehmet KERiM | Sakarya Oniversitesi Bünyamin PUNAR | Sakarya Oniversitesi
Sedat KOCABEY | Sakarya Oniversitesi
Bü§ranur KOCAER | Sakarya Oniversitesi
Muhammed Emir TULUM | Dr., istanbul Medeniyet Oniversitesi
Didar Ay§e AKBULUT | Marmara Oniversitesi irem GÛNDÛZ-POLAT | Sakarya Oniversitesi Hâcer KILIÇASLAN | Sakarya Oniversitesi
Hasan Hüseyin CAN | islâm Araçtirmalari Merkezi (iSAM)
Bü§ranur BEKMAN | Sakarya Oniversitesi
Yusuf islam YILMAZ | Sivas Cumhuriyet Oniversitesi
Süleyman §ah'i 'Osmanlilarin Atasi' Yapan Rivayetin Tarihî Men§ei: Ca'ber Kalesi Önündeki Mezar Süleyman §ah'a mi Aitti?
the historical origin of the narration making suleiman shah the 'ancestor of the ottomans': does the trump in front of ca'ber castle belong to suleyman shah?
HAKAN YILMAZ*
OZ ABSTRACT
Bu makale Osmanli hânedaninin ilk temsilcisi olarak bilinen "Süleyman Çah" rivayetini ele almaktadir. Literatürdeki benzer yazinlarda bu efsanevî ismin ba^ka büyük tarihî isimlerle ka-ri^tirilmij olabilecegine dair hipotezler mevcuttur. Ara^tirmamiz, ilk safhada bu hipotezleri de irdeleyerek birincil kaynaklar i^iginda Osmanli atalar dügümünü çôzme ve yanli^ eklentilerden ayri^tir-ma amacini gütmektedir. Sonraki a^amada sorunun literatürel kö-kenine inilmekte ve "Süleyman Çah" rivayetinin içerdigi tüm bil-gilerin aslî kaynaklari, kökeni, hangi tarihî jahis ve olaylarin kari^-tirilmasi sonucu kroniklere girdigi ve arka plandaki meçhul atala-rin aslî kimlikleri ortaya konulmaktadir. Bu merhalede makalenin amaci, olaylarin daha saglam tarihî delillere dayanan düzgün bir anlatisini in^a etmektir. Bu hedef dogruldusunda çagda^ kaynaklar, etnografik kanitlar ve ar^iv kayitlari rehberliginde, ona atfedi-len Ca'ber Kalesi önündeki mezarin da onunla herhangi bir ilgisi olup-olmadigi ortaya çikarilacaktir.
Anahtar Kelimeler: Süleyman Çah, Osmanlilarin Atasi, Anadolu'ya Gôç, Mezar-i Türk, Ca'ber Kalesi.
MAKALE BiLGiSi | ARTICLE INFORMATION
Makale Türü: Ara§tirma Makalesi | Article Type: Research Article Geli? Tarihi: 1 Mart 2022 | Date Received: 1 March 2022 Kabul Tarihi: 15 Nisan 2022 | Date Accepted: 15 April 2022
(0?1
ATIF | CITATION
This study aims to investigate the narratives of Suleyman Shah, who was a central figure in the migration and settlement processes of the Ottomans' ancestors. The narrative will be deconstructed in consideration of the contemporary sources, the ethnographical evidence, and the archival resources and accordingly, it will be figured out on what grounds it has emerged and incorporated into the main corpus of the Ottoman narrative sources. Moreover, it is attempted to identify to whom the tomb in the Qalat Jabar actually belongs, which is commonly attributed to Suleyman Shah. Contextualizing and problematizing the narrative of Suleyman Shah in the Ottoman sources and in the related literature, it seeks to shed more light on the issue of the origins of the Ottomans, which is one of the most important and yet obscure topics regarding the debates on the ancestors of the Ottomans. The intricate accounts and the narratives dispersed in the different chronicles has rendered the issue further complicated. The study aims to provide a suggestive step towards overcoming the inadequacy of the comparative and critical studies on the fundamental narratives concerning the founders of the state and in doing so, it is hoped to contribute to the discussions about the foundation of the Ottoman state.
Keywords: Suleyman Shah, the Ancestors of the Ottomans, Turkic Migration to Anatolia, Mezar-i Turk, Caber Castle (Qalat Jabar).
Ca'ber Kalesi Önündeki Mezar Süleyman Çah'a mi
Yilmaz, Hakan. "Süleyman Çah'i 'Osmanlilarin Atasi' Yapan Rivayetin Tarihî Men§ei: Aitti?". Kadim 3 (Nisan 2022), 133-182. doi.org/10.54462/kadim.1080974
* Uzman, Marmara Üniversitesi, Mehmet Genç Külliyesi Kütüphanesi, hakan.yilmaz@marmara.edu.tr, ORCID: 0000-0001-8591-3869.
GÍRͧ
Kuruluç devri kisa kronikleri, Oguznâme zeylleri ve muhtasar menâkibnâmelerin sen-tezlenmesiyle ortaya çikan ilk Osmanli kroniklerinde, Osmanlilarin Anadolu'ya ayak basan ilk atalarinin kimligi konusunda birkaç farkli rivayet yer almaktadir.1 Bunlarin arasinda kuçkusuz digerlerinden daha malûm ve meçhur olani "Cengiz istilâsi sirasinda Mâhân padiçahi ve elli bin kiçilik konar-göçer Oguz toplulugunun lideri olan 'Süleymän-§äh'" ri-vayetidir. Ilk olarak XIV. yüzyilin ikinci yarisi gibi erken bir tarihte ortaya çiktigini tespit ettigimiz bu rivayet, Yildirim Bayezid'le Fâtih dönemleri arasinda kaleme alinmiç çok daha eski rivayetlere dayanan kaynaklarda, yaygin ve ortak birkaç rivayet ekseninde "Kaya/Kayik Alp" ve "Gündüz Alp" oldugu belirtilen atalarin varligini gölgede birakacak bir çizgiye kaydirilmiç ve II. Bayezid döneminde yazilmiç ilk mufassal kroniklerde siklikla tekrar edil-mesinden dolayi, daha sonralari -tarihî gerçekliginden en küçük bir ^üphe duyulmaksizin-alternatif tüm rivayetlerin yerini almiçtir.
Modern tarihçiligin ortaya çikiçini takiben, Osmanlilarin atasinin Süleyman §ah oldugu bilgisinin Kutalmiçoglu Süleyman Çah'la alâkali oldugu, Firat'ta bogulma vak'asinin ise oglu Kilicarslan'la ilgili bulundugu yönünde bazi tahminler yürütülmü^se de kroniklerdeki Süleyman Çah'in hikâyesinde Kutalmiçoglu'nun biyografisi ile uyuçmayan ilginç baçka bil-gilerin de yer almasi; ayrica çimdiye kadar bu rivayetleri dönemin kaynaklariyla derli-toplu ve ayrintili bir çekilde karçilaçtiracak hiçbir bilimsel araçtirmanin yapilmamiç olmasi; Osmanlilarin Süleyman §ah adli bir atasinin gerçekte var olup-olmadigi sorusunu yine çözümsüz bir hâlde birakmiç, sonuç itibariyle onun Kutalmiçoglu'nun biyografisi ile bagdaç-mayan faaliyetlerine ve Ca'ber Kalesi yaninda kendisine atfedilen bir mezar/türbenin mevcu-diyetine tutunan kimi araçtirmacilar, Süleyman Çah'in Osmanlilarin atasi oldugu bilgisini hâlâ olasi bir ihtimâl olarak görüp tekrarlamiçlardir.
Bu çaliçmamiz, Osmanli ensab literatüründe Süleyman Çah'a atfedilen bilgileri ayrintili olarak masaya yatirarak, çagdaç kaynaklardaki gerçek Süleyman Çah'in faaliyetleri ile karçi-laçtirmayi; zaman, mekân ve çahislar baglaminda Osmanlilarin gerçek atalari ile Süleyman §ah arasinda kurulan baglanti, sapma ve kariçiklik noktalarini sebepleriyle birlikte gün yüzüne çikarip, gerçek atalarla ilgili bilgileri net bir biçimde onlardan ayriçtirmayi; bu sûrette adi geçen Süleyman Çah'in Kutalmiçoglu Süleyman Çah'tan baçka bir çahis olmayip, Ca'ber Kalesi çevresinde yaçanan olaylarin Osmanlilarin atalari ile baglantili bambaçka bir çahisla ilgili oldugunu göstererek bu konudaki tartiçmalari kalici bir çekilde sonuçlandirmayi amaçlamaktadir.
i. Modern Tarihçilerin "Süleyman §ah" Rivayetine Ili^kin Görü^leri ve Çôzûm
Önerileri:
Modern tarihçiler arasinda Anonim Tevarïh-i Al-i Osman adiyla taninan Hamzavï Tarïhi, Açikpaçazâde ve Oruç Beg gibi müverrihlerin eserlerinde "Osmanlilarin Anadolu'ya
i Bu farkli ata isimleri arasinda bir unvan oldugu â^ikâr olan "§ah-Melik" / ^l* "Melik-§äh" istisnâ edilirse; digerlerinin
çogunun V' "Gündüz Alp" ve "Tugrul" / d>^jl "Er-Tugrul" isimlerinin bozulmuç çeklinden ortaya çiktigini pe^i-__nen söylemek mümkündür. Bu konu, ileride özel bir makalede tarafimizdan ayrintili olarak ele alinacaktir.
134
ayak basan ilk atasi" olarak gösterilen Süleyman Çah'in "kimligi meçhul bir ata" olduguna dikkati çeken ilk isim ünlü Amerikali tarihçi Herbert Adam Gibbons olmuçtur. Bu kro-niklerde Celâleddin Harzemçah devrinde "Mâhân padiçahi" olarak gösterilen Süleyman §ah isimli atanin o asrin kaynaklarinda kesinlikle yer almadigina dikkat çeken Gibbons,2 onun maiyetinde "elli-bin konar-göçer Türkmen ve Tatar bulundugu" bilgisine de jüpheyle yaklaçmiç ve sonuç itibariyle bu rivayetin de sonraki müverrihlerin ekledigi bir efsaneden ibaret olup uydurma oldugunu savunmuçtur.' Osmanli "ata" rivayetlerine jüpheyle yaklaçan ilk isim olan Gibbons'un, bilimsel ve metodolojik anlamda en büyük hatasi; "Süleyman §ah" rivayetinin belirsizligini vurgularken, onun gölgede biraktigi "gerçek ata"ya ait tarihî bilgile-rin arka planini sorgulayarak problemi çözmek yerine, rivayetlere dogrudan "asilsiz" damgasi vurarak büsbütün yok saymasi olmuçtur.
Gibbons'in Süleyman §ah diye birinin hiç mevcut olmayip, müverrihler tarafindan sonradan uyduruldugu çeklindeki önyargili yaklaçimina karçin, bilimsel anlamda konuyu ay-dinlatabilecek türden ilk ve yegâne tespit ünlü Avusturyali tarihçi Paul Wittek'ten gelmiçtir. Wittek 4-6 Mayis 1937'de Londra Üniversitesi'nde verdigi ve Osmanlilarin kuruluçu ile ilgili can alici meselelere degindigi konferanslar dizisinde, Osmanli kroniklerinde Osman Gazi'nin atasi olarak gösterilen Süleyman Çah'in aslinda Anadolu Selçuklularinin atasi Kutalmiçoglu Süleyman'dan baçka biri olmayip, hikâyesinin bir kariçtirma eseri Osmanli kaynaklarina girdigini isabetle belirtmiç; ona atfedilen "Firat'i geçerken bogulma" hadisesinin ise gerçekte oglu II. Kilicarslan'la alâkali olup, bu kismin da rivayete sonradan eklenmiç olabilecegini tahmin etmiçtir. Kilicarslan'in boguldugu yer aslinda Habûr nehridir ki; bu noktada Wittek, Süleyman Çah'in Caber Kalesi'ne defni ile ilgili kisimda jj-- "Habür"u j--*-?- "Caber'e dö-nü^türmek gibi, anlatim ya da yazim kaynakli baçka bir hatanin daha yapilmiç olabilecegine dikkat çekmiçtir.4
Çagdaç kaynaklar hakkinda yeterince dogru bilgi vermeyen Gibbons'in, bu kaynaklarda Mâhân'da Süleyman §ah adli bir kimseyi bulamamiç olmasi bir dereceye kadar Osmanli kay-
2 "Mahan Emiri ve 50.000 çadir halkinin reisi olup 1224 ve 1232 seneleri arasinda Erzurum civarinda iskân ve hükümet etmi^ olan Süleyman §ah hikayesinin asli olmadigini isbat etmek de kolaydir. .. .1229'da Sultan Celaleddin Mogan'da Mogollar tarafindan maglub edildikten sonra, ki^i Mahan Ovasi'nda geçirmi^ti. izzeddin isminde biri oradaki kalenin beyi idi. Birkaç sene evvel asi olmu^tu. Fakat ^imdi Celaleddin'e sâdikane hizmet ediyordu. Celaleddin tarihinde Mahan ile veya bu havalide kâin bir yerle alakasi olan Süleyman §ah hakkinda katiyen bir kayd bulamiyorum. 50.000 çadir halki ile Süleyman §ah'in 1224 ile 1232 arasinda Ermenistan'da bir rol oynadigi söyleniyor. Halbuki tam bu zamanda Harezm Sultani Celaleddin, onun tabii hüküm-dari veya dü^mani sifatiyla, ayni mintikada Konya Selçuklulari'yla harp etmekte idi! .Daha ba^ka Arap müverrihleri ve bu devrin Selçuklu müverrihi, Muhammed en-Nesevi tarihini esas noktalarda teyid etmektedirler. Fakat bunlar da Celaleddin'in tarihini yazarken, müellif gibi ne Süleyman §ah ve ne de Ertugrul'u hiç zikretmiyorlardi. Kezalik, XVII. asirdan evvel, o kadar çok miktarda mevcut Arapça ensab kitablarinda da ne Süleyman §ah ve ne de ailesinin zikri geçmiyor." Herbert Adams Gibbons, Osmanli Imparatorlugunun Kuruluçu, çev. Ragip Hulusi Özden (Ankara: Altinordu Yayinlari, 2017), 221.
3 "Horasan, Ermenistan ve Celaleddin le Ermenistan arasindaki çati^mayi tasvir ederken Süleyman §ah veya Ertugrul ismini veya her halde nazara alinmi^ olmasi lazim gelen 50.000 çadir halki gibi müdhi^ bir istila hakkinda hiçbir kayd yoktur. O devrin Selçuk müverrihi ibn Bibi'de de 50.000 ki^i ve reisi hakkinda bir söz yoktur." Gibbons, Osmanli Imparatorlugunun Kuruluu 221, dipnot: 21.
4 "On birinci yüzyilda K^ük Asya'nin Türkler tarafindan içgali Süleyman'in adi ile, 1097'de iznik ^ehri Haçlilar tarafindan fetholununcaya kadar orada birkaç yil hüküm süren Selçuklu prensi Kutalmi^oglu Süleyman ile, yakindan ilgilidir. Suriye'ye yöneldi Halep yakininda zafer kazandi, bogularak degilse de hemen muharebe esnasinda telef oldu. Fakat oglu Kilicarslan hemen hemen ayni memlekette, Habur çayinda hayatini kaybetti; bu irmagin adi -çifahî ya da tahrirî rivayetle- kolaylikla büyük Firat kenarindaki, hâlâ Türk efsanesinde me^hur olan kaleye, Caber'e tahvil edilebilir. Çok muhtemeldir ki halk destani, oglunun ölümünü, ilk Türk istilâsi esnasinda üstün bir ^ahsiyet olarak K^ük Asya Türkleri arasindaki efsanevî halk masal-lari kahramani olmu olan, babasina isnad etmi^tir. Böyle bir hikâye, Süleyman'i Osman'a büyük baba yaparak, Osmanlilarin tarihine geçmi^tir." Paul Wittek, Osmanli Imparatorlugunun Doguçu, Tûrkçeye çeviren ve Oguz Boylari ve Osman Ogullari Çeceresi'ni ekleyen: Fahriye Arik (Istanbul: Çirket-i Mürettibiye Basimevi, 1947), 20.
naklarinda ona atfedilen hikâyenin aslinda baçka bir "ata" ile alâkali olmasiyla açiklanabilirse de, birazdan görülecegi üzere; bu bölgede o tarihte elli bini Mâhânli, yirmi bini Cendli olmak üzere, sayilari yetmiç bini bulan bir Türkmen kitlesinin yer aldigini; üstelik kroniklerde be-lirtildigi gibi, Hulâgu zamaninda bu bölge ile dogrudan baglantili Süleyman §ah adli bir Türkmen liderinin gerçekten yaçadigini gösteren tarihî kayitlari görmezden gelmesi, bu konudaki ilmî yetersizliginden çok, ancak tarafli bir yaklaçim sergilemesiyle izah edilebilir.
Gibbons'in bu isâbetsiz yaklaçimini bir kenara birakip, kuçkusuz ondan daha bilimsel ve daha nitelikli olan Wittek'in görü^ü üzerine yogunlaçacak olursak, onun kuvvetli bir sezgi ve analitik bir yaklaçimla, Süleyman §ahla ilgili bu dügümü çözmeye yarayacak önemli bir ipucu yakaladigi kesinlikle söylenilebilir. §u kadar var ki, mevcut durumu sadece zayif bir vurgu ile teçhis etmiç olan Wittek, kariçan bilgileri ayriçtirip çözümleme ve aslî niteligini tespit etme noktasinda ne yazik ki bir adim dahi ilerleyememiç; bu isâbetli tezi tarihî çerçeveye oturtacak saglam ve belirleyici tek bir tarihî delil serdedemedigi gibi, rivayetin aslî kaynagi, sapma noktalari ve hikâyenin odak noktasinda bulunan asil "ata"nin varligi gibi ana problemleri de bilimsel kistaslar dogrultusunda degerlendirip çözümleyememiçtir.
Osmanlilarin atalarinin Anadolu'ya göçünün Selçuklularin ilk fethi zamaninda gerçek-leçtigini ispata çaliçan M. Fuad Köprülü, kroniklerdeki Süleyman Çah'in gerçekte Anadolu Selçuklulari'nin atasi oldugu görü^ünden yola çikip, çagdaç Islâm ve Bizans kaynaklariyla sabit olan ikinci Harzem göçüne yönelttigi isabetsiz itiraza bu konudaki rivayetleri gerekçe göstererek: "Büyük Selçuklular devrinin ilk muhaceret an'anelerini ve ayrica Anadolu Selçuklularinin ceddi Süleyman'in hâtirasini açikça saklayan bu Kayi muhacereti rivayetleri, en basit bir filolojik ve tarihî tenkite tâbi tutulunca, bu netice kendiliginden meydana çikiyor" demiçtir.s Oysa bu rivayetin Osmanli kroniklerine girmesi, çagdaç kaynaklardaki göç yollarinin, çahis adlarinin ve vak'alar örüntüsünün benzerligine dayanan bilgi sapma ve kariçikliklarindan ileri gelmiçtir ki, bunlarin tümü birazdan delilleriyle ayrintili olarak gösterilecektir.
Merhum Osman Turan ise, Osmanlilarin Süleyman Çah'inin Kutalmiçoglu Süleyman Çah'la ayni kigi oldugunu saglam ve g^lü bir kaynak tenkidiyle ortaya koydugu tespitinde, rivayetteki sapma ve kariçiklik noktalari kismen çözümleyerek jöyle demiçtir:
"Türkiye Selçuklu devletinin kurucusu ve ilk sultani sifatiyle Süleyman-jah Anadolu Türkleri arasinda 'gâzî'lik pâyesini kazanmij (íbn Bibî, s. 18) ve efsanevî bir hüviyet almijtir. Filhakika, ilk Osmanli tarihçilerine göre Ertugrul'un babasi olarak gösterilen Süleyman-jah Osmanlilarin da ceddi sayilmij, Urfa taraflarinda bulunduktan sonra Firat nehrini geçerken bogulmujtur. Enverî de bu Süleyman'i Kutalmijoglu saymakla Selçuk sultaninin nasil Osmanli jeceresine intikal ettigini gösterir (Dustûrnâme, njr. M. Halil, s. 6, 78) Tarih, Selçuklu Süleyman-jah'in Tutuj ile muharebede jehit olup Haleb kapisinda defnedildigini bildirdigi halde, efsane Osmanli Süleyman-jah'in Firat'ta bogulup Ca'ber Kalesi'nde gömüldügünü söyler. íhtimal ki efsanenin bu jekli almasi Kilicarslan I'in Habûr nehrinde bogulmasiyla karijtirilmijtir. Kilicarslan'in ölümünün Türkler arasinda mejhur olduguna dair íbn al Asîr'in rivayeti, burada çok mânali bir hâdise olarak kayda jâyandir ki, bu iki Süleyman-jah ve Kilicarslan'a ait hikâyelerin Türkler arasinda nasil akisler biraktigini ve ne jekilde birbirine karijarak Osmanlilara intikal ettigini ifade eder."6
5 Mehmed Fuad Köprülü, Osmanli împaratorlugunun Kurulu^u(Ankara: Akçag Yayinlari, 2009), 181.
_ б Osman Turan, "Süleyman-§ah I. (b. Kutalmi^)", islam Ansiklopedisi (Istanbul: Millî Egitim Basimevi, 1993), 11/218.
Bu konuda yapilmiç erken modern araçtirmalarin sonuçlarini özetleyen Ismail Hakki Uzunçarçili, "Süleyman §ah" rivayetinin tarihî hiçbir dayanagi bulunmadigini fark etmekle birlikte, konuya içik tutabilecek kuruluç dönemine dair kaynaklar ve ciddî herhangi bir tarihî kanit ele geçmedigi için, ona alternatif sayilan Gündüz Alp'in varligini ve kimligini tespit için de yeni buluçlarin ortaya çikmasini beklemek gerektigini belirtmiçtir:
"Osmanli hanedanina aid meçhul noktalardan birini de Ertugrul Bey'in babasi ve nesebi meselesi teçkil etmektedir; elimizde en eski vekâyinâmeler bulunmadigi için uzun yillardan beri yapilan tetkikler henüz müspet bir netice vermemiçtir; bununla beraber Ertugrul Bey'in babasinin çimdiye kadar tarihlerimizin kaydettikleri gibi Siileymançah oldugu çiipheli olup yeni araçtirmalar neticesinde bunun Gündüz Alp olmasi ihtimal dâhilinde görülüyor."7
Kroniklere sentez bir rivayet çeklinde girmiç olan efsanevî ata Süleyman-§ah'i gerçek tarihî bir çahsiyet zannetme yanilgisina dü^en merhum Faruk Sümer de, bu rivayetin o dönemde çok yaygin oluçuna aldanan Neçrî'nin "Cedd-i Os_mân Süleyman Çâh'dugi mütevatirdür." çeklindeki yanliç hükmünden8 hareketle, problemi "Osman Beg'in babasi Er Tugrul Gazi" diçinda "Bir de Gündüz Beg'in oglu Er Tugrul oldugu"nu öne sürerek9 çözümlemek istemiç, ancak bilimsel saglamasini yapamadigi bu yeni iddia ile uzun zamandir zaten i^özülemeyen problemi daha da içinden çikilmaz bir hâle getirmiçtir.
Merhum Halil Inalcik ise "Osman Gâzî'nin Iznik Kuçatmasi ve Bapheus Savaçi" baçligi altinda kaleme aldigi araçtirmasinda Turan'in yukaridaki tespitlerinden hareketle sadece, Süleyman Çah'in Osman Gazi'nin atasi olduguna yönelik iddialarin, onun Iznik fethinin bölge uç Türkmenleri arasinda nihaî bir arzu ve ideale dönü^mesinden kaynaklanmiç olabile-cegini, Enverî'nin Düstürnäme'sinde Süleyman'i dogrudan "Kutalmiç" oglu olarak göstererek bu hatayi düzelttigini ifade etmekle yetinir.10 Bir baçka yerde ise bu eserde adi geçen Mir
7 ismâil Hakki Uzunçar^ili, Osmanli Tarihi (Ankara: TTK Yayinlari, 2003), 1/100.
8 Mehmed Ne^rî, Gihännümä: Die Altosmanische Chronik des Mevlänä Mehemmed Neschrï (T. Menzel), n^r. F. Taeschner (Leipzig: 1951), 1/22, st. 2-3.
9 Faruk Sümer, "Er Tugrul, Er Tonrul" Türk Devletleri Tarihinde §ahis Adlari (Istanbul: Türk Dünyasi Araçtirmalari Vakfi Yayinlari, 1999), 2/759. Sümer'in, Neçrî'nin diçaridan analitik gibi gözüken tavrina aldanip güvenmesi bir dereceye kadar makûl gibi gözükse de, sonraki tarihçiler arasinda Neçrî'nin kullandigi tevätür kelimesinin anlami üzerinde yeterince durul-madigi gibi, onun Süleyman §âh'i daha sahih kabul etmesini tam tersi çekilde anlayanlar da olmuçtur. Nitekim çu isabetsiz çikarim bunun ilginç bir örnegini teçkil eder: "HattaNeçrîilginçbirçekilde... buradakiEr-Tugrul'un Osman'in atasi olmadi-gi, hatta 'cedd-i Osman Süleyman §ah dahi tevatürdür'diyerek bu rivâyetin de asilsiz oldugu kanaatini izhar eder. " (Feridun Emecen, ilk Osmanlilar ve Bati Anadolu Beylikler Dünyasi (Istanbul: Kitabevi Yayinlari, 2005), 11; Feridun Emecen, ilk Osmanlilar (Istanbul: Timaç Yayinlari, 2012), 29). Halbuki "tevätür" kelimesi bilindigi üzere; bir bilgi ya da görü^ün asilsiz M oldugunu degil, aksine herkesçe kabul gördügünü, yaygin ve genel-geçer bir nitelik taçidigini ifâde eden bir tâbirdir. Neçrî'nin o kendisi bu rivayeti eger "asilsiz " kabul etseydi, ikinci tertip nüshalarda Gündüz Alp'le ilgili rivâyeti tamamen ortadan kaldi- ^ rip Süleyman Çâh'la ilgili olani tercih etmezdi. Emecen'in ilgili eserinin sonraki baskilarinda da tekrar edilen bu yanliç çika- S rimina iliçkin görü§ ve tespitimizi kendisiyle paylaçmiçtik. Nitekim eserin son baskisinda bu kismi düzelterek, ifadeyi: "... -bu rivâyetin de kuvvetli bulundugu kanaatini izhar eder" çeklinde degiçtirmiçtir (Feridun Emecen, ilk Osmanlilar (Istanbul: < Kapi Yayinlari, 2021), 42). g
10 Merhum inalcik'in Osman Turan'in yukaridaki tespit ve görü^lerinin bir tekrari niteligindeki bu tezi ^öyledir: "Turan (age,
s. 217-218), Süleyman^ah'in [iznik'te] kurdugu devletin Anadolu'nun bu kesiminde yaçayan Türkmenler arasinda "gazi- w lerin uç devleti" geleneginin dogmasina yol açtigini ileri sürer. Erken dönem Osmanli geleneklerindeki Süleyman^ah'in £ Osman Gazi'nin atasi olduguna iliçkin iddiaya, böyle yüzyillarca süren bir gelenegin kaniti olarak bakilabilir. Ne ki, Enveri, --(Düsturname, haz. M. H. Yinanç, istanbul, 1928, s. 6-8, 78) Osman'in soyagacina iliçkin hatayi düzelterek, Süleyman^ah'i % Kutalmiç'in oglu olarak tanimlar ve Osman'in atalari için farkli bir soyagaci verir. Burada önemli olan, iznik'in yeniden fethinin ve iznik Türk-Müslüman devletine yeniden hayat vermenin, yörede yerleçik Türkmenler arasinda nihai bir arzuya dö-nü§mü§ olmasidir." Halil inalcik, "Osman Gazi'nin iznik Kuçatmasi ve Bafeus Muharebesi", Osmanli Beyligi (1300-1389), ed. Elizabeth A. Zachariadou (istanbul: Tarih Vakfi Yurt Yayinlari, 1997), 78. _
Süleyman Alp'in diger kroniklerde sonradan Süleyman §ah'a dönüjtügünü söyleyerek, bu kaynagin "digerlerinden daha güvenilir" oldugunu isabetli bir tespitle dile getirir.11
2. Süleyman §ah'in Rum Diyarina Geli§ Hikayesinin Kökenini Te^kil Eden Ilk Rivayet ve Onu Izleyen Geni§letilmi§ Klasik Rivayetler
Daha önce bajka bir makalemizde ^e^itli delillerle gösterdigimiz üzere, Osmanli Devleti'nin kuruluj tarihine ili^kin ilk bilgiler XIII.-XIV. yüzyillar arasinda yazilmi^ eski Oguzname nüshalarindan derlenmij; gerek Osmanlilarin, gerekse diger Anadolu beylikleri-nin soylarini Oguz Han'a ve ondan Yafes bin Nuh'a kadar ^ikaran silsileler bu Oguzndmelerin sonuna ayrintili zeyiller ^eklinde eklenmi^tir.12
Süleyman §ah'i Osmanlilarin atasi olarak sunan Oguzndme kökenli en eski rivayet, tes-pitlerimize göre Orhan Gazi'nin ölümüne birka^ yil kala, §ehzade Murad'in 760/1359 Kejan-Ipsala fetihleri sirasinda kaleme alinmij olan ilk muhtasar Kitäb-i Tevärih-i Äl-i Osmän nüshasi13 i^ine dercedilmij; onu ise Yildirim Bayezid döneminde Osmanlilar adina kisa bir silsilenäme yazmij olan Baba Ahmed bin §eyh Sinan'in gelijtirip daha da ayrintili bir ^izgiye tajidigi rivayeti takip etmijtir.
Tayyarzade Ata Beg'in ilk kez Orhan Gazi döneminde yazildigini haber verdigi, Oruf Beg Tärihi'nin bilinmeyen kaynaklarindan biri olan ilk Tevärih-i Äl-i Osmän in bajinda Süleyman §ah'in diyar-i Rum'a gö^ hikayesi kisaca ju ifadelerle özetlenmijtir:
"Mahan §ehri kim, Cinglz Han'dan harab olmijidi, ol zaman Mahan jehrinüñ padijahi Süleyman §ah idi, dahi Mahan §ehrinden | kopup Rüm vilayetine gelmege niyyet itdi ve hem ijitdi kim, Rüm vilayetinde gazalar olur. Süleyman §ah dahi Acem memleketinden ve Arz-i Rüm vilayetinden kopup Erzincan'a geldi, Erzincan'dan Rüm vilayetine girdiler. Amasiyye tarafi kim Rümller'dür, ol tarafdan 90k gazalar itdiler. Rüm vilayetinden hayli yirler aldilar. Äkibet andan gö9üp Haleb'e 9ikdilar; Ca'ber kal'asi dirler, bir kal'a
11 Bk. H. inalcik, "Osman I", Türkiye Diyanet Vakfi islam Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayinlari, 2007), 33/445.
12 Bk. Hakan Yilmaz, "Kurulu^ Devri Osmanli Tarih Yaziciliginda 'Oguz-name'lerin Etkisi ve Osmanli Devleti'nin Kurulu^unu Anlatan En Eski Osmanli Kronigi/1-2", Hakikat AÍD 20/230-231 (Kasim-Aralik 2012), 43-45, 44-46.
13 Eserin nüsha sayisi ve Osmanli tarih yazimi a9isindan önemi hakkinda, ^imdilik bk. Hakan Yilmaz, "Osmanli Tarih Yaziminda Qelebi Sultan Mehmed Devri", Bursa Günlügü 13 (Haziran-Temmuz-Agustos 2021), 9-11. Tayyarzade 'Ata'nin "Lisän-i TürkT-yi kadTm ile Sultän Osmän ve Sultän Orhän asn vukü ätim mübeyyin" oldugunu (TärTh-i "Ata /Enderün TärThi (istanbul: Matba'a'-i 'Amire, 1293/1876), 3/324), §ehrizade Mehmed Said'in ise ilk zeylinin "Yildirum Sultän BäyezTdHän GäzT -täbe serähu- hidmetleri (dogrusu: 'hazretleri')nüñ cülüs-i ma delet-me'nüslanna gelince väki' olan vekäyi "i" kapsa-digini belirtmekle birlikte (§ehrizade, TärTh-i Nev-Peydä (istanbul: istanbul Üniversitesi Ktp., TY, 3291), 10b, st. 5-14), XV. yüzyil sonlarinda mukaddimesini degi^tirmeden kullanan Oru9 Beg'e atfettikleri bu kronigin, Kanüni zamanina kadar gelen bir "zeyl"i de i9eren Edirne Selimiye Yazma Eserler Ktp., 1189/2091'de kayitli nüshasi daha önce yüksek lisans tezi olarak 9ali§ilmi§sa da (bk. Alper igci, Anonim Tevarih-i Al-i Osman (687-920/1288-1514) (istanbul: istanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2007), literatürel önemi hakkinda hi9bir ön bilgiye yer verilmemi^; neyse ki nüsha kisa bir süre önce H. Yüksel, H. ibrahim Delice ve D. Karagülle tarafindan ilk Anonim Tevärih-i Al-i Osman (Edirne Nüshasi) adiyla tahkikli olarak yeniden ne^redilmi^tir (Sivas: Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Yayinlari, 2021). Kronigin me9hul müelli-fi, "Mukaddime"de: "imdi ma'lüm ola, Tevarih-i Äl-i 'Osman hi9 kimse mufassal ve muhtasar dimemi^dür" diyerek (Kitäb-i TevärTh-i Äl-i 'Osmän (Edirne: Selimiye Yzm. Ktp., 1189/2091), 1a, st. 1-2), kitabinin bu sahada yazilmi^ ilk eser oldugunu a9ik9a belirtmektedir. Bunun böyle oldugu, kronigin özgün ilk metninden elimizde kalan bazi cümlelerinden de tespit edile-bilir. Nitekim eserin Yildirim Bayezid ve Emir Süleyman dönemlerinde tadil edilmi^ ikincil ve ü9üncül revizyonlarini temsil eden yazmalardan Dresden nüshasinda: "RävT Süleymän Pa^a Hayra-boli ve 9evre vilayetini akin idüp tarac ve talan iderdi, girü Bolayir'a gelürdi." ifadesi yer alir ki (Äl-i 'Osmän ibtidäsi / TürkTdür (Dresden: Dresden Saaatsbibliothek, MS Ea.111), 13b, st. 6-8), bu cümle Rumeli fütühati ile ilgili rivayetlerin bizzat Süleyman Pa^a'ya kadar indigini, dolayisiyla kronigin ilk özgün metninin de -Semerkandi kronigine e^deger ^ekilde- Orhan devrinin önde gelen ricalinin §ifahi anlatilarini i9erecek bir formatta in^a edildigini gösterir.
vardur, gelüp 0ñine kondilar. Furat irmagi suyi 0ñlerine geldi, Furat irmagi suyin gefmek istediler. Yol iz bilmez göfmel yörükler idi. Gafilin Furat irmagina ugradilar. Süleyman §ah at depdi, Furat'a girdi. 0ñi yar imij, Süleyman §ah atiyla Furat irmagina bogildi, Furat irmaginda jehld oldi. Eceli andan imij. Qün Süleyman §ah merhümi Furat irmagindan fikardilar, Ca'ber kal'asinuñ 0ñinde defn itdiler. §imdi aña 'Mezar-i | Türk' dirler. Süleyman §ah'uñ üf ogli kaldi; birinüñ adi 'Sunkür-Tigln', birinüñ adi 'Gün-dogdi', birinüñ adi 'Er-Duñrul' idi kim, Osman'uñ atasidur. Bu üf kardajlar dahi göfdiler, geldükleri yola gitdiler. Furat irmagindan, bajindan Pasln-ovasi'na ve Sürmelü-fukür'a vardilar. Sunkür-Tigln ve Gün-dogdi, bu iki kardajlar girü Acem vilayetine gitdiler. Er-Duñrul bir nife zaman anda kaldi, karar itdi."14
Rivayetin bu ilk jeklinin ortaya ^iktigi ayni asrin sonlarinda Baba Ahmed, daha sonraki silsilenämelerde muhtasar jekillerini gördügümüz; Osmanlilarin ilk atalarinin Mahan'dan gö^ etmesi, Sultan Alaeddin'in Istanbul tekfuru ve Kefe'den gelen Tatar'la gazalarina Ertugrul'un da ijtirak etmesi, Sögüt-Domani^ ^evresine yerlejmesi... gibi bilgileri daha mufassal hale getirdigi kayip Silsilenäme'sinin, Bahrü'l-Ensäb adli eserden Bayburtlu Za'im Osman tarafindan bize aktarilan metninin ilk satirlarinda Süleyman §ah'in Horasan'dan Ahlat taraflarina gö^ ve ölüm hikayesi hakkinda ju bilgileri vermijtir:
"Tevarlh-i Bahrü'l-Ensäb kavliyile, Baba Ahmed bin §eyh Sinan rivayet ider ki:
"Osmän Gazl'nüñ babasi Er-Tugrul ve dedesi Süleyman §ah'dur ki, Cengiz Han fetretinden soñra diyar-i Türkistan'dan hurüc idüp, gelüp Horasan'i, 'Irak diyarin alup, kendülere musahhar idüp, andan Ahlat'a, Ädil-cevaz'a gelüp kendülere mesken idinüp, bu fetaret-den anda karar itmeyüp dört yüz ev ve elli biñ 'askerle kalkup Rüm diyarina 'azlmet itdi. Erzincan'a, Kemah'a, Malatiyye'ye ugrayup garet iderek; Haleb'e varup, Haleb'i ve etrafinda olan kasabati ve kurrayi yagma ve talan idüp, geri dönüp Tebrlz'e 'azlmet eyle-düklerinde Süleyman §ah, Murad suyindan geferken ati sürfüp suda boguldi. Meyyitin iledüp Hayber ka'lasi 0ñinde defn itdiler. §imdi aña 'Türk §adi' dirler. Süleyman §ah'uñ dört ogli kaldi: Birinüñ adi 'Er-Tugrul', ikincisinüñ adi Sunkür', üfüncisinüñ adi 'Gün-Togdi', d0rdüncisinüñ adi 'Dündar' idi. Gün-Togdi, Sunkür' 'askerin alup vilayetlerine gitdiler; Er-Tugrul, Dündar anlardan ayrilup, Rüm'a 'azlmet idüp..."15
Ahíligin kurucusu Ahí Evran-i Veli Nasirüddin/Tacüddin Mahmud el-Hoyi Hazret-leri'nin Alaeddin Keykubad döneminin Kirjehir valisi Emir Seyfeddin Tugrul adina yazdigi Kitabu' l-Menahicü's-Seyfiyye ya da Menahic-i Seyfi adli Farsea eserinin 10 Receb 660/31 Mayis 1262'de istinsah edilmij en eski tarihli nüshasinin16 unvan yapraginda, eserin sunuldugu Emir Jj-*-^ "Tugrul"un Osmanlilarin ceddi Jj-*-^jl "Er-Tugrul"dan bajka biri olmadigina,17 bizzat onun emri ve istegi üzerine yazilan bu kitabin ijjJU ^j^c ^Ulc jl ^Jjj "asrinin ulemäsindan birinin telif-kerdesi olduguna"; onun babasinin jl ¿l^jiw
14 Kitäb-i Tevärih-i Äl-i "Osmän (Selimiye Yzm. Ktp., 1189/2091), 3b, st. 11 / 4b, st. 7.
15 Bayburtlu Za'im Osman, Tevärih-i Cedid-i Mirät-i Cihän (Istanbul: Süleymaniye Ktp. Fotokopi Arjivi, 88), 246; H. Nihal Atsiz nejri (Istanbul, Küfükaydin Matbaasi, 1961), 32-35.
16 Ahi Evran Hace Näsirüddin Mahmud el-Hoyi, Kitäbu'l-MenähicüS-Seyfiyye/Menähic-i Seyfi (Istanbul: Süleymaniye Ktp. Hälet Efendi Eki, 92/1), 1a-32b.
17 Alaeddin Keykubad'in Kirjehir emiri Seyfeddin Tugrul'un Osmanlilarin büyük atasi "Er-Tugrul" oldugu notunun yer aldigi bu nüshanin bajinda, Ahi Evrän Näsireddin Mahmud onu siyasi ve askeri yeteneginin üstünlügü kadar, velilere ve siddiklara duydugu büyük sevgi ve ilgi nedeniyle de överek: jj^Hl «l^^c jü^ t jjA.M-lj ^.^Vl t j^lj ' ^Ij^ll ^ t J^l jj^l - Jjj^ aj ^J^j aUI J_y . JjiL jjSjj^llj IjljVl t "Emir-i ecell, Seyyidü'l-havass, Seyfü'd-devleti ve'd-din, Sa'dü'l-islam ve'l-müslimin, Muhtar-i 'uzema'i's-selatin, Muhibbü'l-evliya' ve's-siddikin Tugrul -etale'llahu bekahü ve seleke bi-hi sebil-i rizahü-" yüksek emäret vasiflariyla anmijtir. Ahi Evrän, Kitäbu'l-Menähicü 's-Seyfiyye (Hälet Efendi Eki, 92/1), 1a, st. 15-17.
i^-j-j jlAl- j-g-u oLu-Lj ü.wjj.e.1 Ai-iLL "Ogüz taifesinden, Mahan ^ehrinin pädi^ähi Süleyman §äh" olup, Cengiz istilasi sirasinda J^ jj^ j- "'Äsi suyuna dü^üp bogulduguna" ve
bilahare oglu Ertugrul'un Rum (Anadolu) diyarina jl-c "atf-i inan" edip: ü-j^-jj ^jjj ü-a j-S ¿IjSjäIw ü-j». "Sel^üklular'a mülazemet ile hizmetin himmet kemerini beline doladigina" i^aret eden Fars^a bir kaydin18 yer aldigi dikkat ^eker.19 "Firat"i "Äsi" göstermesi di^inda, efsanevi "Süleyman §ah" rivayetini aynen özetleyen ve "Tugrul/ Er-Tugrul"un Sel^uklu hizmetine girdikten sonraki ilk önemli görevinin "Kir^ehir emirligi" olduguna dikkati ^eken20 bu mühim kayit, yukaridaki tespitlerimize göre rivayetin ilk kez ortaya ^iktigi Murad Hudavendigar'in ^ehzadelik dönemi ya da rivayetin literatüre yaygin jekilde yerle^tigi Yildirim Bayezid devrinden daha eskiye ait olamaz.
Ilk ^eklinin Ahmedi'nin karde^i Hamzavi tarafindan 816/1413'te, Qelebi Sultan Mehmed'in rakipsiz olarak tahta ^ikmasi ve Karamanoglu'nu yenilgiye ugratmasindan sonra yazildigini tespit ettigimiz Anonim adli me^hur kroniklerde ve a^agi-yukari ayni kapsama giren Ä^ikpa^a Zeyli-Oru^ Beg-§air §evki grubu derlemelerinde de Süleyman §ah, ilk kronigi takiben yine Osmanlilarin "Anadolu'ya gelen ilk atasi" olarak gösterilmi^; ^agdaj kaynaklarla menakibnamelerden yapilan alintilar ger^ek atalara ait rivayetlerle birle^tirilerek rivayetin hacmi daha da geni^letilmi^tir.
Bu rivayet grubunu temsil eden Oru^ Beg-§evki grubunun mufassal kaynagi niteligin-deki bir Tärih-i Ä$tk Pa§a Zeyli'nde, Osmanlilarin atasina dönü^en efsanevi Süleyman §ah karakteri ve Anadolu'daki faaliyetleri Hülagu'nun Bagdat istilasi zamanina ertelenerek jöyle denilmi^tir:
"Cengiz Han Belh jehrini haraba virüp, ol hinde helak olup -fT'n-näri fi's-sakar-, ogli Hulagü Han beg olup, ogullari üreyüp Acem vilayetini Cengiz Han'li tutmijidi. Älem fetrat oldugi, karij-murij oldugi cihetden Ogüz ta'ifesi kim, i'tikadlu ta'ifeyidi, göfmel yörükler idi; Mahan jehrinün ol vaktin padijahi 'Süleyman §äh' dirlerdi kim, asil Osman Gazi'nün dedesidür, Mahan jehri haraba vardukda Süleyman §äh dahi Mahan
18 Eserin kalin harflerle yazilan adinin ve müellifin orijinal hattiyla kaydedilen unvanlarinin üst kismina, kirmizi mürekkeple bej satir halinde yazilmij olan bu Fars?a kayit aynen jöyledir: ^j^c ^l—c jl t ü^l ¿hjl—c t oU. jl—dj*-Ljl ^ij-
JjiLjl ^Jjjja i Jmi JjC- ^ > ^ilo j-j ^J^lji. jj ülu jl j- ^-j- jl&Li ol^—lij Ü^ijjP l Ai-IL jl ol^i jl -j]^' j ^-j- o-jS I_äjllj
^jjj ü-a j-S jljäji]^ ü-j^ ü-j^--j ,^-jS jl-c _Lc ^jj ^jU- "Er-Tugrul bin Süleyman §äh ki, 'Osmänlilar'in ceddidir, onun 'asrinin 'ulemasindan biri te'lif etmij idi. Süleyman §äh Ogüz ta'ifesindendi ve Cengiz istila'si sirasinda Mahan jehrinin padijahi idi. Qok dolajip durdu ve 'Äsi suyunda boguldu. Oglu Er-Tugrul ise Rüm (Anadolu) tarafina 'atf-i 'inan eyleyip, Sel?üklular'a mülazemet ile hizmetin himmet kemerini beline dolamijti." Ahl Evran, Kitabu'l-Menähicü 's-Seyfiyye (Halet Efendi Eki, 92/1), 1a.
19 Bati Anadolu beylik yöneticilerinin menjei üzerinde ?alijan Vedat Turgut, daha önce Menteja, Aydin ve Germiyan^ gibi beyliklerin atalarini Kir Beg/Kayir Beg'e baglayan vakif kayitlari üzerinde dururken, Kirjehir valisi emir Seyfeddin Tugrul'un Ertugrul Gazi olmasinin muhtemel bulundugunu tahmin etmijtir. Krj. Vedat Turgut, "Bati Anadolu Beyliklerinin Menjei Meselesi", Sosyal ve Kültürel Araqtirmalar Dergisi (SKAD) 2/3 (Bahar 2016), 74-75. Nüshanin unvan yapraginda rastladigimiz bu ilgin? kayit onun bu hipotezini sarih olarak te'yid etmekte, Ahl Evran'in eserini sundugu Emir Seyfeddin Tugrul'un Ahiler'e yakinligi ile mejhur olan Ertugrul Gazi'den bajka biri olmadigini kuvvetli bir jekilde belirginlejtirmekte-dir. Osmanli silsilename ve kroniklerinde tam anlamiyla karjiligini bulan bu bilgilerin ilgin? literatürel kanitlari, varligi ilim camiasinca me?hul yeni Osmanli rivayetleri ve ?agdaj kaynaklarin tenkidine dayali olarak, kisa bir süre önce yayimlanmij olan "Gö?, Fetih ve Yerlejim Yollarinin Kesijtigi En Stratejik Nokta: 'Sultan-önü' " bajlikli makalemizde yer almakta olup, ayrintili jekli ise "Yeni Tarihi Bulgularda Osmanli Atalari" yazi dizimizin Ertugrul Gazi ile ilgili bölümlerinde nejredilecektir. Bu konuda, ayrica bk. Vedat Turgut, "Renklerin Efendileri: XIII. Yüzyil Anadolusu'nun Tasavvuf Dünyasi'na Prosopografik Bir Yaklajim", Osmanli Araqtirmalari 57 (2021) / 35-80; Turgut, "Cemalüddin Musa Savi/Zili ve §eyh Osman-i Veli ile Ahfadina Dair Vakfiyeler ve Düjündürdükleri (Vahdet-i Tarikat)", Vakanüvis 5/2 (Güz 2020), 1070.
20 Ertugrul'un Sögüt ve Domani? taraflarina yerlejmeden önce "büyük jehir yöneticiligi" yaptigini gösteren Türk?e ve Arap?a silsilename kayitlari i?in, bk. Hakan Yilmaz, "Gö?, Fetih ve Yerlejim Yollarinin Kesijtigi En Stratejik Nokta: 'Sultan-önü'",
__Fetih ve Medeniyet Dergisi 1/4 (Ekim 2021), 224-226.
jehrinden kopup, 'Acem vilayetinden Rüm vilayetine gelmege niyyet itdi. Süleyman §ah Erzurüm vilayetine geldi, Erzurüm vilayetinden Erzincan'a geldi, Erzincan'dan kopup berü Rüm vilayetine gelüp, Amasiyye vilayetine gelüp gaza niyetine diyü fok gazalar itdiler. Rüm vilayetinden Amasiyye | tarafindan fok yirleri afdilar. Äkibet andan göfüp Haleb'e geldiler, Haleb nahiyyesinde 'Ca'ber kal'asi' dirler, bir kal'a vardur, ol kal'anuñ öñine kondilar. Furat irmagi önlerine geldi, Furat irmagini gefmek istediler. Göfmel bön yörükler-idi, yol-iz bilmezler-idi; 'akibet Süleyman §ah at depdi Furat irmagin gefmege, örn yarmij; Süleyman §ah atiyla Furat irmagi'na boguldi, jehld oldi. Süleyman §ah'i Furat irmagindan fikardilar, Ca'ber kal'asinuñ öñinde defn itdiler. §imdi aña 'Mezar-i Türk' dirler. Süleyman §ah'uñ üf ogli kaldi; birinüñ adi 'Sunkür-Tigln', birinüñ adi 'Gün-Togdi', birinüñ adi 'Er-Tuñrül' kim, Osman'uñ atasidur. Bu üf karindajlar Furat irmagi bajindan Pasln-ovasi'na geldiler, andan göfüp Sürmelü-fukür'a geldiler. Sunkür-Tigln ve Gün-Togdi, ol iki karindajlar girü 'Acem vilayetine gitdiler, Er-Tuñrül ol arada kaldi."21
II. Murad ve Fatih dönemi müverrihlerinden §ükrullah Qelebi, Behcetü't-Tevärih adini tajiyan eserinin ilk versiyonunda, XIV. yüzyilda Osmanli, Karakoyunlu ve diger beyliklere ait eklentilerle genijletilmij bir Oguzname nüshasina dayanarak, Oguz ogullarindan Gök Alp'in soyundan geldigi öne sürülen Osmanlilarin Ertugrul Gazi ve hemen öncesindeki atalarini "LejJ Jjj.^ jJ V jJ '1-" jUjlu jj Jj-*-^jl" Er-Tugrul bin Süleymän §äh bin Kaya Alp bin Kizil Boga" olarak kaydetmij ve Anadolu'ya gelij zamanini da Cengiz istilasi zamani olarak göstermijtir." Onun 852/1448'de Karakoyunlu hükümdari Mirza Cihan-§ah'a el^ilige gittigi sirada, Osmanlilar'la Karakoyunlularin atalarinin ayni atalarda birlejtigini göstermek i^in j jä ¿Jjj¿ "Tevärih-hän (tarihler okuyucu)" LjVj-« "Mevlänä isma'il"e
getirmesini emredip kendisine okuttugunu söyledigi, Ahlat civarinda yazilmij eski bir Oguzname nüshasina dayanan bu bilgiyi,23 eserinin ikinci versiyonunu yazarken metinden tamamen kaldirmij ve atalar rivayetini bu kez 624/1227'de Cengiz Han'in ölümü sonrasi jlä jj^j^ jj Jj' jlä jS^a "Tüli bin Qingiz Hän'in oglu Hulägü Hän"in Bagdad'i
istilasi zamanina odaklandirip -daha öncesinden hi^ söz etmeksizin- dogrudan jj^jl jl ^U Jjilajl ; "Ogüz evlädindan Er-Tugrul näm kimse"den bajlatmij olmasi,24 jl^jiw "Süleymän §äh" adli önceki atanin varligina sonradan kujkuyla yaklajtigina ve bu kurgu-ri-vayeti güvenilir bulmadigi i^in eserinden ^ikardigina bir delil kabul edilebilir.
Cem Sultan adina Cam-i Cem-Äyin adinda bir Silsilename yazmij olan Hasan el-Bayatí ise, arka planda Kaya Alp'in yerine koydugu efsanevi Süleyman §ah karakterini Ahlat'ta göstermek i^in olaylarin seyrini degijtirmij ve onu Sel^uklularin hizmetine girecegi 627/1230 yilindan itibaren ölmüj göstererek, Süleyman §ah'i bu tahrife bagli olarak önce Ahlat'a yerlej-tirmij, sonra da klasik Osmanli kaynaklarinda yer alan ve aslinda Kayir Han'in ölümünden sonraki ikinci gö^le alakali olan kavmin Firat önlerine gelij öyküsüne ge^mijtir. Onun Süleyman §ah adina derledigi buradaki biyografi metninin de, Hamzavi'de ve Oru^ Beg'de anlatilan hikayenin kisa bir özetinden ibaret oldugu dikkat ^ekmektedir:
21 Anonim Tevarih-i Al-i 'Osman/Zeyl-i Tarih-i AçikPa}a (Istanbul: Yapi Kredi Sermet Çifter Araçtirma Ktp. 773), 5a, st. 3-15 / 5b, st. 1-15.
22 Çûkrullah Çelebi, Behcetü't-Tevarih (Istanbul: Nûruosmâniye Ktp., 3059), 158a, st. 21 / 158b, st. 1, 15. Çûkrullah'm eserinin ilk versiyonunda yer alan bu bilgi, Fâtih doneminde Farsça muhtasar bir Selçuklu-Osmanli tarihi kaleme alan Mehmed bin Haci Halîl el-Konevî tarafindan da aynen tekrar edilmiçtir: Konevî, Tarih-i Al-i 'Osman ve's-Selçùk (Paris: Bibliothèque Nationale, Supp. Persian, 1394), 10b, st. 6-7.
23 Çûkrullah Çelebi, Behcetü't-Tevarih, 159a, st. 21 / 158b, st. 11-12.
24 Çûkrullah Çelebi, Behcetü 't-Tevarih (Manisa: Manisa Il Halk Ktp. Genel, 6382), 269a, st. 3-4, 8.
"Süleyman §ah:
Vech-i tesmiyye; Taht-i Süleyman tekyesinüñ jeyhi konuk iken vücüda geldügidür. Mezbür dahi Ahlat'da babasi fevt oldukdan-soñra yarar bahadir olmagin, ol fetratda il ve ulusiyla Arz-i Rüm'a gelüp, andan Halep ve Tarsüs 'azmin idüp, nehr-i Furat'i ge9erken suya gark olup jüheda derecesine irijdi. Qikarup Ca'ber kal'asi ömnde defn itdiler ki, 'Türk Mezari' dinilür; istemelü bi-izni'llah varup üzerinde Fatiha okusa sihhat bulur. 'Ömri altmij yila irijüp, hicretüñ alti yüz otuz ü9inde bu ahval vaki olmijdur."25
Osmanlilarin atalarinin biyografileri konusunda nisbeten daha dogru bir Oguzname zeylini kullanan Bayati, Kayilar'in nesep silsilesini dogru bir jekilde jl-^ új^ "Gün Hän" üzerinden yürütürken, ^ W^ "Kaya Alp"in biyografisini yarida kesip, 627/1230 Yassi^emen savajindan sonraki kismini efsanevi Süleyman §ah'in öyküsüne kaydirarak elindeki Oguzname rivayetini ikinci plana itmeyi tercih etmijtir. O yillarda artik yavaj yavaj reva^ bulmaya bajlayan bu rivayeti onun, digerlerinden daha güvenilir zannetmesinden kaynaklan-digina jüphe yoktur. Onun burada diger kaynaklardan farkli olarak ayrica, Süleyman §ah'in ölüm tarihini Kaya Alp/Kayir Han'inkine ^ok yakin bir tarih olan 633/1236 jeklinde vermij oldugu dikkat ^ekmektedir.26
Äjikpajazade ise Tevärih-i Äl-i Os_män'inda, muhtemelen Ddni^mendndme'nin de kaynaklarindan olan Menäkib-i Süleymän §äh'tan tadil edilerek derlendigi anlajilan sen-tez-rivayetinde, ayni Süleyman §ah'in Anadolu'ya gelijinin asil sebebini ve "en evvel Rüm viläyetine gelmij" kiji oldugunu a^ik^a belirterek, onun Kutalmijoglu Süleyman'dan bajka biri olmadigina ilijkin olduk^a önemli ipu^lari vermijtir:
"'Osman Gazl'nüñ dedesi Süleyman §ah'dur, en evvel bu Rüm vilayetine gelmijdür. Gelmesine sebeb budur kim; Äl-i Abbas zamanindan ta Süleyman §ah zamanina degin lejker-i 'Arab galib idi Rüm'uñ üzerine, Rüm dahi maglüb idi, 'Acem dahi maglüb idi. Nesl-i Yafes olduklari sebebden 'Acem padijahlari gayretlendiler: 'Bize 'Arab galib oldi!' didiler. Gayretlendiler, Yafes neslinden gö9er Türk'i kendülere sened idindiler. Ol sebebden 'Arab'a galib oldilar. Ve ol sebebden 'Arab kim maglüb oldi, vilayet-i kafir temerrüd itdiler; kafir Müsülman'a ita'at itmez oldi. Ve bu gö9er-evlü halkdan 'Acem padijahlari ihtiraz itdiler, hem tedblr itdiler; ittifak itdiler kim bu gö9er evlü Türk'i ken-dülerüñ üzerinden irag ideler. Süleyman-§ah Gazl'yi ilerü 9ekdiler kim, ol gö9er evlerün ulularindan idi. Elli biñ mikdari gö9er Türkman ve Tatar evin kojdilar: 'Varuñ Rüm'da gaza idüñ!' didiler, Süleyman-§ah dahi kabül itdi. Geldiler, Erzurüm'dan Erzincan'a indiler, Erzincan'dan Rüm vilayetine girdiler; Rüm vilayetinde alti yil mikdari turdilar. Etraflari feth itdiler, Süleyman §ah Gaz! hayli bahadurluklar itdi. Bu Rüm'uñ taglarin-dan ve derelerinden incindiler; gö9er evlerüñ tavari dereden-depeden incinür oldi. Gine Türkistan'a 'azm itdiler; geldükleri yola gitmediler, vilayet-i Haleb'e 9ikdilar. Andan Ca'ber kal'asi'nuñ oñine vardilar. Ol arada Furat irmaginuñ oñlerine geldiler, ge9mek istediler. Süleyman-§ah Gazl'ye eyitdiler: 'Han'um, biz bu suyi nice ge9elüm?' didiler. Süleyman-§ah dahi atin suya depdi, örn yar imij. At sür9di, Süleyman-§ah suya düjdi. Ecel mukadder imij, Allah'uñ rahmetine kavujdi; sudan 9ikardilar, Ca'ber kal'asi oñinde defn itdiler. §imdiki demde aña 'Mezar-i Türk' dirler ve hem ol kal'aya dahi gine o
25 Hasan el-Bayati, Cäm-i Cem-ÄyTn (istanbul: Millet Ktp. Ali Emiri, Tarih, 203), 19b, st. 8-13 / 20a, st. 1-3. Ayni bilginin XVII. yüzyilda yazilmij bir silsilenamede tekrarlanan jekli i9in, bk. Hicran Camci, Osmanh Klasik Qaginda Atalar Tarihine Dönü$: Yahyazäde ibrahim'in Hilye-i Häkäni'si (istanbul: istanbul 29 Mayis Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2021), 58-59.
26 ibn Bibi ve diger 9agdaj kaynaklarda a9ik9a belirtildigi üzere, "Kaya Alp/Kayir Han"in vefati Alaeddin Keykubad'in ölü-münü müteakip Bayati'nin verdigi tarihten bir yil sonra, 634/1237 yili i9erisinde ger9eklejmijtir. Krj. ibn Bibi, el-Evämi-
__rü'l-'Alä'iyyefi'l-Umüri'l-'Alä'iyye (istanbul: Süleymaniye Ktp. Ayasofya, 2985), 234a, st. 20-21 / 234b, st. 1-15.
neslden 'Döger' dirler, bir tayife vardur, o kal'aya jimdi dahi anlar hükm iderler. Eyle olsa, bu göfer halk etrafa tagildi: Ba'zisi Beriyye'ye gitdiler, jimdiki-halde anlara '§am Türkmani' dirler; ba'zisi gine Rüm'a döndiler. Kimi Tatar ve kimi Türkman'dur, jim-diki-halde Rüm'da olan Tatar ve Türkman ol tayifedendür. Ba'zisi Süleymän-§ah'un Ü9 oglina uydilar kim; biri 'Sunkür-Tigin'dür ve birisi dahi 'Er-Tunrül'dur ve birisi 'Gün-Togdi'dur. Furat suyinun bajindan bu Ü9 kardaj geldükleri yola döndiler; Pasin-ovasi'na, Sürmelü-fuküri'na vardilar. Er-Tunrul anda kaldi, kardajlari ile gitmedi, bir dört yüz mikdari göfer ev ilen kaldi. Ol iki kardaji gitdiler gine asil vatanlarina; Er-Tunrul ol aralikda bir nice müddet turdi, yaylasini yayladi ve kijlasini kijladi. Bir nice zaman sonra Sultan 'Alae'd-din dahi vilayet-i Rüm'a teveccüh itdi; kismet oldugi kadar feth itdi, padijah oldi. Bunun tafsili fokdur, fakir ihtisar itdüm. . ..Er-Tunrül Gäzl'nün Rüm'a geldügine bir nife rivayet vardur, esahh kavl budur ki, bu fakir zikr itdügümdür."27
Ä^ikpajazäde'nin orijinal bir kaynaktan aktardigi; Abbasilerin otoritesinin zayiflamasi, Gazneli Mahmud'un Oguzlar'i Maveraünnehir'den Horasan'a ta^imasi ve onlarin Tugrul Bey, Dani^mend Gazi ve Süleyman §ah gibi Türk beyleri öncülügünde ilk kez Anadolu'ya ilerleyerek, Dogu, Orta ve Bati Anadolu'nun önemli ^ehirlerini fethetmeleri sonucu, Islamin öncülügünün Araplar'dan Müslüman Oguzlar'a ula^masi safhalarini özetleyen bu metin, Osmanlilarin atasi oldugu öne sürülen "Süleyman §ah"i "en evvel Rüm viläyetine gelmi^" kigi olarak tanitmakla, rivayetteki Süleyman §ah'in Sel^uklularin atasi Süleyman §ah'tan ba^ka biri olmadigina dair ^ok net bir tasvirde bulunmu^tur. Bu rivayetin tarihi bir ger^egi temsil eden ilk satirlarinin Menäkib-i Süleyman §äh ya da benzeri ba^ka bir kaynaktan aktarilmi§ olmasi kuvvetle muhtemeldir.
Eserinin ilk ^eklini bilinenden ^ok farkli bir formatta, Bayati'den birka^ yil sonra kaleme almi^ olan Ä^ikpa^azade, yukarida görüldügü üzere Yah^i Fakih metnine ge^meden önce aktardigi bu rivayeti, bilgi degeri a^isindan diger Oguzname rivayetlerinden daha güvenilir buldugunu a^ik^a belirterek, rivayetin son kismina: "Er-Tunrül Gäzi'nün Rüm'a geldügine bir ni^e rivayet vardur, esahh kavl budur ki, bu fakir zikr itdügümdür." kaydini dü^mü^tür. Kroniginin 898/1493'te yazdigi ilk versiyonunda Osman Gazi'nin nesebini Ahlat'a yerle^en
Açikpaçazâde, Tevärih-i Äl-i Osmän'dan Ä$ikPa^a-zäde Tärihi, 'Ali BegNeçri (Istanbul: Matba'a'-i 'Amire, 1332), 3-4; Friedrich Giese, Die Altosmanische Chronik des 'Äsik Pasazäde (Leipzig: Otto Harrasowitz, 1929), 5-8. Açikpaçazâde, aslî kaynagi olan Menäkib-i Yahçï Fakïh metninden bagimsiz oldugunu ve eserinin baçina "bir niçe rivayet" arasindan seçerek kendisinin koydugunu belirttigi bu rivayetin özgün metnini, Menäkibdan çikardigi ilk özet metnin baçina orijinaline daha yakin çekliyle aynen çôyle kaydetmiçtir: "'Osmän Gäzl'nün viläyet-i Rüm'a gelmesine sebeb; Süleyman §äh ki dedesidür, anun gelmesi olmiçdur. Süleyman Çah'un gelmesine sebeb, tavä'if-i kabä'il-i 'Arab'un galebesi ve hükm-i hükümeti ol-miçdur. Tä'ife'-i 'Acem kasd itdiler ki 'Arab'a maglüb olmayalar, re'yleri buna müncer oldi-ki, eträf-i 'älemde Eträk'e ve Ekräd'a haber gönderdiler ki geleler, bu diyära ki, mahall-i tigdur, mütemekkin olalar ve hükm-i hükümet ve 'adl [ü] däd anlarun ola. Çün bu üslübi mukarrer kildilar, bu menväl üzre haber gönderüp da'vet itdiler, anlar dahi bi'at idüp teväbi' | ve levähikiyle gôç itdiler. Diyär-i Rüm'a geldiler, vähib-i hükm oldilar. Hulefä'-i 'Abbäsiyye bir mikdär maglüb oldilar, hattä hutbede hulefa ile bunlardan ba'zinun adlari anildi. Sonra läzim geldi-ki bunlar eträf-i memälike tagilalar. Süleymän §äh elli bin häneyile taraf-i Rüm'a müteveccih oldi, Erzurüm'a ve Erzincän'a geldi-ki, bunlar orada [alti] yil mikdäri gazä itdi. Ähir: ' ) «Cjinüshada') ' gl^VI ^ ('^jl^ ' :Vatan sevgisi lmändandir.') muktezäsinca kadimi mesken-i me'lüfini arzü idüp, ol tarafa müteveccih olup viläyet-i 'Ca'ber' (nüshada: )'e geldiler, kasd itdiler kal'ä-i Ca'ber (nüshada: ' (' .^j^öninde Furät suyini geçe. Su kenärina gelüp atini suya depdi, ittifäki öni yär imiç, atiyla bile suya gark oldi, meyyitini çikarup Ca'ber kal'asi öninde defn itdiler. Süleymän §äh'un üç ogli var-idi: Birinün adi Sunkür, birinün adi Tugrul, birinün Gün-Togdi. Ûçi ittifäk idüp girü Rüm'a teveccüh itdiler." Açikpaçazâde, Neseb-iÄl-i Osmän Sultän Bàyezïd'e Gelince / Neseb-i §erïf ve Silsile -i Hänedän-i Münif-i Äl-i Osmän (Paris: Bibliothèque Nationale, Turc, 118), 1, st. 5 / 2, st. 13. ilk Tevänh-i Äl-i Osmän'la açagi-yukari ayni tarihlerde ortaya çikmiç olmasi gereken bu rivayetin Tärih-i Osmän ve Dâniçmendnâme'nin de kaynaklarindan oldugu anlaçilan kayip Menäkib-i Süleymän §äh metinlerinin yanliç çekilde birleçtirilmesinden dogdugu dü^ünülebilir. Nitekim bunlardan ilk ikisinin yazimi bizzat Orhan'in son zamanlarina tarihlenir ki, bu -Baba Ahmed örnegine paralel çekilde- rivayetin kroniklere henüz ilk girdigi s^eçte, eç zamanli olarak muhtasar ve mufassal birkaç versiyonunun daha inça edildigine içik tutar.
27
<i-Î "Kayik Alp" uzerinden Gunduz Alp ve Er-Tugrul'a baglayan eski çecereyi aktaran Neçrî de, muhtemelen yine oncelikli kaynagi Açikpaçazâde'yi takiben Suleyman §ah rivaye-tinin herkesçe kabul gordugunu belirtip, bundan oturu rivayetteki "Er-Tugrul"un baçka bir "Er-Tugrul" oldugunu one surerek: "Egerçi bu Tdrïh bu veçhile meçhurdur, amma Os_mân Gâzï bu Er-Tugrul ogli deguldur; cedd-i Osm an Suleyman Çâh'dugi mutevâtirdur" demiçtir.28
Osman Gazi'nin babasi Tugrul/Er-Tugrul Beg'i Selçuklu sultani Tugrul Beg'le ayni kigi zanneden muverrihler, onu Suleyman Çah'la birlikte gazâ için Anadolu'ya gelmiç gosteren bu ve benzeri rivayetleri, içte bu gibi menâkibnâmelerdeki bilgilerle isâbetsiz bir çekilde sentez-leyerek inça etmiçlerdir. Osmanli kroniklerindeki goç ve yerleçim rivayetlerinin bilinen ilk çeklini temsil eden Tevdrïh-iÀl-i Osmdn rivayeti ve onu takip eden tum muverrihler, bundan sonra ortak bir çizgide Er-Tugrul Gazi'nin Sultan Alâeddin'e oglu Saru Yati'yi gondererek bir yurt istetmesi ve Sultan'in da onlara Sogut ve Ermenibeli'ni kiçlak, Domaniç'i yaylak olarak vermesi rivayetine geçiç yaparlar.29
II. Bayezid donemi muverrihleri tarafindan sabit ve yerleçik yegâne ata konumuna yuksel-tilen "Suleyman §ah rivayeti", bu donemde Iran tarih gelenegini takiben Farsça mufassal bir kronik kaleme almiç olan Idris-i Bitlisî'ye de intikâl etmiç; ancak o, -muhtemelen tarihî bir zemine oturtamadigi için- çagdaçi diger muverrihlerin kendisinden birkaç yil once yazdiklari diger kroniklerdeki gibi ona uzun uzadiya yer vermek yerine, onu gerçek atalarin goçu sirasin-daki siyasî ortami dogru olarak betimleyen guvenilir bilgilerin arasina belirsiz birkaç cumle ile sikiçtirmayi tercih etmiçtir:
^jlî ^.J-ji ùj^l^—^ j'-J^1 ' ^ l-i ûJ ^-J jjI . ùlijl ù j-j
J-.-" l-lilâ. jlj -j^i-i -l—'lj -l-J'l j ^-J'jl jlAl^jlj ^l-^lj ^ljJllj —^il £jljj j- ^J^'j JjJ ^ilî djj' jlj J-^j i^J—■' pl^^il fl^J. l^i pl^jilj lJ -jj jj—J' û-^-Jj (-—-JJ û-'j û'j'
jjj ù jjlj' -J^i'j—■ ù'j— -Hjj^ jl—— jjl l^J ^J' ^îj l-i-^J-ji ùjl ^^ JJ—■ j. j' J-J 4 j'Ji-j cJj-*—j'j ùj^j ù-^J jlj -jjij
30 ... Jli.j£ jl-Jî' -jî ^j'-J^J j Jijj^
"Ol vakt]lar[da Ebu'l-mucàhidïn 'Osman Gazï Beg'un cedd-i buzurg-vari olan Suleyman-Çàh bin Kaya Alp ki, Kayi Han'un kabïlesinun sipeh-sàlàr[larinun serdar]i idi, bir muddet Ahlat tevabi'inde, Ermeniyye pàdiçàhlarinun etba'i ve eçbà'ina imdad ve musa'adet ile [Çàhàn-i Ermen-zemïnden] mazhar-i 'ayn-i in'am u 'inayat ve manzur-i nazar-i ikram u iltifat olup, ecel-i mukadderinun [hukmi iktizasiyle] vakti hulul ve menzil-i bï-sebat-i dunyadan niçïmen-gâh-i [mulk-i] bekaya vusul buldi. Ve ol gazanfer-i pïçe-zâr-i gazanun dort aded ferzend-i ercumendi vu devlet-mend-i [cuvan-merd]i kaldi ki, her biri meydan-i ma'rekenun dil-'averi ve kuh-sar-i kar-i zarun çïr-i neri idiler; biri 'Sungur-Tigïn' ve biri 'Gun-Togdi' ve biri 'Er-Tugrul' ve biri dahi 'Tundar'. Ve babalari Suleymàn-Çàh'un vefa-tindan sonra 'açà'ir u kaba'ilden her bir cema'at anlarun birini serdar [ihtiyar] eylediler."31
Mehmed Neçrî, Gihànnumà, 1/22, st. 2-3. Merhum Faruk Sumer'in "Er Tugrul / Er Tonrul" maddesinde Ertugrul Gazi'nin Osman Beg'in babasi oldugunu belirttikten sonra: "Bir de Gunduz Beg'in oglu Ertugrul oldugu"nu belirterek onu ayri bir kategoriye dâhil etmesinin (Turk Devletleri Tarihinde §ahis Adlari, 2/759) Neçrî'nin bu kaydina aldanmasinin bir sonucu oldugu çuphesizdir.
Krç. Kitàb-i Tevàrîh-iÀl-i Osmàn (Selimiye Yzm. Ktp., 1189/2091), 4b, st. 12 / 5a, st. 7. Idris-i Bitlisî, Heçt Bihiçt 1. Ketîbe (Istanbul: Suleymaniye Ktp. Hâlet Efendi Eki, 191/1), 25a, st. 7-12. Abdulbâkî Sa'dî Efendi, Terceme' -i Heçt Behiçt, 1. Ketîbe (Suleymaniye Ktp. Hamîdiye, 928), 13a, st. 3 vd. Turkçe tercumede atlanan Farsça orijinal metindeki ozgun ifadeler, tarafimizdan kôçeli parantezler içinde metne ilâve edilerek eksik kisimlar tamamlanmiçtir.
29
30
31
28
Idris-i Bitlisî'nin bu rivayeti, kronigini ondan kisa bir süre sonra kaleme almiç olan Celâlzâde Sâlih Çelebi'nin Hadikatü's-Selätin inde,32 rivayetlerinde adim adim onu takip eden Behiçtî'nin Väridät-i Sübhäm'sinde33 ve Hoca Sâdeddin Efendi'nin Täcü't-Tevärih'inde de Tûrkçe olarak hemen ayni ifadelerle yer almiç;34 sonraki tüm Osmanli müverrihleri de Hamzavî-Anonim grubu kroniklere ya da bu ikincil kaynaklara dayanarak klasik "Süleyman §ah" kurgu-rivayetini bir ezber çeklinde tekrar etmiçlerdir.
§u kadar var ki Celâlzâde Sâlih, Idris'ten aktardigi metnin ortasina daha önce Bayatî ile Neçrî'nin de kullandigi eski bir rivayeti" eklemiç ve Osmanlilarin atasi olarak gösterilen bu Süleyman §ah'in Gazneli Mahmud tarafindan Horasan'a geçirilen ilk Oguzlar arasinda yer aldigina dikkati çekerek, onun aslinda Anadolu Selçuklulari'nin atasi Kutalmiçoglu Süleyman Çah'tan baçka biri olmadigini tüm açikligiyla gözler önüne sermiçtir:
"Ol vakt ki, Sultan Mahmüd-i Gaznevï -'aleyhi'r-rahmet- zamäninda Äl-i Selçûk Türkistän'dan 'asker ile Ïran-zemïn üzerine yüriyüp äb-i Ämü'dan geçdiler, ol 'asker-i bï-keranun önince konup gôçani ve Ämü suyindan ön geçani, ya'nï karävuli mezkür Süleyman Çah kabïle'-i cezïlesiydi."36
Dolayisiyla Hamzavî, Açikpaçazâde, Oruç Beg ve benzeri diger müverrihlerin eserlerin-deki klasik "Süleyman §ah" rivayetleri, ilk Tevärih-i Äl-i Os_män da yanliç kurgulanan ve gerçekte hicrî V. ve milâdî XI. asirlara ait olan bu sentez-rivayetten türemi^tir. Orada aslî jekli nisbeten korunan "asil ata"lara ait özgün bilgiler, sonradan benzer noktalara Süleyman Çah'la ilgili yeni bilgilerin de ilâve edilijiyle, zamanla i^özümü imkânsiz bir kördügüm haline getirilmiçtir. Böylece Selçuklularin atasi Süleyman Çah'la Osmanlilarin gerçek atalarinin hikâyelerinin benzer birkaç noktada birlejtirilip iç içe geçirildigi, gerçek tarihî düzleme bir türlü oturtulamayan, aslinda hiç var olmamiç kimligi belirsiz bir "sentez-ata" hikâyesi zuhur etmiçtir.
3. Semerkandî Rivayetindeki "Süleyman bin Gazan" ve "Mir Süleyman Alp"le Kimlere I^âret Edilmi^tir?
XIV.-XV. yüzyillarda yaçamiç olan ve Timur'la birlikte Anadolu'ya gelip yerleçen sûfî müellif Semerkandî'nin, Fâtih devrinde Enverî ve Ebû'l-Hayr37 tarafindan manzum olarak
32 Celâlzâde Sâlih Çelebi, Hadikatü 's-Selätin (istanbul: istanbul Üniversitesi Ktp., TY, 430), 13b, st. 7 / 16b, st. 2; Hasan Yüksel - H. ibrahim Delice nçr. (Ankara: TTK Yayinlari, 2013), 17-21.
33 Behiçtî Väridät-i Sübhäm'sinin ilk cildinde bu kissayi idris'i takiben süslü ve agdali bir üslüpla §öyle aktarir: "Kayi HKn neslinden Süleymän-§äh bin Kaya Alp dahi kendü kabïlesiyle gelüp Ahlät'a nüzül idüp, §äh-i Ahlät'ila ziyäde ihtilät idüp aralarinda irtibät oldi. 'Äldi. çto muktezä-yi ecel, hükm-i kazä vü kader muktezäsinca drvän-i ezelde sebt itdügi: ^sV ^ ùjj^^Vj üj^^liV (= 'Onlarin ecelleri gelince ne bir saat geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.' Kur'ân-i Kerîm, Yûnus 10/49)" pervänesin ol çem'-i devlet Süleymän §äh-i sähib-sa'ädete sunup, sem'-i çerïfine: ^j ^I (= 'Dön Rabb'ine!' Kur'ân-i Kerîm, Fecr 89/28)" hitäbi iri^üp... Erkän-i 'anäsir-i erba'a dört ogli kaldi ki, her biri där-i devlete cidär-i muhkem ve hisär-i h-läfete rükn-i müstahkem idi: Biri Sune r-Tigïn ve biri Gün-bigdi ve biri Er-stgrul ve biri r-stär. Çto merhüm u magfür Süleymän §äh-i maleymi r-stahkem idi: Biri bir saat äb-i fenä garfeäb idüp eymi r-stahkem idi: Biri bir saat geri kädina ve ecnädina olducn r-stahkem idi: Biräl ü irtiuäl läzim geldi." Behiçtî Ahmed Çelebi, Väridät-i Sübhäni ve Fütühät-i Osmäni es-Sifrü'l-Evvel (istanbul: istanbul Araçtirmalari Enstitüsü Ktp. Çevket Rado, 293/1), 22a, st. 3-9 / 22b, st. 1-6. Rivayetin ilk kisminda idris'i takiben Süleyman Çah'in ölümü hakkinda herhangi sebep zikretmeyen müellif, devaminda diger kroniklerden ilhamla klasik bogulma vak'asina küçük bir gönderme yaparak kaynagindan daha farkli bir yol izlemiçtir.
34 Bk. Hoca Sâdeddin Efendi, Täcü 't-Tevärih (istanbul: istanbul Üniversitesi Ktp. TY, 5970), 7a, st. 1-18. Bundan sonraki mü-verrihler, rivayeti -kâhir ekseriyeti Hoca Sâdeddin Efendi'den naklen olmak üzere- hemen ayni ifadelerle tekrar etmiçlerdir.
35 Mehmed Neçrî, Gihännümä 1/19.
36 Celâlzâde Sâlih, Hadikatü 's-Selätin (istanbul Üniversitesi Ktp., TY, 430), 14a, st. 7-11; Hasan Yüksel - H. ibrahim Delice nçr., 17.
37 Kim oldugu hakkinda herhangi bir bilgi bulunmayan; yegâne nüshasi Paris Bibliothèque Nationale, Ancien Fonds Turc,
özetlenen rivayetinde, çogunun XI.-XIII. yüzyillar arasinda Harzem bölgesinde hüküm sürdügünü tespit ettigimiz isimler arasinda, "§ah-Melik (Melik §äh)"la l-^jj "Rühä"
(Urfa)'da "iyan" olan jlj-^ ù jWJ— "Süleyman bin Gazan" ile modern araçtirmacilar ta-rafindan diger kroniklerdeki Süleyman Çah'la ayni çahis oldugu tahmin edilen jl^jJ— jjy ^ "Mir Süleyman Alp" adli iki Süleyman'in daha varligi dikkati çeker. Müellifin gerçekte Selçuklu tarihinin kisa bir özetini sundugu ve mahiyeti çimdiye dek tam olarak anlaçilamayan bu örüntü içinde ilk sirada andigi Süleyman'i "Kutalmiç"tan biraz sonra zikretmesi,38
bu iki Süleyman'dan ilkinin Kutalmiçoglu Süleyman Çah'tan baçka biri olmadigini kesin olarak netleçtirir.
Salur Kazan'in oglu olmasi imkân dâhilinde bulunmayan bu Süleyman'in gerçekte hangi çahsiyet oldugu meselesine gelince; Enverî tarafindan Melikçah'in çagdaçi Kutalmiçoglu Süleyman Çah'la isâbetsiz bir çekilde birleçtirilmeye çaliçilan Süleyman'in babasina atfedilen jljlc. "Gazan" ismi ile "Nu man" isminin yaziliçlarindaki benzerlik dikkate alinirsa; burada geçen kiçinin, Dâni§mendnâme de Dâniçmend Gazi ile birlikte Anadolu'yu fethetmiç ilk Oguz önderlerinden biri olarak gösterilen ù jWJ- "Süleyman bin Nu'man"la39 ayni kiji olmasi kuvvetle muhtemeldir.40 Bu çahsin Van Gölü Havzasi (Vaspuragan)'i fethedip Cengiz istilâsina kadar "yüz yitmiç yil" burada kalan, Kayilar'dan jl* "Gök Alp Han"a mensup цУ "Gök'li-lli" Oguz taifesi41 ile ilgisi ihtimâl dâhilinde-dir. Nitekim Süleyman Çah'i "Tugrul"la birlikte Anadolu'ya getiren Evliya Çelebi'nin, onu Dâniçmendliler'le "yek-dil ü yek-cihet" gösteren rivayetleri bu hipotezi destekleyecek önemli bir ipucu sunmaktadir. Süleyman §ah istisnâ edildiginde, bu dönemde Dâniçmend Gazi ve maiyetindeki Türkmen beyleri arasinda öne çikan tek bir "Süleyman" vardir; o da Anadolu'nun ilk fâtihlerinden oldugu belirtilen "Süleyman bin Nu'man"dir.
Bu durum, Âçikpaçazâde'nin kroniginde adina hutbe okutmak için Sultan'dan izin almasi gerektigini söyleyen Tursun Fakih'e Osman Gazi'nin söyledigi rivayet edilen çu cümleler içiginda daha da belirginlik kazanir: "Eger ol: 'Ben Äl-i Selçûk'un!' dirse: 'Ben hod Gök Alp ogliyin!' dirin, v'eger: 'Bu vilayete ben anlardan öndin geldüm!' dirse Süleyman §ah dedem hod anlardan evvel geldi..."42 Burada Büyük Selçuklu atalarindan "Tugrul-Beg"
117'de kayitli manzum bir Fetihnàme yazmiç olan Ebû'l-Hayr, yaçadigi döneme ve eserindeki açik ipuçlarma bakilirsa Saltuknàme yazari Ebû'l-Hayr-i Rûmî'den baçkasi degildir.
38 Enverî, Dûstur-nàme (Paris: Bibliothèque Nationale, Ancien Fonds Turc, 250), 97a - 97b; M. Halil Yinanç neçri (Istanbul: Devlet Matbaasi, 1928), 6, 78; Enverî, Düstur-näme (Izmir: Izmir Millî Ktp., 22/401), 116b.
39 Onun hakkinda, bk. 'Ârif 'Alî, Dàniçmend-nàme /Hikàyet-i Melik Gàzï (Istanbul: ÎBB Atatürk Kitapligi, Muallim Cevdet, K-441), 3a-10b, 40a-49a, 60a, 80a-82b, 86b, 95a, 95a, 97b-99b, 103a, 120a-122b, 132a-133b, 192b, 204a, 222a, 228b-229b, 247a-251b, 255b-259a, vd.
40 II. Bayezid döneminde kaleme alinmiç bir kronikte Osman Gazi'nin dedesinin "'Acem ikliminde, Tebriz havalTlerinde" ya-çayan "Ahmed Beg" adinda biri oldugu, oralardaki fitneden dolayi Rûm diyarina geldigi, bu yolculuk sirasinda dogan torunu "'orunu "in ise "sahra ortasinda bir tag üzerinde kal'à-i Kudret'den bir kayacuk çevmlmiç" yerde dûnyâya geldigi ve bu yüz-den oraya "'Osmancuk diyü ism tesmiyye olundi"gu yönünde verilen bilgiler ekseninde; Dâniçmendnâme'nin baç kahramâni "Ahmed Gaz!" ve nökerlerinden Çorum/Osmancik'i fetheden "'Osman bin Abiyye"nin, özellikle ^ "Abiyye"sinin ■^l "Ahmed"e yazim benzerligi nedeniyle kolayca Osman Gazi ve atasina dönü^türülmesi (Bk. Anonim Tevarih-i Äl-i 'Osman (ÎBB Atatürk Kitapligi, Muallim Cevdet, Yz. K.84), 1b, st. 2-4; 2b, st. 17-20), eserde Anadolu'daki fetihleriyle anilan ùM" ¿Uaj ù "Süleyman bin Nu'man"in da ayni yolla Osmanli kaynaklarina girerek, basit bir mantikla Süleyman Çah'a dônûç-türülmü^ olabileceginin mümküniyetini ortaya koymakta ve yukaridaki tezimizi kabule yatkin literatürel bir çerçeve içine oturtmaktadir. Krç. Ârif 'Alî, Dàniçmendnàme (Muallim Cevdet, K-441), 223a, st. 7-12.
41 Ebû'l-Gâzî Bahâdir Hân, §ecere'-i Teràkime (Moskova: Rusya Bilimler Akademisi Dogu Yazmalari Enstitüsü, A-895), 54b, st. 10.
42 Âçikpaçazâde, 'Âçik Paça-zade Tàrïhi, 'Âlî Beg nçr.,18; F. Giese, Chronik des ÄsikPasazàde, 20. Bu "Gök Alp"in günümüz
£ CT W CL CLCIQ W П ^СГ-Д^СЛ
H £ tr 2 a1 С 3 N cEt 3. El
rtW3>M-M>g И ñ ^ S r' 2 n HÍ С- CfP< Д /S
5- S s s £ ^ О 5 ï. ». Ä S s 3 и. ^ ~ V N g a: ^
^ pr" rr ^ Ht -n rr >4 3
з С- 27 Í» о о 2
^ Hî Ht - rtrjc . ^
= ff Os B'2. ï» Г-» Й Fin» Р-^^^К-О-СЙ
g. о: X a- 3-5^ £ О- ff f J^ a1 3
Si 3 1 в B. , ^ S S- S- Ä Í S Й-
N a
К а' ■>n
ff" г-t
Cr 0 о'
Q- г-t
a1
. _. в n s, ü г» ^ g: su ^ lu i-1 r~ >-' r~ l? ri ^ so zd >
> S ^ Г £L tr S з tr Q ^ d3. Г
tí F S I g Ê g s g: 2 t s s. ^ a- S 5 ^
В- r q ¿3 ей. ^
й a-"S. E- 3 sr
îu tu JU Ht
а ^ N о-
3. £ V £-сй< К У : .tr 1 ^ P , О S
î^ £ ^ ¿.s y en w
« »д^^И 2" s7 & S '5- 5- g S s
t feg -s I
« о g 3 tí о ~ "g. -g С 'C tr^ о ^ ЗЕ^пннирП —
3 3 '' h> ri 3 С H. «Л Й H-W « „ n A С H t н О
„'s'ftB'lî&ciQ 2. с (T^fc1 3 S' « 3-е p- а > ^ К g- 8-1 3 '3..0 Ft; Гз S П ^ F S &-..Й a' ВГ sr S a. "
» CL 3 S. S.° 4 Й g 3 "G- 3 » ~ ^ гн-
li, s * 3 á §• g. s- Z-r
LU T3 <jt ^ r rc CTO< t zz o HÍ. 3 3 3 3* H1 ^ Ht d
Э- з а s-- § V« ït ç= d £>гн. л SnS.&'otwa'E
й- н Г S е Г ft с: ^
2 ï »• 3 fiS^SH^1" р: С ч PÍ С- ЙГ г£Г >-t
i iimi*. -чlií-i^l-r
1 11 s i. t-f i I^riM Ii
I 1ШШ irllglt
CE q 0Q< И S, I ® " tr и Дн ?г и к Р П f Е 2 f? о 1—> СЛ
3 Is- г ÏÏ » os- И J Е. 5 -
о îl&î'Tip s F 3 3 í ^ " 5 g "Si
r¡|e|ls %1ПШ7 !4íl ïf
й í i i' i fI > irlésB-sr
3 и S- и' - ^
„ Г w з . sr £ ™ « S ^ н- 3 - О- S ^ ^ й " 3
Q-
а-
ВО S- g- 051 о- ^ ST в. S
g1^ аЗ. p<?sraaa >r т S ^r р 2. з s
Sayi/Issue з ■ Nísan / April 2022
2 t fi: с
i О О е: i-l & а о
El S I h^ B
E1 ЧЛ ht S»
6L ^
о. S
р ^
в ^
сл й о С
з g
t5" <Г ö
5-4! g
ЧЛ в
С г~
J:
КС«1
Я
в
р к*
в ей
В-
tr
3
£ «
Р &*
о 2
3 »
В -п
«ел N r-f
В р
I—. fú
п г.
О"
с ст*
r*' о
Ht
!" a о
"СЛ 3
(У5 cr о
О с
p о
о В"
N 'С
rT P о
а a Ht
P a S ET
Р !=Г зт з
3 — _
С: ^
s -îr S
с
о
% 3
сг 5
о 'С
3
3 ^ о- а
о Р 3 ^
Е~
I"
N 3
N Р
г- Р 3 EL
СТ* ¡"
I в
2Т 2 <-t
ÍU h-.
£Г Р
О
3
и ста
ET 3
о -1
. -п
N
Er
* гг
r-f
^ !"
fr
Р- CT* bj > > á
3 p-
ст* с
р. »о
S ** 2 !"
Er ¡=¡
СТ*
- о с- -с 3 с
~ ñ
¡3 íu
ст* £f п
m ^ !"
N ^сгд<
>
!" р-
о
В"
'С"
3
а р-
о Q
2 Р-
о
О ¡3
'С и а
S g-S- S
- Sb
- «
p-
о
3 С
3'
!" 3
с>
3
!"*
Oq о
С
Hi
Oq ' С
СЛ
С
'С
i. Ъ
'С !" 43 !"
r-f ^
ST i-t^ н-tA о1
Cfqc
: (I
i
. 3
с
O !"i
!" 0P< !"
N "Г)
!"> a* P- P.
O
с
« ^
!"
« era Sb n
S a <% g.
oí "<*> O CT*
^ !"
<н
FT !" !"~ CT* й*
2 OO
3 В1
o"
'á. P
Cr íu
¡u
o era
3 O:
5 3
ci-o rT
in
В
er О it' ^
сл
— г-г
f-Ъ r-f
P E
О
P
!"
О î" N.
о Q-
Ht p— Ht»
<1 о
S e
i" сл
!" Si
S n
5 P
о 13
3 -и P- !"
ir*
!" О
S* P"
a- g
Sf ?S о
£L ст*
P
cra< CT*
P- <
p- ft o_ a' сл
¡Ir S
s1!" I
3 3 "
p- S r>
V ¡3 i
3 >
5- сл
CVffi
O: g
> Si
►O* E W £
ST
Ht
w
йг* n
о ста
Г Й
S СИ P- a' о
P ON
В B-
3 S1
s Я
» a
о
сл aq<
p
>
3 3
ÛJ !" » g*
!" P
n" !"
S СИ 3 n>
B: s* 8 ^
Habur Irmagi'nda bogulma vak'asina içaret ederek: "Bu hadisenin Osmanli hânedaninin mensûp oldugu Kayi boyunun hâfizasinda bir takim akisler biraktigi ve menkibevî cedleri Süleyman Çah'in Firat'ta bogulmasi hikâyesine bazi unsurlarin buradan girdigi tahmin edile-bilir." çeklinde isâbetli bir tespitte bulunmuçtur.4S
Içte bu tespiti tarihî açidan tamamen netleçtirecek ve II. Kilicarslan'inkine benzer bir menâkibin vaktiyle babasi Süleyman §ah adina da kaleme alindigini kesinleçtirecek çekilde, Müeyyedzâde Abdurrahman Efendi'nin kütüphanesinden kurtarilan kitaplarin adlarinin kaydedildigi Yavuz Sultan Selim döneminde düzenlenmi^ bir kütüphane listesinde, kuruluç devrinde yazilmiç ilginç Osmän tarih ve menâkiblari ile birlikte »l— jl^jJ— "Menakib-i Süleyman §âh" adinda özel bir monografinin de yer aldigi dikkat çeker.46 Kutalmiçoglu Süleyman Çah'in menkibelerini destansi bir üslüpla anlatan bu müstakil kaynagin varligi, kroniklerdeki Süleyman §ah anlatisina ilham olan böylesi bir eserin Osmanli tarihî-edebî literatüründe öteden beri mevcut olup, Türkmenler arasinda asirlar boyunca okunageldigine dair oldukça saglam bir kanit teçkil etmektedir.
Osmanlilarin Mâhân'dan göç hikâyelerini konu olan Süleyman §ah karakterinin, "Kaya Alp"in gerçek hikâyesine alternatif olarak ortaya çiktigi Kuruluç devrinde ve bilâhare geniçletilip daha da zengin ve ayrintili bir hâle getirildigi II. Bayezid döneminde kaleme alinan muhtasar ve mufassal tüm Osmanli kroniklerinin ana malzemesi, ilk planda hiç kuçkusuz bu Menäkib-i Süleymän §äh adli kadîm monografi ve onun sentez kaynagi nite-ligindeki Menäkib-i Kiliç Arslän dan baçka bir çey degildi. "Kutalmiçoglu Süleyman §ah" ve "Kilicarslan" rivayetleri temelinde ortaya çikip çekillenen efsanevî Süleyman §ah karakterinin, özellikle Firat'tan geçiç ve bogulma vak'alari ile ilgili kisminin, ilk planda muhtasar Selçuknâmelerde karmaçik ve bütünle^ik bir çekilde aktarilmiç olmasi, müverrihlere bu iki hikâyeyi tek bir biyografi içinde sentezlemenin kapisini aralamiç olmalidir. Birazdan anonim bir Selçuknâme nüshasindan aktaracagimiz Süleyman §ah ve oglu Kilicarslan'in Firat'tan geçiç ve ölüm hikâyelerini peç peçe, bütünle^ik bir hâlde içleyen ilginç satirlar bunun böyle oldugunu bizlere daha net ve güvenilir bir biçimde tespit imkâni verecektir.
Yukaridaki tespitlerimiz içiginda, ilk Osmanli kroniginden II. Bayezid dönemine kadar uzanan diger Osmanli kroniklerinin yazim sürecinde, Süleyman Çah'in yaçam hikâyesinin ve Dogu Anadolu-Suriye'deki frnûhâtina yönelik bilgilerin, adina yazilmiç menâkibnâmeler araciligiyla sürekli zihinlerde canli tutuldugunu ve aradan asirlar geçmesine ragmen halk nezdinde etkisinin korundugunu, Osmanli literatüründeki efsanevî ata Süleyman Çah'in da bu ilk kronikler kaleme alindigi siradaki meçhur eserlerden alinan ilham neticesinde dogdugunu söylemek mümkündür.
Çimdi "Süleyman §ah" rivayeti, içindeki ortak bilgilerin siralamasina ve ne çekilde Osmanlilarin atasina dönü^ecek bir çizgide kurgulandigina odakli olarak mercek altina alinacaktir.
45 Osman Turan, "Kilicarslan I", islam Ansiklopedisi (Istanbul: Millî Egitim Basimevi, 1952), 6/687.
_ 46 Topkapi Sarayi Müzesi Arçivi, Defter (TSMA.d), 9291/1, s. 2.
4.1. Süleyman §ah'i "Osman'in 'Acem Diyarinin §ahi Olan Dedesi" Yapan Bilginin
Kökeni ve Kroniklere Intikal Edi§ §ekli
Süleyman §ah'in Osmanli kaynaklarina girmesine neden olan ilk Osmanli rivayetleri, kroniklerde tekrarlanip duran bu efsanevi ata ile ilgili bilgilerin asli menjeini aydinlatacak bir nitelik tajimasina ragmen, bu rivayetlerin ^ikarildigi orijinal kaynaklar bugüne kadar tespit edilebilmij degildir. Anadolu Sel^uklulari'nin atasi »L« "Süleyman §ah"in, Osman
Gazi'nin "'Acem diyarini fethedip diyar-i Rum'a gö^ eden atasi"na dönüjmesine sebebiyet veren ilk rivayet, tespitlerimize göre 720-721/1320-1321 civarinda yazilip 744/1344'te ihtisar edilmij ilk monografilerden Tärih-i Mir Osmänin bajinda yer alan kisa bir ön bilgiden ibarettir.
Bu kronigin ilk yazari, eserini Oguz kavminin mejhurlari olan Korkut Ata, Bayindir Han ve Salur Kazan'in ölümünden sonra Oguz cemaatinin dagilmasi ve Süleyman §ah'in "Acem diyarina hükmetmesi" rivayetiyle bajlatarak, bir takdim-te'hirle Osmanlilardan öncesi hakkinda kisaca ju bilgileri vermijti:
"Ol vakt-ki, Ogüz padijahi Bayindur Han ve begler-begisi Kazan Han ve Kor[k]ut | Ata fevt olicak, Ogüz cema'ati tefrika bulicak taht u saltanat Äl-i Seli;uk'dan Sultan Süleyman §ah Gaz! Hazreti'ne degdi; diyar-i 'Acem'i külliyyen kendüye mukarrer ü musahhar eyledi ve dahi 'asker feküp Rüm mülkine geldi..."47
Tärih-i Osjnän'in Osman Gazi'ye has bir monografi olujuna aldanan sonraki müver-rihler, eserin bajindaki bu bilgiyi tamamen yanlij anlamijlar ve metnin orijinalinde "Äl-i Sel^uk'dan" olup "diyar-i Acem'in Sultani" oldugu belirtilen Süleyman §ah'i, esere konu olan Osman Gazi'nin "dip-atasi" zannedip, yaptiklari yeni eklentilerle daha sonraki müverrihle-rin bir ezber jeklinde tekrarlayacaklari "Os_män Gazi'nün dedesi, Acem diyarinun padijahi Süleyman §äh" rivayetini ortaya ^ikarmijlardir.
Sultan III. Murad zamaninda, kuruluj devrinden kalma eski bir Oguzname, Yildirim Bayezid dönemi Türkmen babalarindan §eyh Sinan oglu Baba Ahmed tarafindan yazilmij bir silsilename ve ilk Osmanli kroniklerinden olan Tärih-i Osmän dan yararlanarak, bu dönem vak'alari hakkinda olduk^a ilgin^ sentez-bilgiler aktaran Bayburtlu Za'im Osman, Tevärih-i Cedid-i Mirät-i Cihän da verdigi ju bilgiyi dogrudan Tärih-i Osmän dan özetlemij, orada metnin bajinda ge^mije dair ön bilgi vermek amaciyla kissalari Oguzname' den özetlenen mejhur "Salur Kazan"la "Bayindur Han"i Osman Gazi'nin ^agdaji hükümdarlar zannetmij ve devamina da kronigin en son kismindan "Osman'in nevbet vurulurken ayakta durmasi" rivayetini48 ekleyerek ju kisa sentez-bilgiyi inja etmijtir:
47 "Tar!h-i 'Osman (Otman)", Müsa b. 'Ali'nin Vilayet-name'-i Haci Bekta^-i Veh (Ankara: Milli Kütüphane, Yzm. A.8597), 144b, st. 1-4.
48 Sonralari Osmanli kroniklerinde bir ezber halinde tekrarlanacak olan bu rivayetin, Tafh-i Osmäriin özet metnine yansiyan ilk §ekli ^öyledir: "Meger-kim ol vakt 'Osman Beg bar-gahinda karar itmi^idi, na-gah kulagina tabl-i äsäyi§ sadasi gelüp yirinden turi-geldi, ol-demde bir §ahs gelüp eyitdi: 'Sultan'um müjde olsun, huzürinuza sancak geliyor!' didi. 'Osman Beg dahi §äd u ferah-nak olup haymeden ta^ra 9ikdi, hatta Tabl-hane tamam olunca ayag üzere turdi. §imdi Äl-i 'Osman katinda ol 'adet oldi kaldi.." Müsa bin 'Ali, Vilayet-name'-i Haci Bekta^-i Veli (Istanbul: Millet Ktp. Ali Emiri, §er'iyye, 1076), 125b, st. 4-9.
"Bu devirde Kazan Han Acem'de padiçah idi. Bayandur Han'dan sonra padiçah olup Tebrïz'de olurdi. Äl-i 'Osman'da bar-gah öninde nakkare ve nevbet dögdürmek 'Osman Gazï'den kaldi."49
Halbuki biz, Tarïh-i Osmän'vn aslî metninin baçinda bu bilginin böyle olmadigini az önce görmü^tük. Bayburtlu Osman'in bu hataya dü^mesi açiri saflik ya da bilgisizlikten ziyade, burada bahsi geçen meçhur "Salur" lM ùL^ "Kazan Han'i, Osman Gazi'nin çagdaçi Ilhanli hükümdari ù^ ùL)^ "Gazan Han"la ayni kigi sanmasindan kaynaklanmiçtir50. Kronigin aslî nüshasini gören Bayburtlu Za'îm Osman, Osman Gazi dönemi ile ilgili kismi özetlerken muhtemelen onu baçindan sonuna kadar dikkatsiz ve hizli bir çekilde gözden geçirmiç ve in-celedigi eserin Tarïh-i Osman adinda özel bir monografi olmasina aldanarak, girij kisminda rastladigi tüm isimleri dogrudan Osman Gazi ve zamaniyla iliçkilendirme çabasina giriçmiç; bu arada -tipki Baba Ahmed gibi- eserin baçinda çok belirgin bir çekilde ön plana çikan Acem diyarinin padiçahi Süleyman Çah'in da Osman Gazi'nin "en evvel diyar-i Rüm'a gelen dedesi" oldugunu zannetmiçtir.
Müverrih Osman'in metninde açikça gördügümüz bu tahrifat, kadîm ilk kroniklerdeki yanliçlik ve kariçikliklarin bilgi sapmalarina nasil sebebiyet verdigini göstermesi bakimin-dan kayda degerdir. Zira yukarida gösterdigimiz üzere, Tarïh-i Osman'da "Äl-i Selçûk'dan" oldugu açikça belirtilen "Acem mülkünün pâdiçâhi Süleyman §âh"in zamanla: "'Os_mân Gazi'nin dedesi Süleyman §âh"a dönü^mesi de böylesi vahim bir kurgu hatasinin eseridir. Osman bu yanilgisi nedeniyle Salur "Kazan"la Osman Gazi'nin çagdaçi Ilhanli hükümdari "Gazan" arasinda nasil kendince bir bag kurarak onu o devrin hükümdari yapmiçsa; daha önce ilk Tevarïh-iÄl-i Osman yazari ve silsilename müellifi Baba Ahmed de, metnin devaminda Osman'in atasi "Er-Tugrul Alp"e kadar uzanacak ana hikâyenin en baçinda rastladiklari, Anadolu'ya ilk kez gelen ve onlar gibi Oguzlardan olan Süleyman Çah'i bu iki atadan önceki ilk ata zannederek, onu Osmanli soy çeceresinin en baçina eklemekte tereddüt etmemiçtir. Bu yanliç kurgu sonraki müverrihler tarafindan da kökeni iyice araçtirilmadan hemen benim-
49 Bayburtlu Za'îm 'Osmân, Tevàrîh-i Cedîd, H. N. Atsiz neçri, 40-41. Saltuknàme yazari Ebû'l-Hayr-i Rûmî'nin Osmanlilarin soyunu Korkut Ata'ya baglama çabasinin ve yine Bayburtlu 'Osmân'in baçka bir yerde onlari Bayindur Han'la birleçtirmeye çaliçmasinin da (krç. Bayburtlu 'Osmân, Tevàrîh-i Cedîd, Atsiz neçri, 14-15) ayni yanliç anlayiçtan kaynaklandigi âçikârdir. Rûmî, Saltuknàme'nin son cildinde Oguzlar'dan Ertugrul ve oglu Osman Alp'in 'Iys aslindan, Korkud Ata ve Ebû Müslim soyundan geldiklerini iddia ederek çôyle der: "Begler ittifak idüp Er-Tugrulli'yi andilar ve ogli Alp 'Osman'un gazalarin... ve nesebde dahi hem-asl idügin: 'ishak Peygamber ogli 'Iys aslindandur ve Korkwd Ata'nun oglanlaridur. Salb i'tikadlu Oguzlar'dur, Türk-i sadik bunlardur. Ebü'l-Müslim-i Mervï zamaninda ceddi nisbet-i hanedan idüp havarici ortadan götürdi-ler!'." Ebû'l-Hayr-i Rûmî, Saltuknàme (Istanbul: Topkapi Sarayi Müzesi Ktp. Hazîne, 1612), 3/528a, st. 4-8. 'Iys bin ishâk -'aleyhi's-selâm- rivayetinin Rûhî Çelebi, Behiçtî, idris-i Bitlisî ve ondan naklen Celâlzâde Sâlih'te de yer aldigini; bilhâssa Oguzlar'in saglam i'tikâdliligi ve Ebû Müslim ile ilgili son ifadelerin Hamzavî-Oruç grubu kroniklerdeki "Süleyman Çah" rivayetinin baçinda da tipatip ayni ifadelerle tekrarlandigini görürüz ki; bu, Tàrîh-i Osmàn'da "Korküd Ata" ile iliçkilendirilen bu örüntünün ortak aslî kaynaklarini, aralarindaki baglantiyi ve birleçme-sapma noktalarini görünür kilmasi bakimindan çok ônemlidir.
50 Nitekim o Salur Kazan, Bayindur Han ve Dede Korkud'u neden Osman Gazi devrinin "'Acem pâdiçahlari" olarak gôsterdi-gini açiklayacak çekilde, Oguznâme rivayetinden yola çikarak çu metni inça eder: "Çto-ki Kazan Han bu beglerle Ka'be'ye gelüp Resül'e buluçdilar. .. .Demür-kapu'ya gelüp anlara ïman u islam ve salat u savm ta'lïm itdi, Dede Korkud'i içlerinde çeyh dikdi. Sonra Bayandur Han'un evladindan Uzun Hasan memalik-i 'Acem'e padiçah oldiginda islam dïni 'Acem'de üstüvar oldi. Tebrïz'de 'Çam-i Kazan' ki dirler, Kazan Han'un ogli Hudabende'nün mezaridur. Tebrïz'de Cami'-i çerïf'leri vardur." (Bayburtlu 'Osmân, Tevàrîh-i Cedîd, Atsiz neçri, 26-27) Bu sentez-rivayette Oguz hani Salur Kazan'in Müslüman oluçu ile Gazan/Kazan Han'in ilk Müslüman Mogol hükümdari oluçu, her ikisinin de ayni ismi taçimasi ve 'Acem diyârini yurt tutuçu... gibi ortak noktalara aldanan derleyici, iki alâkasiz çahsi tek bir noktada birleçtirmiç; ilhanli sultani Gazàn Han'in jljl^ "Çenb-i Gazan" adini taçiyan Tebrîz'deki türbe ve külliyesini de yanliç bir hükümle hem dogrudan Salur Kazan'a nasbetmiç, hem de ardindan tekrar Gazàn'in oglu Hudâbende Olcayto'ya nisbet etmiçtir. Asrin yazili kaynaklarinda
__ve sikke ôrneklerinde ùlj^ "Gazan"in adinin kimi zaman ùlj-â "Kazan" çeklinde de imlâ edildigi ôteden beri bilinmektedir.
senmiç; böylece Anadolu Selçuklulari'nin ilk atasi Süleyman §ah, Osman Gazi'nin "Diyâr-i Rûm'a gelen ilk atasi"na dönü^ürken, gôçe öncülük eden asil büyük atalari Kizil Boga Han, Kaya Alp ve dedesi Gündüz Alp'in varligi ile gôç anlatilari büyük öli^üde unutularak meçhû-liyet karanligina itilmiçtir.51
4.2. Süleyman §ah Kavminin Gôç Zamani, Sayisi ve Gôç Yollari ile Ilgili Metinlerin In§asi:
Süleyman §ah ve kavminin göi zamani, göi yollari ve sayilari ile ilgili verilerin tamami, Osmanlilarin gerçek atalarina ait göile ilgili orijinal bilgilerin, yüz elli yil önce ayni cograf-yaya fetih için gelen Süleyman Çah'in biyografisindeki ortak cografî yerlerle eçleçtirilmesi sûretiyle inça edilmiçtir. Osmanlilarin atalari ile ilgili bilgilerin Anadolu'nun ilk fâtihlerin-den Süleyman Çah'a baglanmasinin bir eseri olarak da, -kendisiyle ilgili küiük birkaç orijinal bilgi kalintisi diçinda- yalnizca isminin ön planda tutuldugu, ancak hikâyesi ondan tamamen farkli olan kimligi meçhul bir "ata" rivayeti meydana gelmiçtir.
Hikâye tümüyle tek bir ortak isim "Süleyman §ah" altinda toplanmasina ragmen, göi rivayetlerinde göi ve yerleçimin; Anadolu'nun ilk fethi, Cengiz Han istilâsi ve Hulâgu'nun Bagdat kuçatmasi olmak üzere üi farkli zaman dilimine odaklandirildigi dikkati çeker. Bu kronolojik verilerden ilki, gerçekten rivayette adi geçen asil Süleyman Çah'la ilgili olup Osmanlilarin göiüyle tamamen alâkasiz oldugundan, bu ilk versiyonu göie öncülük eden gerçek ataya odakli diger iki rivayetten peçinen ayirmamiz gerekir.
Baba Ahmed'in Yildirim Bayezid döneminde Silsilenäme' sine derc ettigi rivayette, Süleyman Çah'a odaklandirilan Mâhân'dan göi vak'asinin XIII. yüzyilda, Cengiz Han'in hurûcundan hemen sonra gerçekleçtigine içaret edilerek jöyle denilmiçtir:
"'Osman Gâzï'nM babasi Er-Tugrul ve dedesi Süleyman Çah'dur ki, Cengiz Han fetretinden sonra diyar-i Türkistan'dan hurüc idüp, gelüp Horasan'i, 'Irak diyarin alup, kendülere musahhar idüp, andan Ahlat'a, Ädil-cevaz'a gelüp kendülere mesken idinüp, bu fetaret-den anda karar itmeyüp dört yüz ev ve elli bin 'askerle kalkup Rüm diyarina 'azïmet itdi. Erzincan'a, Kemah'a, Malatiyye'ye ugrayup garet iderek; Haleb'e varup, Haleb'i ve etrafinda olan kasabati ve kurrayi yagma ve talan idüp, geri dönüp Tebrïz'e 'azïmet eyle-düklerinde Süleyman Çah, Murad suyindan geçerken ati sürçüp suda boguldi."52
I. Murad zamaninda Sultan Orhan vak'alarina kadar yazilan ilk Tevärih-iÄl-i Osmän da-ki rivayetin, Baba Ahmed'in de kaynagi olan bu rivayetin aslindan derlendigine jüphe yoktur. Görüldügü üzere, Baba Ahmed'in bu sentez-rivayetinde kurgu-ata Süleyman Çah'in "Cengiz Han fetretinden sonra" Anadolu'ya "dört yüz ev ve elli bin asker"le geldigi; Ahlat'i mesken
51 Bu kariçikligi daha da körükleyen ve derleyicilerin hata yaptiklarini fark etmelerine geçit dahi vermeyen en önemli noktalardan birisi de, Tàrïh-i Osmàn'in içinde yer alan önemli bir bilgi kariçikligidir ki; bu Ertugrul'un babasi oldugu kesin olan Gündüz Alp'in "Kaya Beg oglanlarindan" olmasina aldanan ilk derleyicinin, bunun bir aile ismi oldugunu fark etmeyip, Kaya Beg'in Gündüz gibi Ertugrul'un da babasi oldugunu zannetmesi ve bu yüzden Gündüz'ü Ertugrul'un "karindaçi" olarak göstermesidir. Gündüz Alp'in Kayir Han ailesi içindeki konumuna iliçkin erken monografilerde yer alan bu ve benzeri kariçikliklar hakkinda, çimdilik bk. Hakan Yilmaz, "Yeni Tarihî Bulgularda Osmanli Atalari/8: Bizans Uçlarinda Savaçip Beylik Alan ilk Ata: Kayir Han-oglu 'Emîr Gündüz Alp (Alpî)' / I", TürkDünyasi Tarih Kültür Dergisi 70/416 (Eylül 2021), 32-39. Dolayisiyla Ertugrul'un babasi ve Osman'in dedesi olan Gündüz Alp'in aslî rivayetten bir sapma sonucu bir çok koldan belirsizlige itilmesi de, kronigin baçindaki Süleyman Çah'i onun yerine ata yapan derleyicileri yanilgiya dü^üren yan sebeplerden birini teçkil etmiçtir.
52 Bayburtlu Osman, Tevàrïh-i Cedïd, Atsiz neçri, 32-35.
tutup Erzincan ve Malatya'yi yakip-yikarak Halep'e dogru ilerledigi ve buradan dönmek istedigi sirada Murad suyunda bogulup çehid oldugu bilgisi içlenmiçtir. Buradaki "elli biñ" rakami Hamzavî, Açikpaçazâde ve Oruç geleneginde aynen tekrar edilirken; Açikpaçazâde bu toplulugun etnik kimligi hakkinda daha fazla ayrinti vererek, bunlarin "kimisi Tatar, kimisi Türkman" yörükler olduklarini ve bakiyyelerinden bir kisminin Firat'tan geçiç sonrasi Ca'ber Kalesi etrafina yerleçmiç j^jJ "Döger" boyuna mensup Türkmenler olduklarini ifade etmiçtir.53
Evliya Çelebi ise, Seyähatnäme'sinde Süleyman Çah'i Dâniçmend-oglu Mehmed Beg'le Anadolu'ya getiren çok eski bir rivayetten naklen, Osmanlilarin atalarinin Firat'i geçtikten sonra Halep'e giderken yakip-yiktiklari bu beldelere Surûç, Rakka, Urfa ve Birecik gibi yerleri de ekleyerek, onlarin Malatya'dan sonra buralari da yagma ve talan ettiklerini haber vermiçtir:
"íbtida diyar-i Rûm'a kadem basup nehr-i Furat'da gasl iderken mezkûr Süleyman Beg gark-ab-i Murad olup, murad [u] meramina vasil olup, ogli Er-Tugrûl babasi Süleyman Çah'i nehr-i Murad kenarinda, Ca'ber kal'asi dibinde defn itdiler. ... Ba'de-hû cemî'-î (tüm) 'açîret merhûm Süleyman Çah begligini ogli Er-Dûgril'a dogruldup: 'Bu yurd bize ugursizdur, begimüz bunda gark oldi ! ' diyü Er-Dûgril ile dogri Äl-i Selçûkiyan'dan Sultan 'Ala'd-dîn'e gelüp boy begi oldi. ...Ez-în canib bu Malatiyye'-i bina iden Muhammed-i Daniçmend dahi üç biñ nefer tevabi'iyle Mavera'ü'n-nehr'de Mahan diyarindan... 'Osmancuk ecdadi Süleyman Çah ile Rûm'a kadem basmiç idi. Süleyman Çah gark olup ogli Er-Tûgrûl diyar-i Rûm'a dogri gitdükde, bu Muhammed bin Daniçmend Murad nehri sahillerinde tavattun idüp, ... Bunlaruñ bu diyarda refahiyyet-i hatirlarin Mahan diyarinda sayir kabayilleri istima' idüp, niçe biñ adem Mahan'dan gelüp, bu Ca'ber kal'asi ve 'Ane ( ) ve Süleme ( ^iJú ) ve Balîs ( ) ve Bomboç ( jjjjú = jjj-j^ "Surûç") ve Rakka ( ^-L) ) ve 'Urfa ( ) ve Beyrecîk ( «jh ) kal'alari etraflarinda sakin olup, tenasül bulup, Mal-i Karûn'a malik olarak canib [ü] etraflarinda diyar-i Ermen'den niçe yüz yirleri alan u talan ve küffarlarini nalan itmege baçladilar."54
Açikpaçazâde rivayetine eçdeger çekilde, burada da Süleyman Çah'in "Ibtida diyar-i Rüm'a kadem basup" Dâniçmendliler'le ayni zamanda geldigi belirtilerek, bu Süleyman Çah'in gerçekte Anadolu Selçuklulari'nin büyük atasi olduguna zimnen içaret edilmiç; ayrica araya Ertugrul Gazi ve gerçek atanin Suriye'deki göç güze^hi ile ilgili farkli yeni bilgiler eklenerek bu orijinal bilgiler de ona atfedilmiç ve Süleyman §ah böylece "sentez" bir rivayet olarak Osmanlilarin sabit atasi haline getirilmiçtir.
Süleyman Çah'in Tärih-i 'Osmän'da "diyar-i Acem'i külliyyen kendüye mukarrer ü musahhar eyle"mesi ve "andan leçker çeküp Rüm mülkine gel"mesi hakkinda verdigi kisa bilginin, birbirinden bagimsiz kaynaklardaki geniçletilmiç farkli varyantlarini temsil eden bu metinler, göç izlegi konusunda da k^ük farklarla açagi yukari ayni sirayi izlemektedir. Her iki özgün rivayet metni birbiriyle karçilaçtirilarak, Hamzavî, Oruç ve Âçikpaçazâde'deki geniçle-tilmij son versiyonla birleçtirildiginde, Süleyman Çah'a nisbet edilen rivayetin arka planinda göçü anlatilan Osmanlilarin gerçek atalarinin; Mâhân-Horasan diyarindan Anadolu'ya göçtükten sonra ilkin Ahlat'a yerleçtikleri, daha sonra alti yillik bir zaman zarfinda sirayla Erzurum, Erzincan ve Amasya'da ikâmet ettikleri, ancak daha sonra diyar-i Rûm'da tutuna-
53 I. Murad'in ilk çehzadelik zamanlarinda ortaya çiktigi anlaçilan bu rivayetin o sirada pek çok farkli çeklinin daha inça edildigi,
bu rivayetlerin eldeki muhtelif versiyonlarinin varligindan net olarak anlaçilmaktadir.
_ 54 Evliya Çelebi, Seyahatname (Istanbul: Topkapi Sarayi Müzesi Ktp., Bagdat Kôçku, 305), 4/193b, st. 17-31.
mayip Malatya, Suruç, Rakka, Urfa ve Birecik'i yakip-yikarak, ugradiklari çehirleri yagma ve talan edip Halep çehrine kadar ilerledikleri net olarak i^özümlenebilmektedir.
Rivayetlerde gerçek Süleyman Çah'tan arta kalan kronolojik verilere ve bilgi kalintilari-na gelince; Evliya Çelebi yukaridaki kronikleri takiben Ertugrul'un babasi oldugunu iddia ettigi Süleyman §ah'in Anadolu'ya göçüç vak'asini hikâye ederken, aslî kaynaktan bu göçün 476Л083 yilinda gerçekleçtigi yönünde önemli bir bilgi naklederek, bu Süleyman §ah'in Anadolu Selçuklulari'nin atasi Kutalmiçoglu Süleyman Çah'tan baçka biri olmadigini kronolojik baglamda da açikça gözler önüne sermiçtir:
"Diyar-i Mahan'dan Äl-i Daniçmendiyye ile hicret idüp, bu çehr-i Ahlad'a gelüp, ol-kadar evlad-i evladlari tenasül bulup, Kayser-zemîn diyarlarin feth iderek bay olup Rûm'a, 'Arab u 'Acem'e velvele saldilar. Ba'de-hû bunlaruñ üzerine yine Tatar 'askeri istîla itdüklerin-den çermende olup, ahir sene 476 tarîhinde Äl-i Dâniçmend ile Er-Tûgrul pederi Süleyman Çâh diyar-i Yunanîyan'da, taht-i Konya'da Äl-i Selçûkiyan'dan Sultan 'Ala'd-dîn'e gelüp boy begi oldilar."55
Ünlü seyyahin bu metinde "Er-Tügrul pederi" olarak gösterdigi Süleyman Çah'in Anadolu uçlarinda ilerleyiçi hakkinda, rutin rivayetlerden farkli bir ayrinti vererek dogrudan 476Л083 tarihini zikretmesi, aslinda Anadolu'ya Ertugrul'dan iki buçuk asra yakin bir süre önce, hicrî V. asirda gelip yaçadigina içaret ettigi bu çahsin Kutalmiçoglu Süleyman Çah'in bizâtihi kendisi oldugunu, zikrettigi tarihin de aslinda onun Güney Anadolu uçlarinda Tarsus hava-lisini fethi ile ilgili oldugunu ortaya koyar.
Ârif Alî tarafindan 76i/I?6I'de Menäkib-i Süleyman §äh'tan Däni^mendnäme'nin sonuna eklendigi anlaçilan çu satirlar da, Âçikpaçazâde'de geçen "Süleyman Çâh'i ilerü çek-di"kleri ve: "'Varuñ Rüm'da gaza idüñ!' didi"kleri rivayetle ortak bir çizgide buluçarak iki bagimsiz gelenegi ayni noktada birleçtirmekte; burada hikâyesi anlatilan Süleyman Çah'in aslinda meçhur Kutalmiçoglu Süleyman Çah'tan baçka biri olmadigini bir baçka açidan daha sarâhatle te'yid etmektedir:
"Horasan sultanligi Melik Tugrul elinde idi; Sultan Melik Tugrul Halîfe namesin okuyup bildi kim, Halîfe Rûm'a da'vet kilmiç ki: 'Gelüp Rûm'i feth ideler!' Heman yarak kilup evi-barkiyle göçdiier. ... Halîfe Süleyman Çâh'a istimaletler virdi, dahi eyitdi kim: 'Rûm'a variçak er gibi olup pehlevanluk gösteresiz, ola kim ol il yine müsülmanluk olup karar tuta!' didi. ... Halîfe bunlari ugur-esenlügile Rûm'a gönderdi. Pes, Süleyman Çâh dahi Türk çerîsiyle, Halîfe destûriyla Rûm'dan yaña revane oldilar."56
Nitekim Evliya Çelebi Seyähatnäme'sinin baçka bir yerinde, bu metinlerdeki Kutalmiçoglu Süleyman Çah'in nasil olup da Osmanlilarin atasina dönü^tügünü bütünüyle çözümleyip an-lamamizi saglayacak daha önemli ayrintilara yer vermiçtir. Müellifyukarida özetledigi bilgiyi ayni kaynaktan bu kez aslina sadik kalip daha geniç bir çekilde aktararak, Selçuklularin atalari ile Osmanlilarin atalarinin birbirleriyle akraba oldugunu, Anadolu'ya Mâhân'dan gelip ilk kez 446/I054'te yerleçtiklerini, Dâniçmendliler'le birlikte 476/I083'te Anadolu'nun önemli yerlerini fethettiklerini ve nihâyet Sultan Alâeddin devrine gelindiginde Ertugrul'un Ahlat'tan çikip Anadolu'da boy beyi oldugunu aslî kaynagindan dogru olarak nakletmiç; Ertugrul'u Anadolu'nun ilk fetih zamanina hiç dâhil etmemekle de, onu Süleyman Çah'la
55 Evliya Çelebi, Seyähatnäme (Bagdat Kö^kü, 305), 4/239a, st. 7-11.
56 'Ârif 'Alî, Däni§mendnäme (Muallim Cevdet, K-441), 256a, st. 9-12 / 256b, st. 1-3 / 257a, st. 2-4.
birie^tirip "ata-ogui" yapan rivayetin Sei^ukiuiarin ilk fetih zamanini anlatan özgün metne sonradan yapiimi^ isabetsiz bir ekienti oldugunu a^ik^a göstermi^tir:
"Ba'de'l-Hicreti'n-Nebeviyye, sene 446 tarlhinde bu balada tahrir olinan jehr-i Ahlat'da medfün olan bij firka mülükun cümlesi diyar-i Mahan'dan gelmijlerdür. . ..Bu selatln-ler ecdad-i Äl-i Osman ile akrabalardur. ... Ibtidä Islam ile Rüm'a kadem basan Äl-i Selfükiyan'dur kim, sene 476 tarlhinde ümera-yi Äl-i Danijmendiyye ile yek-dil ü yek-cihet olup Niksar'i ve Malatiyye ve Kayseriyye ve Konya ve Antakiyye jehirleri-ni istlla eyleyüp, Äl-i Selfükiyan'dan Sultan 'Ala'e'd-dln taht-i Yunan olan Konya'da müstakil padijah oldi. Ba'de Hicreti'n-Nebeviyye, sene 699: 'Evvela Osman' lafzi tarihinde Er- Tugrul, oglu Osmancuk ile jehr-i Ahlat'dan | Konya'da Sultan 'Ala'e'd-dln'e gelüp Er- Tugrul boy begi oldi."57
Osman Gazi'nin ^agda^i Iihanii tarih^isi Re^idüddin'in Cämiu't-Tevärih'inin "Oguz Tarihi" fasiindaki rivayetinden iihamia Bayati ve Ne^ri gibi Osmanii müverrihlerinin de nakietmi^ oidukiari; 420/1028'de Oguzlar'in Gazneii Mahmud tarafindan Horasan'a ge^irii-meieri, 446/1054'te Sei^ukiu "Tugrui-Beg" öncülügünde Ahiat'in da i^ine dahii oldugu Dogu Anadoiu ikiimini (Vaspuragan) feth etmeieri, biiahare Süieyman §ah'in 476/1083'e kadar Anadoiu'nun önemii beideierini feth edip Tarsus'a kadar iieriemesi ve nihayetinde akrabalari olan Osmaniiiarin Mahan'da kaian ataiarinin da "yüz yitmi^ yii" sonra Ahiat'taki akrabaia-rinin yanina yerie^mesi vak'aiarini tarihi ve kronoiojik ger^ekiige uygun oiarak özetleyen bu metinde, Süieyman §ah nasil oimuj da Ertu^rui ile birie^tiriimij ve birdenbire onunia ayni zamanda Anadoiu'ya geimi^ oiarak gösteriimi^tir?
Kronikierdeki karma^ik rivayetier yiginina di^aridan bakildiginda ilk pianda ^özüimesi imkansiz bir muamma gibi gözüken bu probiemin ^özümü asiinda :ok basittir:
Osmaniiiarin büyük atasi Ertugrui Gazi'nin adi, XV. yüzyii ve öncesine dayanan resmi beigeier ve nadir kronik metinierinin bazilarina dogrudan Jj-*— "Tugrul" jekiinde kaydedii-mi^; bu yüzyilin soniarina dogru ise sadece Jj*—jl "Er-Tugrui" ismi iiteratüre sabit ve yaygin kuiianim jekii oiarak yerie^mi^tir. Nitekim onun S ögüt'teki vakiflarinin, II. Bayezid devrinden sonra Hüdävendigär Liväst Tahrir Defterleri'nde jj-^-jt-^ Jj-*—jl "Er-Tugrui cäniy^ün..." bagijiandigi beiirtiiirken58, Mevlana Yusuf Kirmasti tarafindan bizzat Fatih döneminde tutuian 859/1455 tarihii bir önceki Defter' deS9 uj-^-jt-^ Jjj^j— "Tünrüi cäniy^ün..." ^ekiinde veriimi^ oldugu dikkati ^eker.6° 937/1530 tarihii Muhäsebe-i Viläyet-i Anadolu Defteri'nde ise Tomalic (Domani:) kazasina bagii köyier i^inde, yine adini Ertugrui'dan aimi^ bir köy ve bir mezraanin Jj^j— "Tünrui karyesi" ve Jj^j— ^jj* "Tünrui mezra'asi" jekiinde imla ediimesi;61 ayrica onun burada yaptirdigi zaviyeye ait vakfin Jjj^j— ^.jL) "Va kf-i zaviye'-i
57 Evliya Qelebi, Seyähatnäme (Bagdat Köjkü, 305), 4/241b-242a.
58 Ömer Lütfi Barkan - Enver Meri?li, Hüdävendigär Liväsi Tahrir Defterleri (Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayinlari, 1988), 283.
59 Bu Defter Istanbul Büyükjehir Belediyesi (IBB) Atatürk Kitapligi, Muallim Cevdet, O.117 ve Bajkanlik Osmanli Arjivi (BOA), Maliyeden Müdevver Deftterler (MAD) 16016'da iki par$a halinde kayitli olup, sekiz yil önce Raif Kaplanoglu, Niyazi Top?u ve Hüseyin Delil tarafindan Kirmasti Defteri adiyla yayimlanmijtir: 1455 Tarihli Kirmasti Defteri'ne Göre Osmanli Kurulu§ Devri Vakflari (Bursa: Avrasya Etnografya Vakfi Yayinlari, 2014).
60 "Karye'-i Sögüt'de mezkür Sögüt kadisi iki siftlük yiri vardur, vakf. Biri Orhan Beg'den ve biri Murad Beg'den. Ve ellici, gavur elliciler; Tünrül caniy^n. Ve bir pare bag vardur ve Rejid ogli sifttlüginün yarusini bile yir." BOA, Tahrir Defteri (TD) 16016, s. 17, st. 1-4; Kaplanoglu vd., Kirmasti Defteri, 197.
_ 61 BOA, TD, 166, s. 38.
Tunrul Beg" adiyla kaydedilmesi,62 onun yerlejtigi ilk iki bolgeden biri olan Domaniç'te de bajlangiçta adinin "TUnrul" olarak anildigina resmî nitelikte birer kanit tejkil eder.
Ijte "Er-Tugrul" isminin Fâtih donemine kadar daha yaygin olan "Tugrul" ibtidâî kullanim jekli, ilk Osmanli muverrihlerinin Kutalmijoglu Suleyman Çah'la ayni donemde Anadolu'ya gelen ve Dânijmendliler'le 446/1054'te Dogu Anadolu ve Ahlat çevresini fetheden Selçuklu sultani Jj*-^ "Tugrul"u, isim ayniyetinden dolayi Osman Gazi'nin babasi Jj*-^jl Jj*-^ / "Tugrul / Er-Tugrul" sanmalarina zemin tejkil etmij; Selçuklular'la Osmanlilarin atalarinin ayni yerden geldikleri bilgisi ise, onu aralarinda yuz yetmij yil fark bulunmasina ragmen kolayca Selçuklularin atasi Suleyman §ah'i Dânijmendliler'le birikte Mâhân'dan Ahlat'a getirmelerine sebebiyet vermijtir. Iki Tugrul'u ayni ki ji zanneden muverrihler, gerçek Ertugrul'un Sultan Alâeddin zamaninda Cengiz istilâsi nedeniyle Anadolu'ya gelij vak'asini bu ilk gelijle birlejtirmeye çalijarak, daha once Tugrul'la Anadolu'ya çoktan gelmij olan Suleyman §ah'i torunu Alâeddin zamaninda Ertugrul'la birlikte yeniden Anadolu'ya getirtmijtir.
Evliya'nin naklettigi ikinci versiyonun derleyicisi bu yanlijligi fark etmij olmali ki, bu buyuk çelijkiyi -tek bir Alâeddin zamaninda Anadolu'ya gelmij yine tek bir baba-ogul olmasi gerektigi mantigiyla- Suleyman §ah'i aradan çikarip, Ertugrul'un yanina Sultan Alâeddin'li rivayetlere konu olan oglu "Os_man"i da ekleyerek gidermek istemijtir.63 Bu arada ozgun metinde Suleyman Çah'in Osmanlilarin degil, aslinda Anadolu Selçuklulari'nin ceddi olduguna delâlet eden tum kronolojik veriler, -bir buçuk asri ajkin bir zaman farkina yol açtigindan-, onun Osmanlilarin ceddi oldugu inancina siki sikiya bagli olan muverrihler tarafindan titizlikle izâle edilmij ve yerine asil atalara ait tarihler yerlejtirilerek, rivayetin aslini tespite yarayacak tum ipuçlari literaturden tamamen temizlenmijtir.
4.3. Rivayetin Kronolojisini Hülägü istiläsi ve Abbäsi Hiläfetinin inhitati Zamanina Erteleyen ikincil Versiyon
I. Murad (Hudävendigär) zamaninda kaleme alinan ilk Tevärih-i Äl-i Osmän'da, Hamzavi'nin Tärth'inde ve §ükrullah Qelebi'de gördügümüz; Süleyman §ah'i Cengiz fit-nesinden beri Celäleddin Harzem^ah'la baglantili olan, Hülägu'nun 656/1258'de Bagdad'i ijgali zamaninda son Abbäsi halifesi el-Mu'tasim Billäh'la ayni ^agda ya^ami^ ve bu dönemde Mogollarin baskisi nedeniyle vatanindan uzakla^mi^ bir Türkmen taifesinin lideri olarak gösteren rivayet, Kutalmi^oglu Süleyman §ah'tan daha farkli bir döneme i^aret eder ki; tes- ä pitlerimize göre bu isäbetsiz birle^tirme iki Mogol i^gälinin zamanini kari^tirmaktan ^ok, £ mevcut sentez-rivayete ü^üncü bir Süleyman §ah'in daha devreye sokulup eklenmesinden ileri gelmi^tir. *
z
62 BOA, TD, 166, s. 156. |
63 G09 ve yerle^im rivayetlerindeki belirsizlikler, u? diyarina yerle^en atalarin fetih ve gaza faaliyetleri, onlara kurulu^ alanini --veren Sultan Alaeddin'in kimligi, Karacahisar'in fethi, Bizans u? akinlari sirasinda zuhur eden Tatar akinina kimin/kimlerin % müdahele ettigi, bir Fakih'in evinde konukken uyku-uyaniklik arasinda saltanat müjdesini kimin i^ittigi ve saltanat müjdesini i?eren rüyayi ger?ekte kimin gördügü gibi konularda Ertugrul'la Osman arasinda daimi bir kari^ikliga sebebiyet vermi^tir.
Bu rivayetlerdeki dügümler daha sonraki ?ali§malarimizda, sapma ve kari^tirma noktalarini aydinlatan yeni bulgular i^iginda ?özülmeye 9ali§ilacaktir. _
Gibbons'un ^agdaj kaynaklarda Celäleddin Harzem^ah'la ?agdaj ve Mähän bölgesiyle irtibatli olan, Türkmenler'e öncülük etmi^ Süleyman §ah adinda birini "katiyyen bulama-digi" iddiasini kökünden ^ürütecek jekilde, bu dönemde son Halife Mu'tasim'in büyük emirleri arasinda, Celäleddin Harzem^ah'a kizini verip onunla akrabalik bagi bile kurmu§ olan64 Süleyman §ah adinda bir Türkmen emiri ger^ekten mevcut bulunuyordu. Cengiz Han istiläsi zamanindan beri Mogollar'la ^ok defalar sava^mak zorunda kalmi^ ve onlari her defasinda yenilgiye ugratmi^ olan bu büyük emir, ^.jjIjjVI ^jcj "Yiva Türkmenleri'nin lideri" ve son Abbäsi halifesi el-Mu'tasim Billäh'in mü^aviri olan j-i j-i jl^jiu jj^Jl jjyl "Emir §ihäbü'd-din Süleyman §äh bin Bercem"den ba^kasi degildi.6s
Rivayetin, Celäleddin Harzem^ah devrinde Hülägu'nun Bagdad'i istiläsi ve Abbäsi halifesini katli yönünde in^asinda büyük öl^üde etkili oldugu a^ikär olan bu Türkmen lideri Süleyman §ah'in, 642/1244'te Mogollar'la igbirligi yapan Kalenderi görünü^lü, ancak Ibähiyye mensubu bir fitneciyle mücädelesi vesilesiyle, siyasi ve askeri faaliyet alaninin Ahlat'a kadar uzandigini ve Horasan Oguzlari'yla nisbi ve askeri yönden baglantisini ortaya koyan kanitlar,66 derleyicinin neden olaylari sabit kronolojik ^izgisinden kaydirarak bu zamana dogru erteledigine a^iklik getirmektedir. Bu yanilsamanin da digerine benzer ^ekilde isim ayniyeti ve cografi faaliyet alanlarinin ortakligi nedeniyle, ilk ¿l^jiw "Süleyman §äh"in öyküsünün j-i j-i »L" ¿Lijlui jj^Jl "§ihäbü'd-din Süleyman §äh bin Bercem"inkiyle birle^tirilmesinden dogdugunu göstermektedir.
Bagdat ku^atmasi sirasinda Mogollar'a kar^i uzun süre direnen, ancak ^ehrin 656/1258'de istiläsindan hemen sonra Hülägu'nun emriyle diger ümerä ile birlikte katledilenjj^Jl jJjJI jj^ jAlk CiHc.j CiJ^i J^j^Jl ^Jl »U jl^jJ^ "§ihäbü'd-din Süleyman §äh'in cesedinin buradan ta^inip Müsul'a nakledilmesi ve ^ehrin sür duvarinin dij tarafina defnedilmesi";67 derleyicinin bu bilgiyi diger rivayetteki Süleyman §ah'in cesedinin de Ca'ber Kalesi önüne defni vak'asi ile kolaylikla sentezlemesine imkän vermiß; böylece hem ger^ek ata "Kizil Boga" ile oglu "Kayir Han"in gö^üne neden olan Cengiz Han istiläsi, hem de Hülägu'nun Bagdad muhasarasini görmüj olan Süleyman §ah, kendi i^inde mantikli bir ba^ka yanilginin daha devreye girmesi sonucu, bu kez olaylara ?agdaj ve ismi dahi ayni olan bir ba^ka karakterin etrafinda birle^mi^tir.
Tüm bu tespitlerimizden ^ikan sonuca göre; Osmanli kroniklerinde gördügümüz "Mahan pädi^ähi Süleyman §äh" rivayeti, aslinda Däni^mend Gazi'nin emirlerinden Süleyman bin Nu'män, Anadolu Sel^uklulari'nin atasi Kutalmi^oglu Süleyman §ah ve Abbäsi halifesi Mu'tasim'in emiri Süleyman §ah bin Bercem'in ya^am öykülerinin sentezinden meydana getirilmi^, ger^ekte hi^ ya^amami^ bir karaktere hasredilmi^ bir yanli^lik ve kari^ikliklar örüntüsünden ba^ka bir ^ey degildir. Tärih-i Osjnänin girij kismi ve ilk kronikle Baba Ahmed'in rivayetindeki sapmalar sonucu daha XIV. yüzyil sonlarinda Osmanlilarin atasina
64 Bk. 'Alâeddîn Ata Melik Cùveynî, Tàrïh-i Cihàn-guçà, nçr. Mîrzâ M. Kazvînî (Leiden/London: 1912), 2/153; Muhammed en-Nesevî, Sïretu 's-Sultàn Celàlu'd-dïn Mengubertï, Texte Arabe, par: O. Houdas (Paris: 1891), 186; a.mlf., Histoire du Sultan Djelal ed-dinMankobirti, Traduit de l'Arabe, par: O. Houdas (Paris: 1895), 308.
65 Onun hakkinda bk. Faruk Sùmer, "Yiva Oguz Boyuna Dair", TurkiyâtMecmûasi 9/1946-51 (Istanbul: Istanbul Universitesi Tùrkiyat Enstitùsù, Osman Yalçin Matbaasi, 1951), 157-159
66 Kemâleddîn Ebî'l-Fazl, 'Abdù'r-Rezzâk ibnù'l-Fuvâtî, el-Havàdisu'l-Càmi 'atu ve 't-Tecàrubi'n-Nàfi 'atifî'l-Mï'etiS-Sàbi a, thk. Mehdî en-Necm (Beyrut: Dârù'l-Kûtubi'l-'ilmiyye, 1424/2003), 148 vd.
67 ibnù'l-Fuvâtî, el-Havàdisu'l-Càmi a, 235.
dönü^türülen "Süleyman §ah" rivayetini geliçtirmek isteyen her bir derleyici, Mogol istilâsi, Mâhân-Horasan mençei, Türkmen liderligi, Ahlat'ta yollarinin kesiçmesi ve ölüm kissala-rindaki ortak veya benzer noktalarda birleçen, çagdaç kroniklerde ve menâkibnâmelerde gördügü her Süleyman ya da Süleyman §ah adli kijiyi ayni çahistan söz edildigini zannederek yanliç bir biçimde birbirine eklemiç; böylece farkli zamanlarda yaçamiç tüm Süleyman'lardan derleme tek bir "Süleyman §ah" biyografisi meydana getirerek, ismiyle aslî çizgisinden zaten sapmiç olan bu kurgu ata rivayetini, içerigi itibariyle de müphem ve kimligi belirsiz bir karakter pozisyonuna sürüklemi^tir.
4.4. Rivayete "Firat'tan Geçi§" ve "Ölüm" Sahnelerinin Ekleni^i
XV.-XVI. yüzyil müverrihlerinin Süleyman §ah'i Osman Gazi'nin dedesi zannetme-lerine yol açan Tarih-i Osmän rivayetinin, bu yüzyilda kaleme alinan ikincil kaynaklara Kutalmiçoglu Süleyman §ah ve oglu Kilicarslan'a ait yeni bilgi ilâveleriyle daha geniç bir biçimde aktarildigini yukarida belirtmiçtik. Bu Süleyman §ah'in "Anadolu Selçuklulari'nin atasi" oldugu daha önce de öne sürülmü^se de rivayetin ortaya çikiç sebebi gibi son kisimlari-na yapilan bu eklentilerin de hangi kaynaklara dayandigi bugüne kadar tespit edilememiçtir.
Os_mân Târïhi'ndeki rivayeti yanliç anlayip Süleyman Çah'i Osman Gazi'nin dedesi zanneden müverrihlerin, ileride ne derece büyük bir jenealojik kariçikliga ve bilgi hatasina neden olacaklarini farketmeden, kendi zihinlerinde Osman Gazi'nin atasi olarak sabitledik-leri Süleyman Çah'la ilgili çagdaç kaynaklari ölümü konusunda da devreye sokarak, rivayeti geniçletmek için bizzat XIII. ve XIV. yüzyil kaynaklarindan yeni bilgi ilâveleri yapma yoluna gittikleri anlaçilmaktadir.
741/1340 yili civarinda kaleme alinip, 763/1362'den önce Selçuklu soyundan gelen Alâeddin bin Süleyman-§ah'a sunulan ve bugün yegâne nüshasi Paris'te bulunan Anonim Selçukname' de, Kutalmiçoglu Süleyman Çah'in Antakya seferi sirasinda gerçekten de maiye-tiyle birlikte Firat nehrinden geçtigini gösteren benzer bir kayit yer alir. Sularinin geçilmez-ligiyle meçhur olan Firat'i Süleyman §ah ve askerlerinin baçariyla geçtigini vurgulamak için, bu kayitta "bogulma" temasi belirgin bir biçimde ön plana çikarilmiç; aralarindan tek bir kigi bile bogulmadan Firat'tan geçiçleri kronikte dü^mani hayrete dü^üren büyük bir olay gibi yansitilarak, çehrin fethi neredeyse tamamen bu "Firat'i geçme" vak'asina baglandirilmiçtir.
Içerdigi zengin ayrinti ile dikkati çeken bu rivayet Anonim Selçukname'de aynen çu ifa-delerle yer alir: g
IAJJJJJ JJJ ¿jl J^J CJJI^^. JJJ jli^. ^JJ CJ ji Jl lj ÛI^JI^JJ^I Jlj «
j jl^ IJ jl^ J^IJ ûj^l Jjj ^jl^^il Jl j^ jJJi£ JJJJI^ j|jil£ J^ <U£LLJI J^-JJ j Î
< < - - - z
... JJJJJ^ Z
z
"Sûleyman-çah, leçkeriyle Furat'dan herhangi bir gemiye ihtiyaç duymaksizin geçti .Öyle m bir geçiçle ki, tek bir kiçi bile bogulup zarar görmedi. O an görüldü ki, onun(Firat'in) £ derbendini açip Antakiyye sinirindan geçmiç, kafirler ta'accübe düjüp hayretler içinde £ kaldilar': Meger gökten dûçmûç olsa gerek!' deyip, çar na-çar çehri teslim ettiler".68 £
68 Tevanh-i Selaçika bi'r-Rum (Paris: Bibliothèque Nationale, Supp. Persian, 1553), 17a, st. 15-17 / 17b, st. 1
Ilk kronik ve Baba Ahmed'de yer alan" Süleyman §ah'in Firat'i geçmesi "rivayetinin bu ve benzeri kronik metinlerine dayandiginda jüphe yoktur .Birazdan görülecegi üzere, metnin devaminda tipki babasi gibi Firat'tan geçtigi ve hemen sonra Habûr nehrine düjerek boguldugu bildirilen Kilicarslan'in hikâyesi de Süleyman Çah'in buradaki" Firat'tan geçiç" hikâyesiyle birleçtirilerek ,bu ilk iki kaynagin yanliç sentezi sonucu Osmanli kaynaklarina girmiç gözükmektedir. Nitekim bu kronik metninde Süleyman Çah'in oglu Kilicarslan'in ölümü anlatilirken kullanilan üslüp ve ifadelerin ,Osmanli kaynaklarinda Süleyman Çah'in bogulma hikâyesinde kullanilan üslüp ve ifadelerle tipatip ayni oluçu dikkat çekmekte ;bu sûrette her iki kaynak grubunun yalniz içerikleri yönünden degil ,jeklî yönden de birbiriyle siki bir baglanti içinde oldugu rivayetlerdeki ortak ifadelerden tespit edilebilmektedir.
Rivayetin devamindaki satirlarda Anonim Selçukname müellifi, Kilicarslan'in biyografi-sine ayirdigi metnin daha ilk satirlarinda babasi Süleyman §ah gibi onun da Firat irmagindan geçtiginir^j^ ft-û J^S ' ^jjà j' ' ^¿-^J "Tiflis'i zapt etti, Furât'tan geçti, Çâm'a kasd etti." cümlesiyle açikça belirtmiç,69 böylece Süleyman §ah ve Kilicarslan biyografileri arasinda "Firat'tan geçme" noktasinda bir ortaklik ve apaçik bir benzerlik meydana gelmiçtir.
Birbirini izleyen bu benzer satirlara, bu kisa metin üzerinden dikkatsiz bir biçimde göz gezdiren ve devaminda Kilicarslan'in biyografisine geçildigini farketmeyip, Süleyman Çah'in biyografisinin hâlâ devam ettigini zanneden bir müverrihin, yukaridaki bilgiyi müteakip kaydin devamindaki çu bilgiyi de ona mal etmiç olmasi çaçilacak bir çey degildir:
jjjj.. ^^ jl^jj ûJj^l -.l^l ^Ij ^Jl^^l jl ^^.IJ СыЛ j. ^jjj ' ¡jliJl
JÜJhjJ JJJjJ jjli JJ.j£ ^ Uoljjij
"Ittifak, bir gün Sultan av üzerinde iken kaza-yi asumanï, Çat (Habür) suyuna dûçtû. Emïrler sagdan ve soldan koçuçtular, feryad ettiler, ancak onu kurtarmaya kadir olamadilar."70
Ilkin 760/1359 yili civarinda yazilan ilk Tevarïh-i Al-i Osman müellifi ve Baba Ahmed bin §eyh Sinan tarafindan kullanilan, daha sonra Hamzavî, Âçikpaçazâde ve onu takip eden müellifler tarafindan kismen eksik ya da fazla bilgilerle tekrarlanan "Süleyman Çah'in Firat'i geçerken bogulma" hikâyesi, ilk kronigin mufassal bir nüshasini takip eden kroniklerden birine daha geniç bir çekilde, bilgilerin aslî kaynaginin bu Anonim Selçukname oldugunu gösterecek bir biçimde çu ifadelerle yansimiçtir:
"Süleyman Çah at depdi, Furat irmagina ugradi, geçmek istedi; kaza-yi asumanï, hükm-i Rabbanï, ecele karçu gelmek olmaz; Furat irmagi geçit vire diyü Süleyman Çah Furat irmagina boguldi, çehïd oldi."71
Buradaki ^l^i "kazâ-yi âsumânï" ifadesinin Selçûknâme'den Osmanli rivayetine
de aynen geçmiç olmasi kayda degerdir. Farsça Selçukname' de vak'anin tasvirinde kullanilan bu ibâae, bu Osmanli kroniginde de degiçtirilmeden tekrar edilmiçtir ki; bu bizim Süleyman §ah rivayetindeki "Firat'ta bogulma" vak'asinin Anonim Selçukname"deki bu rivayetten kur-gulandigi tezimizi güvenilir bir biçimde te'yid etmektedir.
69 Tevàrîh-i Selàçika (Bibliothèque Nationale, Supp. Persian, 1553), 17b, st. 7.
70 Tevàrîh-i Selàçika (Bibliothèque Nationale, Supp. Persian, 1553), 17b, st. 10-12.
71 Kitàbu Tevàrîh-i Àl-i Osmàn (Paris: Bibliothèque Nationale, Supp. Turc, 1047), 3b, 9-12.
Eserde bundan sonra Kilicarslan'in cesedinin sudan ^ikarilip Meyyäfärikin'de defne-diligi anlatildiktan sonra, yine "Süleyman §ah" rivayetindekine ^ok büyük bir benzerlikle, Sultan'in geriye ka^ tane oglunun kaldigi, adlarinin ne oldugu ve babalarinin ölümünden sonra neler yaptiklari aktarilir.72 §u kadar var ki, Anonim Selfüknäme'de Jj-*^ ^J^ "Melik Mesüd" ve ^j® "Melik Arab"dan ibaret olan ogullarin yerini bu kez, Osmanli kronik-lerinde "Sunkür-Tigin", "Gün-Togdi" ve "Tugrul/Er-Tugrul" almi^tir. XIV. asrin ortalarinda yazilan Anonim Selfüknäme'deki bu bilgilerin ilk Tevärih-i Äl-i Osmän ve onun mufassal birer nüshasini takip eden Ä^ikpajazäde-Oru^ rivayetlerinin aslini tejkil ettigi a^iktir. Sonu^ olarak, ^ok kisa bir metnin i^inde birbirini takip eden benzer bilgi kirintilari, bunlari birbirine eklerken gereken dikkat ve özeni göstermeyen Osmanli müverrihleri tarafindan iki Sel^uklu sultaninin hikäyesini ortak noktalarda, tek bir isim altinda karma^ik bir bi^imde birle^tirmi^tir.
Dolayisiyla her iki rivayette benzer ifadelerle i^lenen bu bogulma vak'asi, yukarida de-lilleriyle gösterdigimiz ve Wittek'in de daha önce ibaret ettigi üzere, aslinda Süleyman §ah karakterine ilham kaynagi olan Süleyman §ah'in oglu Kilicarslan'in ölümü ile ilgilidir. Yani derleyiciler rivayetleri bu noktada da birbirine kari^tirmi^ ve ger^ek Süleyman §ah'in oglunun äkibetini de bir yanilgi sonucu ona baglayarak, Osmanlilarin atasi zannetikleri Süleyman §ah'in ya^am öyküsünün i^ine dähil etmi^lerdir.
Süleyman §ah'in beraberindekilerle Firat suyundan ge^i^inin, Kilicarslan'in Habur (§at) irmaginda boguluj hikäyesiyle birle^tirilmesi sonucu ortaya ^ikan ve her iki Sel^uklu sultani adina yazilmi^ menäkiplarla dogrudan baglantili oldugu anla^ilan bu metin, üzerinde dur-dugumuz efsanevi Süleyman §ah karakterinin ölüm hikäyesinin esäsini te^kil etmektedir.
5. "Süleyman §ah"a Atfedilen Bilgiler Osmanlilarin Hangi "Ger^ek Ata"larina Aitti?
Kutalmi^oglu Süleyman §ah ve oglu Kilicarslan'in biyografisine ait eklentileri ayri^tir-diktan sonra, bu bilgilerin di^inda kalan ve esasen ne Süleyman §ah, ne de oglu Kilicarslan'la hi^bir ilgisi bulunmayan diger bilgilerin men^eini ve hangi "ger^ek ata"lardan alinarak bu "kurgu ata"ya baglandigini tespit etmek, bu noktada rivayetin arka planini ^özümlememiz a^isindan son derece elzemdir. Qagdaj kaynaklarla rivayetlerdeki bilgilerin siki ve ayrintili bir tenkidi, "Süleyman §ah" karakterinin aslinda birbirini takip eden ü^ farkli atanin bi-yografileri birbirine eklenerek onlarin yerine yerle^tirildigini göstermektedir. Nitekim biz, daha önce Osmanli Atalari ile ilgili farkli ^ali^malarimizda dönemin özgün kaynaklarina dayanarak, asli ^izgisinden sapmi^ olan bu bilgileri kontrol edip bozulan özgün rivayetleri aslina uygun ^ekilde yeniden in^a etmi^tik.
§u halde Süleyman §ah'a baglanan, ancak Kutalmi^oglu Süleyman §ah'in biyografisinde de yer almayan rivayetlerdeki orijinal bilgiler hangi ger^ek ata ya da atalarin ya^am öyküsün-den alinarak "sentez-ata" Süleyman §ah'a atfedilmi^ti?
72 Bk. Tevàrih-i Selàçika (Bibliothèque Nationale, Supp. Persian, 1553), 17b, st. 13-17 / 18a, st. 1-14. XIV-XV yuzyil muverrih-lerinden Hamzavî, Âçikpaçazâde ve Oruç Beg "Suleyman Çah" rivayetini, içinde Menàkib-i Suleymàn §àh ve Selçuknàme' den de parçalar bulundugu açikâr olan, I. Murad'in saltanat nâibi oldugu 760/1359 yilinda yazilan ilk Tevàrîh-i Àl-i Osmàn ve Yildirim Bayezid doneminde Baba Ahmed bin Çeyh Sinan tarafindan derlenen rivayet uzerinden takip ederler.
Kuruluj devrinde yazilmi^ ilk kroniklerle, Sel^uklu tarihi metin özetlerinden pkarilip Osmanli atalari arasina dahil edilen ve zamanla resmi bir bilgi olarak literatüre yerle^en Süleyman §ah hikayesindeki bilgilerin, ger^ekte hangi ata ya da atalarin biyografisinden derlendigi konusu, II. Bayezid dönemi kroniklerindeki rutin bilgilerden ^ok daha erken bir tarihte, eski bir Oguzname nüshasina dayanilarak yazilmi^ olan Bayati'nin Cam-i Cem Äyin'indeki, bu zaman araligina tekabül eden ata biyografilerinin kontrolü sayesinde ay-dinlatilabilir. Müellif bizzat bir Oguzname' den aktardig 1, yukaridaki diger rivayetlerden daha eski olan "Kizil Boga" biyografisinde; onun Cengiz Han'in oglu Tuli Han'in Horasan'i istilasi sirasinda oglu Kaya Alp'le birlikte ka^arak bir süre Azerbaycan'da ikamet ettigini, fakat "ol havalide yerle^mek mümkin olmayup", buradan ayrilarak "Ermen-^ah semtine ^ekilüp" gittigini, ancak henüz Ahlat'a eri^meden kavim ve kabilesiyle birlikte ugradigi "Van kurbinda, Er^ek göli kenarinda" vefat edip burada defnedildigini belirtmi^; devamla Süleyman §ah'inkiyle ortak bir zemine yerle^en bu hadisenin de ayni yil i^inde, yani "Hicret'ün alti yüz on yidisinde" ger^ekle^tigini haber vermi^tir.75 Tuli Han'in Merv/Mahan istilasi sirasinda, oradaki "yetmi^ bin Türkmen"in ger^ek liderinin Alaeddin Harzem^ah'in "kulavuz"larindan LäjJ "Buka" (Boga) adinda biri oldugu ?agdaj müverrih Cüveyni'nin ka-yitlarindan ve Evliya Qelebi'nin Ahlat "Kayi Emiri Cami'i"nin duvarinda gördügü özgün yazitlardan tespit edilebilmektedir.74
Hasan el-Bayati Oguzname'si nesep listelerindeki siralamaya uygun olarak, bundan sonra "Kizil Boga"yi takiben oglu "Kaya Alp"in biyografisine ge^er ve onun hakkinda da kronolojisi ve tarihi ger^ekligi yine devrin kaynaklarindan a^ik^a tespit edilebilen ^ok önemli ayrinti-lardan söz eder. Bayati'nin burada aktardigi "Kaya Alp" biyografisi, onun ba^langi^ta Eyyubi hükümdari Melikü'l-E^ref ve Celaleddin Harzem^ah'la yakin bir iligki i^inde olduguna, Celaleddin'in 627/1230 Ahlat muhasarasi sirasinda da bizzat Ahlat sinirlari i^inde bulun-duguna dair önemli bilgiler verir.75 Onun bu "Kaya Alp" biyografisini Sultan Alaeddin'in hizmetine girecegi 627/1230 yilinda kesmesi, yukaridaki kroniklerde ortak bir ^izgide tekrar edilip sürekli Süleyman §ah'a atfedilen 617-627/1220-1230 zaman araligindaki tüm bilgilerin, ger^ekte Buka/Kizil Boga'nin oglu "Kaya Alp/Kayir Han"la alakali oldugunu kesin olarak ortaya koyar.76 Nitekim ^agdaj kaynaklarda bu tarihte Harzem'den Ahlat'a gö^ ettigi bilinen tek bir Oguz lideri vardir; o da bu özgün kaynaklarin ifade ettigi jekliyle "Sultan Kayir Melik" ya da "Hüsamü'd-din Kayir Han"dir.77
73 Hasan el-Bayati, Cäm-i Cem-Äym (Millet Ktp. Ali Emiri, Tarih, 203), 18a, st. 4-13 / 18b, st. 8.
74 Bayati'nin Oguzname'den özetleyerek aktardigi bu ilgin? bilgilerin epigrafik ve tarihi her iki ?agda§ kanitla ayrintili tenkidi i$m, bk. Hakan Yilmaz, "Yeni Tarihi Bulgularda Osmanli Atalari/2: Mahan'da Hüküm Süren Son Ata: 'Buka' veya 'Kizil Boga' Han", TürkDünyasi Tarih Kültür Dergisi 68/405 (Ekim 2020), 52-57.
75 Hasan el-Bayati, Cäm-i Cem-Äym (Millet Ktp. Ali Emiri, Tarih, 203), 18b, st. 8 / 19b, st. 7.
76 Evliya Qelebi'nin Kaya Alp'le Süleyman §ah'a atfedilen ortak vak'alari ayni zamana sabitlemek isteyen bir derleyicinin eserinden aktardigi §u rivayette, Süleyman §ah mutad diger rivayetlerin aksine "Bayindur Han"la birlikte "Kaya Alp'in oglu" degil, ilgin? bir ^ekilde dogrudan "karmda^i" olarak gösterilmi^tir: "Diyar-i Mahan'dan | Äl-i 'Osman ecdadi Koya Alp ve karinda^i Bayindur Han ve Süleyman §ah ve anun ogli Er-Tugrul Bay ile .. .diyar-i Mahan'i terk idüp, diyar-i Ahlat'a gelüp tavattun itdiler." Evliya Qelebi, Seyähatnäme, 4 (Bagdat Kö^kü, 305), /241a-241b. "Süleyman §ah" rivayetinin, bilinen klasik ^eklinden daha farkli pek $ok versiyonunun mevcut olduguna kanit te^kil eden bu gibi rivayetler, "Kizil Boga" ve "Kaya Alp/ Kayir Han"in gö$üne ait özgün rivayetten bir sapma olan bu uydurma rivayetin sürekli degi^ken bir $izgiye kaydigini, "Kizil Boga-Kayir Han" biyografilerinin yanli§ bir sentezi olup, herhangi bir tarihi esasa dayanmadigi i$in derleyiciler tarafindan sabit bir zemine oturtulamadigini netle^tirir.
77 "Kayir Han" hakkinda ?agda§ kaynaklarda yer alan bilgilerle, Osmanli rivayetlerinde "Kaya Alp" ya da "Kayik Alp" adi altinda verilen ve onlarla ayni noktada birle^en tasvirlerin ayrintili tenkidine "Yeni Tarihi Bulgularda Osmanli Atalari" ba^likli
__yazi dizimizin i$inde yayimlanan "Osmanlilarin Anadolu'ya Ayak Basan ilk Atasi: '§ah-Melik Kaya Alp' ya da 'Kayir Han'"
Semerkandi gelenegini izleyen Enveri ve Ebu'l-Hayr-i Rumi'de "§ah-Melik" ya da "Melik-§ah Kaya Alp"in "Gündüz Alp" ve "Gök Alp" adlarinda iki oglu bulundugu, Ertugrul'un ise bunlardan Gündüz Alp'in oglu oldugu apk^a vurgulanir. Ayrica Osmanli geleneginde Ahlat'a gö^ ettigi bildirilen "§ah-Melik Kaya Alp"in, aslinda ^agda^ kaynaklarda yine Ahlat ^evresine yerle^tigi belirtilen "Kayir Melik" ya da "Kayir Hän", oglunun ise "Süleyman §ah" kurgusunun gölgesinde kalmi^ olan "Gündüz Alp"ten ba^ka biri olmadigi kesin olarak ortaya konur.78
Ünsi'nin XIV. yüzyilin son ^eyreginde kaleme aldigi ^ehndmesindc yer alan nadir bir kayit, XIV. yüzyil ba^larina kadar "Kayik" ya da "Kaya Alp"e ait oldugu malum olan bu bil-gilerin daha sonra nasil Süleyman §ah'a atfedildigini ^özümlememize yarayacak ^ok önemli bir ipucu i^erir. Semerkandi'yi takip eden Ebu'l-Hayr'da "Melik-§äh" unvaniyla
anildigini gördügümüz W* vJl "Alp Kaya"yi -her ne kadar II. Kilicarslan'in oglu Kutbüddin Melik^ah'la kari^tirsa da-, dogru olarak beraberinde Harzem'den gö^ edip Anadolu'ya yerle^en Baba Ilyas ve Babailer'le yakin ili^kiler i^inde gösterir. Bu kayitta Ibn Bibi'nin ^agda^ izlenim-lerine paralel ^ekilde ^j- ^W- ^.J^1 "(Baba) ilyäs'a mürld olan" bu kavmin79 Anadolu'da bir süre Sivas'i merkez edinip, huzurlu ve rahat bir ya^am ge^irdikleri;80 Süs (Tarsus)'u üs edinip bir ara kafirlerle gaza ettikleri, ancak daha sonra büyük bir fitnenin zuhur ettigi safhalar ve onlarin jj^d.^ "Keyhusrev"i ihtilalle ala^agi edi^leri sonrasi bir takdim tehirle anlatilir.81 Bilahare Sel^uklu sultani "Keyhusrev"i dize getiren, "Melik-§äh" lakapli bu W* / "Alp Kaya"ya kavmi tarafindan o dönemde ¿L^d-" "Süleyman §ah" unvaninin da verildigine i^aret edilerek ^öyle denilmi^tir:
baçlikli makale serisinde ayrintili olarak yer vermiçtik.
78 Gündüz Alp'in Kaya Alp/Kayir Han'in oglu ve Ertugrul Gazi'nin babasi oldugunu kesinlik noktasina taçiyan çagdaç nümiz-matik ve tarihî kanitlar için, bk. Yilmaz, "Kayir Han-oglu 'Emîr Gündüz Alp (Alpî)' / I", 32-37.
79 îbn Bibî, Evliya Çelebi'nin de yararlandigi erken Osmanli geleneginde, yukaridaki sebeplerle Süleyman Çah'a atfedilen dönü§ güzergahi üzerindeki Urfa, Harrân, Rakka, Suruç, Bâlis, Menbiç gibi yerleçim yerlerindeki Harzemliler'le Babaîler'in isyandan önce irtibat ve içbirligi içinde olduklarina çagdaç bir görgü tanigi olarak açikça içaret eder: < ^j^ ùjjjj j1 jl-j
î a£ jli-jjljä. jjj slcj î a£ ^jjjjljä. il^jj Ci^jjc Äll^j lj ^iä. üjCJ jjâ^jj -j-u. JjîA- ejja^üj ^jüLLu ^jÜIj jl^ü jlSjJ ^ jl
»jUmji jjjjj aJsIj ¿iLu» jij Ujj jlji jUj jT jj "Müridleri sirayla, her tarafta içâret aldiklari Türk topluluklarinin yanina koçuyor, onlari baçtan çikarmakla meçgul oluyor, halki ona (Baba îlyâs'a) baglilik agina ve tuzagina çekiyorlardi. Öyle ki, bir zamanlar Harran ve Ruha (Urfa) taraflarindaki memleketleri istila etmi§ bulunan Horzumlular'a da'vetçiler gönderiyordu." îbn Bibî, el-Evämirü'l- Alä'iyye (Ayasofya, 2985), 250a, st. 17-20; S. Adnan Erzi n§r., Tipkibasim (Ankara: TTK Yayinlari, 1956), 499. Bu konuda ayrica bk. Hakan Yilmaz, "Babaîler, îsyan ve Kuruluç", Aktüel Tarih 1 (Ocak-Çubat 2022), 36-38.
80 760/1359'da yazilan ilk kronigi alternatif kuruluç kaynaklari ile sentezleyen nâdir bir Târïh-i Äl-i 'Osmän müellifi: "Cengiz
Hän Mähän çehrin haräb idicek, Süleyman Çah Rüm'a 'azm idüp Siväs çehrine geldi." diyerek ayni bilgiyi Süleyman Çah'a N
atfen tekrarlar (Tarïh-i Äl-i Osmän (Paris: Bibliothèque Nationale, Turc, 98), 5a, st. 6-8). Gerçek ata "Melik-Çah Kaya o
Alp"/"Kayir Hän"in ölümünden bir yil önce Sivas valiligine atadigini açikça bildiren çagda§ Selçuklu müverrihi îbn Bibî, £
onun emîrleriyle birlikte Anadolu'da ba§a geçtikten sonra rahatlik ve huzur içinde bir ya§am geçirdiklerini kroniginde ayni (S ifadelerle belirtir: »jlj jJ üj^i jl < m jäj jjjl^J ^^ o*ijj ù^jj ^Jl^j ùjIj^ »JjjT üj^cj ^^j^j ^jjj
jjjjj ^^ »jl-ül jl^ilj ijlj ^^IaJI jjä "Çâdlik ve hurremlikle 'i§rete yönelip zamäne hädiselerinin acilarini hissetmez oldular; <
sirtlarini mesned-i 'izz ü rif'ate yaslayip, her sä'at Saltanat Hazret'inden kendilerine ula§an in'äm-i täze ve gördükleri ihsän-i ^^ bi-endäze ile dolup ta§tilar." îbn Bibî, el-Evämirü'l-'Alä'iyye (Ayasofya, 2985), 218b, st. 2-4.
81 Ûnsî, §ehnäme'-i Selçuk, n§r. Mesud Koman (Konya: Ülkü Basimevi, 1942), 8 / nsh.: 28-29. ^ehnäme'nin genelinde sik sik t« yaptigi gibi, burada da Ûnsî tarihî olay ve zamanlari birbirine kari§tirarak önce Keyhusrev'i tahttan uzakla§tirir, ardindan £ bilâd-i Çâm'daki Kayir Hanlilar'la birle§en Baba îlyas dervi§lerinin "Nüra Sofi" öncülügünde Konya'da hâkimiyeti ele geçi-ri§lerini "Süleyman Çah" lakapli "Melik-Çah Kaya Alp"in "Keyhusrev"in yerine tahta geçmesi §eklinde sunar: " j-^1 ^^
jl^jim jjjjS a£ jlj^Jj " = " 'Süleyman Çah' da Denilen Melik-Çah'in Tekrär Çah Olmasi", Ûnsî, §ehnäme, 8 (nsh.: 18). Bu karma§ik tasvirler, Giyâseddîn Keyhusrev'le me§hur Kayir Hanli/Babaî çeki§mesinden çok sonra, "alti ay" devlet hâkimiyeti-nin Harzemliler'e geçi§inin §âir tarafindan yanli§ bir siralama ile, rastgele bir örüntü içinde sunulmasindan ibarettir ki, müellif bundan sonra tarihî gerçeklige uygun §ekilde devrin sultani Keyhusrev'i tekrar tahtta hükmeder halde gösterir. _
jJ£jj a— jlj- jl jj^—üj^T
^jJ—jj! ^ji j^á jljj- jj ^jJ¿£ A— ül.jl— ^^lj-r
J— AjJi Ü^-0 -j— ^^ J£
ül^jl J^-J^ ^jjj^ JJ^ üljjj— jl ... jjj^jlj ^IA. ^Ijj— jl Ü^^! ^-JT ^jj^ "ÇUn Keyhusrev diyardan sürülmekle Çeh oldu tekraren Melik-Çah yine Namina onun 'Süleyman Çeh' dendi Kasr dîvarinda levhaya içlendi Gerçi devri bir müddet asüdeydi Lâkin bir zaman sonra fitne belirdi
Çîrvan'dan bir taife getirmiçti Serdarlarina 'Nür Sôfî' denirdi Hem [Baba] ilyas'a mUrîdler idi Sîvas'tan ikametle gelmiçlerdi..."82
Sultan Orhan'in son yillarinda yazilan ilk Tevûrïh-i Al-i Osmän ve Bayburtlu Osman'in Silsilenäme si ba^ta olmak üzere, XIV. yüzyilin ikinci yarisinda kaleme alinmi^ ilk kronik metinlerinde "Kaya Alp"in göç hikâyesinin neden »l— üWl" "Süleyman §äh" adi altinda i^lendigine i^ik tutan bu çok mühim tarihî kayit, XV. yüzyilin bailarina kadarki ara devrede Anadolu Türkmenleri arasinda M "Alp Kaya"yi »l— üWl" "Süleyman §äh" lakabiyla benimseyip özümsemi^ bir algi ve anlayi^in hâkim olduguna,83 zamanla literatürde kafa kar^ikligina yol açacak bu farkli nisbî isimlendirmelerin, bu erken ara devrede aslî gelenekle çeli^en bir durum ^eklinde algilanmadigina ilginç bir ^ekilde i^ik tutar.84
Yukaridaki klasik rivayetlerde tekrarlanan "Mahan pädi^ähi" betimlemesinden ilhamla, Süleyman §ah'i "Merv ü Mahanuñ ^ehriyäri" ve "kabayil-i pür-fezäyil-i Kayi Harnnüñ serdar-i sipeh-salari" diye tanitan Kemalpa^azâde'nin, onun Rûm diyarina giri§ tarihini 6I7/I220 olarak gösterip, "Ermen" (Ahlat) diyarini mesken edindigini ve daha sonra buradan ba^ka bir yere göçerek "tebdïl-i mekan kasdi" ettigini söylemesi de;85 Bayatî'nin daha eski olan kadîm
82 Ûnsî, Çehname, 8 / nsh.: 28.
83 Ûnsî "Alp Kaya"yi kimi çagdaç kaynaklar ve Yârîcânî'nin Karamânnâme'sindeki gibi, sadece kavmin öncüleri arasin-da sayarak (Çehnâme, 8 / nsh.: 28) rivayetin içerigi hakkinda tam bir kafa kariçikligi içinde oldugunu yeterince gösterir. Neyse ki ^ jjä jl^U "Sultan Kayir Melik" ve Ь* JT »12 ^L "Melik-Çah Kaya Alp" adi ile anildigini Nesevî'nin Sïrefi ve Semerkandî'nin kayip kronigindeki ortak verilerden tespit edebildigimiz (kr§. Muhammed-i Nesevî, Siret-i Celalü'd-din Mingburni (Farsça tercüme), n§r. Mûctebâ Mînovî (Tehrân: 1344/1965), s. 154-155; Ebû'l-Hayr-i Rûmî, Fethname (Paris: Bibliothèque Nationale, Ancien Fonds Turc, 117), 9a) Kayir Han, büyük olasilikla Süleyman Çah'tan sonra yüksek kavmî liderlikle ikinci kez Anadolu'yu yurt tutmaya gelen Oguz önderi oldugu için kavmin içinde »12 jl^jU "Süleyman Çah" lakabi ile anilmiçti. Onun bu lakabi taçiyor oluçu, torunu Ertugrul'un neden daha önce Süleyman Çah'in fethettigi cografyada gazâ ettigi ve ahfâdindan Osman'in neden vaktiyle onun fethettigi îznik'i kuçatip fethini gâye edindigi noktalarini da nitelikli bir çekilde aydinlatarak, merhum Turan ve înalcik'in uç Türkmenleri'nin "Süleyman Çah"i bir rol model olarak gördükleri tezini kuçkuya imkân birakmayacak bir biçimde dogrular.
84 XIV yüzyilda kayda geçirilen bu dizeler, eski kavmî hâtiralarin hâlâ canliligini korudugu Orhan Gazi dönemi gibi çok erken bir devirde, büyük ata "Melik-Çah Alp Kaya"nin "Süleyman Çah" nisbesiyle hikâye ediliçinin neden sessizce kabul görüp geçiçtirildigini de akla yatkin bir çizgide çôzûmlememizi saglar. Varligini kisa bir süre önce tespit ettigimiz; Sultan Orhan'in son anlarinda, 763/1362 yilinin ilk aylarinda düzenlenmeye baçlanip ölümünden hemen sonra tamamlandigi anlaçilan Kûfî hatli Arapça en eski Osmanli £ecere'sinde, Hazret-i Âdem'den zincirin son halkasi " jl^ib ù j^O1 j^i^1 ^j^ "es-Sultan Orhan bin 'Osman-i GâzT'ye kadar uzanan atalarin sonunculari " jt^ Jj^ "Gizal Boga Han", " jt^ M Ijä "Kaya Alb Han", " »12 jl^j^ "Süleyman Çah", " " j^- ¿bJ^Tugrul Han "ve^j^ jl^ jl^ jüLil! " "es-Sultan 'Osman Han-i Gâzï" çeklinde verilmiçtir ki; bu siralama Tarih-i 'Ossman'daki ilk rivayetin tahrifiyle, Kaya Alp'in gôç hikâyesinin lakabi olan Süleyman Çah'a baglaniç ve bu nisbeyi devam ettirmiç olmasi gereken "Gündüz"ün isminin gölgede kali§inin daha ilk Tevarih-i Äl-i 'Osmäriin yazildigi yillarda ba§ladigi tezimizi tarihî açidan kesinle§tirir. îçinde "Süleyman Çah"in Firat'ta bogulma v.s. hikâyelerinden henüz hiçbir ize rastlanmayan 6,5 m. uzunlugundaki bu köhne rulo ^ecere'yi yakinda ne§redecegiz.
85
"Hicretüñ alti yüz on yidi senede elli biñ mikdari gôçer ev-ile diyar-i Belh'den göçüp geldi, ser-hadd-i Rüm'a indi; Cingîz-i
Oguzname'den aktardigi "K izil Boga" ve "Kaya Alp"e ait bilgilerin önemli bir kisminin, Kaya Alp'in "Süleyman §ah" lakabi nedeniyle daha sonra Anadolu Sel^uklulari'nin atasi "Süleyman §ah" rivayetine baglandigina a^ik bir kanit tejkil eder. Ayni jekilde idris-i Bitlisi de Hejt Behijt'inin ilk cildinde, Osmanlilarin Mahan'dan Anadolu'ya gö^ eden atalarini -"Gündüz"ün eksikligini telafi etmek i^in araya bir j- "bin" (= "oglu") ifadesi ekleyerek-vJ' W^ j- »1— jl^jJ— "Süleymän §äh bin Kaya Alp" jeklinde tadil ettigi rivayetinde, bu atanin "Celaleddin Harzemjah'la Alaeddin'in fitnesi hengaminda" Ahlat'ta bulunduklarina ijaret etmij ve zamanla bu bölgede fitne atejinin büsbütün hararetlenmesi üzerine kavmiyle birlikte yeniden "tebdil-i mekan"a ihtiya^ duyduklarini hemen ayni ifadelerle dile getirmijtir. Klasik "Süleyman §ah" rivayetlerini takip eden her iki kaynakta da bundan sonra o "§am-Halep" taraflarina yönelecek ve Ca'ber Kalesi önlerine geldiginde Firat irmaginda bogulup burada yer alan "Mezär-i Türk"e defnedilecektir.
Kutalmijoglu'na ait ger^ek "Süleyman §ah" rivayetiyle, onun tahrifinden dogan Kaya Alp'e ait "Süleyman §ah" öyküsünü Ahlat ortak noktasinda bulujturmaya ^ali^an bu rivayetin ilk derleyicisi, burada bir yanliji düzelttigini zannederek K izil Boga'ya ait tüm tafsilati da Süleyman §ah'in biyografisine baglamijtir. Derleyicinin bu kurguya sapmasinda, her iki atanin da kavim ve kabilesiyle gö^ ettigi sirada bir su kenarina (Er^ek Gölü & Firat Nehri) gelmesi ve orada ölüp defnedilmesi gibi benzerliklerin etkili oldugu a^iktir.
Gö^ ve yerlejim konusunda ilk Tevärih-iÄl-i Osmäni izleyen Hamzavi, Ajikpajazade ve Oru^ derlemesi, gö^ ve yerlejimi "asil ata"lardan koparip neredeyse tümüyle kadim Sel^uklu atasi Süleyman §ah'a mal eden bu sentez-rivayetin i^inde, gö^e öncülük eden ger^ek "ata" ve kavminin diyar-i Rum'a geldikten sonra Anadolu'da yerlejtikleri yerler ve burada kalij süreleri hakkinda da olduk^a önemli ayrintilara yer vermiß Kutalmijoglu Süleyman §ah'a ait eklentilerle kismen tahrife ugramij bir jekilde de olsa, en azindan asli tarihi ^er^eveyi düzgün bir kronolojik dizilim ekseninde degijtirmeden nakletmi^lerdir.
Bu ü^ müverrih, vaktiyle Süleyman §ah'in da ge^tigi yerler, faaliyet alanlari ve fetih bölgeleri ile tamamen ayni olan cografi noktalari, Kayir Han ve emirlerinin asil hikayesinde-ki gö^ ve yerlejim noktalari ile ejlejtirmek ve araya yeni bazi bilgi ilaveleri yapmak suretiyle, ortak bir ^er^evede ju ifadelerle özetlemijlerdir:
"Geldiler, Erzurüm'dan Erzincan'a indiler, Erzincan'dan Rüm vilayetine girdiler; Rüm vilayetinde alti yil mikdari turdilar86. ... 'Kayseri tarafina yürüyüp', ... '"Amasiyye tarafi kim, Rümllerdür, ol tarafda 90k gazalar itdiler.' .Bu Rüm'un taglarindan ve derelerinden
bed-nihadun avan-i tugyani idi, bad-i fitne sükün bulinca bir zaman kühistan-i Ermen'de mesken ü me'men idindi. Ol sahra-ni^Tnlemn mizaclarina hava-yi kühistan yaramayup, celebe'-i galebe'-i Tatar'dan dönüp diyarlarina dahi varamayup tebdil-i mekan kasdin itdiler." Ihn Kemal (Kemalpa^azade), Tevärih-i Al-i Osman, I. Defter (Tipkibasim), haz. §erafettin Turan (Ankara: TTK Basimevi, 1991), 40.
Ä^ikpa^azade, 'Ä$ikPa^a-zäde TärThi, 'Ali Beg ne^ri, 3; F. Giese, Chronik des 'ÄsikPasazäde, 6. Ä^ikpa^azade bu cümle-den sonra rivayete -muhtemelen Menäkib-i Süleymän §äh adli eserden- Süleyman §ah'in Ahlat-Halep-Erzurum havzasin-da yaptigi fetihleri özetleyen §u özgün ilaveyi yapar: "Etraflari feth itdiler, Süleyman §ah Gazi hayli bahadurluklar itdi." (Ä^ikpa^azade, ħik Pa^a-zäde TärThi, 'Ali Beg ne^ri, 3; F. Giese, Chronik des 'Äsik Pasazäde, 6) Halbuki hadiselerin odagindaki gergek ata olan Kayir Han buralarin fethinden daha sonra bölgeye gelmi§; kaynaklarda belirtildigi üzere önce kendisine, ogullarina ve emirlerine Erzurum ikta' olarak verilmi^, sonra da bizzat Sultan tarafindan Erzincan valiligine tayin edilmi^tir. Müellifin bu bilgiyi aslinda Kayir Han ve kavminin Dogu Anadolu'daki fetihleri noktasindan birle^tirmeye gali^ti-gi; ancak Baba Ahmed ve Evliya Qelebi'nin özgün rivayetlerinde verdikleri yer adlarini kissayi özetleme gabasiyla devreden gikardigi dü^ünülebilir.
incindiler; gôçer evlerün tavari dereden-depeden incinür oldi.87 Gine Türkistan'a 'azm itdiler; geldükleri yola gitmediler, vilayet-i Haleb'e çikdilar. Andan Ca'ber kal'asi'nun önine vardilar. Ol arada Furat irmaginun önlerine geldiler, geçmek istediler."88
Özgün kaynak burada Kayir Hanlilarin cografî seyir izlegi kadar, Alâeddin Keykubad'in himâyesi altinda kaliç süreleri hakkinda da tamamen dogru ve orijinal bilgiler vererek, bu sürecin "alti yil mikdari" sürdügüne dikkat çekmiçtir ki; biz gerçekten de Kayir Han'in Yassiçemen savaçindan sonra, 628/1231'de Selçuklu himâyesine giriçinden, Sultan'in ölümü üzerine görevinden azledilip ölüme terk edildigi yil olan 634/1237'ye kadar aradan alti yillik bir süre geçtigini ve ilk olarak Erzurum, Erzincan ve Kayseri taraflarina dagilip yerleçtikle-rini çagdaç Selçuklu tarihçisi Ibn-i Bibî'nin kayitlarindan bilmekteyiz.89 Bithynia akinlarina katilip fetihlerde bulunmalari ve Sögüt ve çevresini yurtluk edinmeleri gibi daha önceki faa-liyetleri istisnâ edilirse, Kayir Han yönetimindeki Oguzlarin Osmanli kroniklerinde övgüyle anlatilan Sultan Alâeddin'le iliçkilerinin tümü gerçekten de bu alti yillik zaman dilimi içinde gerçekleçmiçti.
Çagdaç görgü taniklarindan Ibn Bibî, Cüveyni ve Ibn Vâsil gibi müverrihlerin eserlerin-de verdikleri bilgiler, belirtilen tarihlerde birebir ayni göç yollarini izleyerek Ahlat'a gelen, Anadolu'da belirtilen bölgelerde "alti yil" süreyle ikâmet eden ve daha sonra Selçuklu yöne-timinin el degiçtirmesi ve hanlarinin haksiz yere ölümünü müteakip göç eden tek bir kavme içaret eder ki, onlar da Harzemli Kayir Han ve onunla birlikte göç eden kalabalik Türkmen kitlesidir.
Yukaridaki Osmanli rivayetlerinde çizilen göç haritasi ve verilen kronolojik çerçeve ile tam bir uyum içinde bulunan bu çagdaç kayitlar, bir baçka çagdaç kaynagin çehadetiyle, göç eden kitlenin toplam nüfusunu gösterme noktasinda da Osmanli kroniklerine tam bir pa-ralellik arz eder. Nitekim Cengiz Han'in yaninda bulunan Ata Melik Cüveyni, Cengiz'in oglu Tulî Han Merv/Mâhân ve Horasan bölgesine saldirdigi sirada, buradaki Cendliler ile birlikte, sayilari j!jIîsa "yetmiç bini bulan" bir T&kmen-Kipçak kitlesinin varligindan söz eder ki90, bu toplam sayidan yirmi bin Cendlinin çikarilmasi, Osmanli rivayetindeki "elli
87 Müellif burada büyük bir ihtimâlle aslî kaynakta Kayir Hanlilarin yerleçtikleri bu yerden "incindikleri için" ayrildiklari bilgisini görmü§ ve sebebini açiklayacak herhangi bir kayda rastlayamadigi için de bunu, yerleçtikleri yeni vatani begenmemeleri çekline çevirerek, bu "incinme"nin sebebini iklim çartlarmm zorluguna ve cografî koçullarin elveriçsizligine yormuçtur. Halbuki yukarida görüldügü üzre, onlari inciten ve gôçe sevkeden asil çey, liderleri "Kayir Han"in haksiz yere öldürülmesi ve yeni Sultan Giyâseddin'in Sa'deddin Köpek'in tahrikiyle kötü niyet güdüp onlara karçi tasfiye faaliyetine giriçmesiydi. Âçikpaçazâde tam "Kayir Han"in ölümüne geçilmesi gereken bu noktada kronolojiyi kaydirarak, rivayete yeni bilgiler ekledigi diger kaynaktan onun ölüm kissasi yerine "Süleyman Çah"in ölüm hikâyesini koymuç, bunu da aslî rivayets teki "Firat'tan geçiç" vak'asiyla egreti bir biçimde birleçtirerek mevcut kombine hikâyeyi oluçturmuçtur.
88 Âçikpaçazâde, Tevärih-i Äl-i Osman, 'Âlî Beg neçri, 3; F. Giese, Chronik des Äsik Pasazäde, 6; Anonim Tevärih-i Äl-i Osman (Istanbul: iBB Atatürk Ktp., Muallim Cevdet, Yz. K.255), 3b, st. 1; Kitäbu Tevärih-i Äl-i Osmän (Bibliothèque Nationale, Supp. Turc, 1047), 5a, st. 15.
89 Yukaridaki Osmanli rivayetleriyle bu çagdaç kaynaktaki bilgilerin tenkidi için, bk. Hakan Yilmaz, "Yeni Tarihî Bulgularda Osmanli Atalari / 4: "Anadolu'ya Yerleçen ilk Ata: 'Çeh-Melik Kaya Alp' ya da "Kayir Han' (II)", TürkDünyasi Tarih Kültür Dergisi 69/408 (Ocak 2021), 49-53.
90 'Alâeddîn Ata Melik Cuveynî, Tärih-i Cihän-gü^ä (Bibliothèque Nationale, Supp. Persian, 205), 1/34a, st. 24 / 34b, st. 9;
Kazvînî nçr., 1/120-121. Nitekim istilâ dönemi boyunca ana yurt Harzem diyarindaki geliçmeleri yakindan takip etmiç olan Celâleddin Harzemçah'in vezîri ve tarihçisi Muhammed Nesevî de, Mogol istilâsindan on yil sonra (627/1230 yili civâri) Mâhân'la Arrân (Albania) arasinda jj^j* ^Ij^ilj jj^^j lMI jl^ Ijj^ü l jl jl^j^l "karinca ve çekirge sürüsü gibi her yani sarmiç olan Türkmenler"in yerleçik bulunduguna ve daha sonra bir araya toplanip Arrân'a geçerek Celâleddin'in ordusuna ka-tilan bu jl^Sjjli Jj^j cij^Vlj ülil^JI "Türkmen gruplarinin hanlari, emirleri ve atlilari"nin Mogollar'i büyük bir bozguna ugra-tip, onlari Ucân'a çekilmek zorunda biraktiklarina açikça içaret eder (Nesevî, Siretü 's-Sultän Celälü'd-din Mengüberti, Texte Arabe, 225, 229-230; a.mlf., Histoire du Sultan Djelal ed-dinMankobirti, Traduit de l'Arabe, 374, 382-383). Çirvân-Arrân
bin kijilik Türkmen ve Tatar" nüfusun miktarini bize verir. §u kadar var ki Horasan'in baj jehri Mahan'dan yola ^ikan bu toplulugun tamami Anadolu'ya intikal etmemij, bazilari yol üzerinde emniyetli bulduklari bajkaca noktalara yerlejmijlerdir.
§u halde Osmanli kroniklerinde belirtildigi üzere, Mahan'dan ger^ek ata Buka/Kizil Boga öncülügünde "elli bin Türkmen"in gö^ ettigi ger^ekten dogru olmakla birlikte bunlarin hepsi toptan Anadolu topraklarina yerlejmemijlerdi. Qagdaj Eyyubi müverrih ibn Vasil, yu-karidaki hiyerarjik tertibe uygun jekilde; Boga'nin oglu Kaya Alp/Kayir Han nökerleriyle Sel^uklu Sultani Alaeddin'in emrine girdigi sirada, yaninda ^Jl j-"^ ^jjj "On
iki binden ziyäde atli asker" bulunduguna a^ik^a ijaret eder91. Bu tarihi veriler, Mahan-Horasan Oguzlari 617/1220'de ana yurtlarini terk ettikten sonra, Anadolu'ya erijinceye dek Osmanlilarin atasi Kayir Han'in yaninda toplam nüfusun ancak yarisi kadarinin kaldigini, kalan kismin büyük ^ogunlugunun ana yurtla Anadolu arasindaki farkli bölgelere dagildik-larini netlejtirerek, kroniklerde efsanevi Süleyman §ah'a hasredilen "Türkmän" ve "Tatär" toplulugunun sayilari hakkindaki bilginin de tarihi a^idan tamamen dogru ve ger^ek^i oldugunu gözler önüne serer92.
6. "Ca'ber Kalesi" Önündeki Mezar Ger^ekten Süleyman §ah'a mi Aittir?
Osmanli rivayetlerinde belirtildigi gibi, Qagdaj islam ve Sel^uklu kaynaklarina göre de; ölümünden önce Halep'e dogru ilerleyen ger^ek Süleyman-§ah, kendisi gibi jehri ele ge^irmek amaciyla Halep önlerine gelen Melik Tutuj-Artuk Bey müttefik kuvvetleriyle ^arpijmij; hayatindaki ilk yenilgiyi burada tatmij ve Tutuj'un askerlerinden birinin attigi bir okla jehitlik mertebesine ulajmijti. Qagdaj islam tarih^isi ibnü'l-'Adim, bundan sonra Tutuj'un Süleyman §ah'in cesedini bularak, onu Halep Kapisi'nda Müslim'in de mezarinin bulundugu bir yere defnettirdigini a^ik^a belirtir.93 Yukarida ortaya koydugumuz tarihi sentez, kroniklerde Osmanlilarin atasi olarak gösterilen Süleyman ^ah'in aslinda Anadolu Sel^uklulari'nin atasi Süleyman ^ah'tan bajka biri olmadigini kesinlejtirdigine ve bunu lakap olarak kullanan Kaya Alp/Kayir Han'in da Ahlat'ta bir türbeye defnedildigi malum olduguna göre; ju halde ayni kroniklerde bu efsanevi ataya atfedilen "Ca' ber Kalesi" önündeki mezar da ona ait degildir.94
araligina çekilen bu toplulugun kâhir ekseriyetini meydana getiren boylarm isimleri ve Karamanogullari'nin dip-atasinin da bu toplulugun liderleri arasinda bulundugu hakkinda, bk. Yilmaz, "...Mâhân'da Hüküm Süren Son Ata: 'Buka' veya 'Kizil
Boga' Han", 57-59. 3
c
91 Ibn Vâsil, Müferricü'l-Kürub f Ahbari Bern Eyyub (Istanbul: Süleymaniye Ktp. Molla Çelebi, 119), 198b, st. 3-4. N
92 Yildirim Bayezid devrinde yazilmiç eski bir kronigi kullanan Hvândmîr, III. Alâeddin Keykubad'in Osman Gazi'ye verdigi " sancagin hâl-i hazirda "elli bin ki§i"nin liderligini temsil eden bir sancak oldugunu belirterek, bu tâyinin "Süleyman Çah" ^ lakapli Alp Kaya'nin torunu olarak, aslinda onun umum Oguz liderligine seçiliçini temsil ettigine içaret ederek §öyle der: ùiVû * Jjj jij* jüjIj^ j^jj u' ^Sj ji jj 4 a£ ^"Vim ^ ji ùa jk. jj "[Sultân] ona (= Osman'a)gösterdigi g uluvv-i himmete bir delil olarak, o zaman kendisine öyle bir sancak verdi ki, Anadolulular'in gelenegine göre ona sahib olan
tam elli bin kiçiye hükmederdi." Giyâseddîn Hvândmîr, Tarïh-i Habibü's-Siyer fAhbar-i Efrad-i Beçer, n§r. Muhammed ^
Debîr-i Siyâkî, 3/3, (Tehrân: Kitäb-fürn§-i Hayyâm, 1362/1983), 488. g
93 îbnû'l-'Adîm, Bugyetü't-Taleb f Tarïh-i Haleb: Selçuklular 'la ilgili Hâl Tercümeleri, n§r. Ali Sevim (Ankara: Türk Tarih ~ Kurumu Yayinlari, 1976), 203, 267. £
94 Nitekim bu konudaki yaygin görü§leri özetleyen Ali Sevim, Kutalmiçoglu Süleyman Çah hakkinda kaleme aldigi monografi-de bunu açikça ifade ederek §öyle der: "Süleyman§ah'm bugün hâlâ Türk mezari (Mezar-i Türk) adiyla anilan Câber'deki me-zarda yatmakta oldugu rivayeti, ilgili güvenilir kaynaklardaki bilgilere göre, kesinlik kazanmamaktadir." Ali Sevim, Anadolu Fatihi Kutlamiçoglu Sûleymançah (Ankara: TTK Yayinlari, 1990), 38-39. _
M. Hartmann'in Islam Ansiklopedisi i^in yazdigi, Mükrimin Halil Yinan^ tarafindan genijletilen "Caber" maddesinde, "Türk Mezari" adiyla anilan kaledeki bu mezar Musul ve Halep emiri Atabeg Imadüddin Zengi'ye nisbet edilerek "Äjikpajazade (Istanbul, 1332, s. 3) bajta olmak üzere, eski Osmanli vak'anüvislerinin bir kismi tarafindan 'Türk Mezari' diye tesmiye edilen mezar, emir Zengi'nin buradaki mejhedinin Türkmenler arasinda birakmij oldugu hatira ile Anadolu Türk devletinin kurucusu Süleyman §ah b. Kutulmuj'un 5 Haziran 1086 tarihinde Halep civarindaki jehadetinin hatirasinin karijtirilmij olmasindan tejekkül eden bir rivayete zemin olmujtur." denilir.95 "Ertugrul Gazi" maddesinin son kisminda "Süleyman §ah" rivayetinin menjeini analiz eden Yinan^, burada ayni fikri bu kez olduk^a jüpheli bir yaklajimla tekrar ederek "Ca'ber'deki Türk Mezari diye anilan ve Süleyman §ah mezari olmak üzere gösterilen türbeyi mejhur emir Zengi'nin mejhedinden kinaye olarak kabul ve daha bunun gibi pek ^ok meseleler ortaya atarak, uzun münakajalar ^ikarmak mümkündür. Fakat bunlar ancak faraziye olmaktan daha ileri ge^emez." der.96 Ger^ekten de Imadüddin Zengi 541/1146 yilinda Ca'ber Kalesi'ni muhasara altina almij, ancak Eylül ayi ortalarinda "Yarinkuj" adli Frenk bir köle tarafindan han^erlenerek ortadan kaldirilmij-tir. Ne var ki ?agdaj kaynaklara göre onun defnedildigi yer de Ca'ber Kalesi'nin önü degil, Rakka'nin dogusunda, Siffin'da yer alan Hazret-i Ali ve ashaba ait mezarliktir. Dolayisiyla burada medfun olan kiji Atabeg Imadüddin Zengi de degildir.
Öyleyse kroniklerde bir ezber jeklinde tekrarlanan ve daha sonra üzerine bir türbe dahi yaptirilan, zamanla ^Jj jj- "Mezär-i Türk" diye adlandirilan Ca'ber önündeki kabir ger^ekten Süleyman §ah'a mi aittir?
Süleyman §ah türbesinde medfun olan ve tarihte iz birakmij önemli bir kimse oldugun-dan jüphe duyulmayan bu jahsiyetin, bu ismi tajiyan biri olup olmadigini tespit edebilmek i^in, öncelikle Osmanli rivayetinde Urfa, Harran, Suru^, Rakka ve Balis'ten ge^tigi bildirilen Harzemlilerin, bu havaliden ge^tikleri sirada bajlarinda ger^ekte kimin bulundugu sorununu ^özümlemek gerekir. Qagdaj kaynaklardan artik biliyoruz ki, Kayir Han'in ölümünden sonra Sel^uklu iklimini yakip yikarak Anadolu'yu terk eden Harzemli Türkmen-Kip^ak kitlesinin bajinda bizzat, Kimekler'in Yimek boyuna mensup olan "Berke" yahut "Bereket" Han bulu-nuyordu; Baba Ahmed ve Evliya Qelebi rivayetlerinde yazilanlara ejdeger jekilde, bu sirada o ger^ekten de adi ge^en bu menzilleri yakip yikarak Halep'in yolunu tutmujtu. Nitekim ^agdaj Sel^uklu müverrihi Ibn Bibi, Bereket Han'i öncü edinen Harzemli Kayir Han kavminin §am ve Halep taraflarina gö^ünden söz ederken:^'^-« ^..j^ fl« jW^Jj »j jJ ^Sjj
CiLiJ jJ J ¿^Ij- jS-jJj ^jj^j <Sjj 1>jj ¿jIjä ^J-j "Bi-tevakkuf yola girüp, Furät'un Diyärbekir tarafindan §äm'a azimet itdiler ve varup kuvve-i istilä-birle Harrän ve Ruhä ve Rakka [ve Surü^] ve kalan meväzi' ü kilä i tutdilar." diyerek,97 bu rivayetlerde Anadolu'dan ^ikip kavmi Suriye'ye götüren, bu sirada Firat nehrinden ge^en ve sonradan Süleyman §ah'a dönüjen jahsin aslinda "Bereket Han"dan bajka biri olmadigina a^ik^a ijaret eder.
Efsanevi "Süleyman §ah" kissasinda Kayir Hanlilari "Erzincän ve Amäsiyye tarafina" yerlejmij gösteren cografi izlege uygun jekilde, Kaya Alp / Kayir Han'a Erzincan valiligi
95 M. Hartmann - M. Halil Yman$, "Caber", Islam Ansiklopedisi (Istanbul: Milli Egitim Basimevi, 1988), 3/1-2.
96 M. Halil Yman$, "Ertugrul Gazi", Islam Ansiklopedisi (Istanbul: Milli Egitim Basimevi, 1988), 4/335.
97 ibn Bibi, el-Evämirü'l-Alä'iyye (Ayasofya, 2985), 226a, st. 17-19; Yazicizade 'Ali, Selgük-näme (Topkapi Sarayi Müzesi
Ktp. Revan, 1391), 297a, st. 7-9; Hakan Yilmaz, "Yeni Tarihi Bulgularda Osmanli Atalari / 6: Anadolu'ya Yerle^en ilk Ata:
__'?ah-Melik Kaya Alp' ya da 'Kayir Han' (IV)", Türk Dünyasi Tarih Kültür Dergisi 69/410 (Mart 2021), 44-46.
verildigi sirada Amasya valiligine atanmij olan 4£jj "Berke" veya ^Sjj "Bereket" Han,98 onun Zamanti Kalesi'nde ölümü üzerine emrine giren tüm Harzemliler'le bu yollardan geçip el-Melito's^lih'in hizmetine girerek, 635-644/I238-I246 yilari arasinda bölgede çok önemli faaliyetlerde bulunmuçtu. O bu süreçte kizini Melikü'z-Zâhir Rükneddín Baybars'a vererek onunla akrabalik bagi kurmuç,99 642/I244'te Kudüs'ü Haçlilar'dan geri alarak onlara agir bir darbe vurmuç ve bu beklenmedik geliçme Avrupa hiristiyanlarini derin bir yasa bogmuçtu. Eyyûbîler'in hâkimiyetine girdikten sonra bölge yerel yöneticileri ile de sik sik çatiçan Bereket Han öncülügündeki Harzemliler, Suriye'nin çejitli noktalarindaki siyasî geliçmelerde etkili olurken, 638 Safer/I240 Agustos'unda kavim -Osmanli rivayetine tam bir paralellikle- Ca'ber Kalesi çevresine yerleçip konmuç; Ca'ber hâkimi Melik^l-Hâtiz kalenin yönetimini Halep hâkimi kardeçi Dayfe Hatun'a birakmaya çaliçinca Bereket Han kuvvetleri buna müdâhale ederek, Osmanli geleneginde de talan edildikleri açikça belirtilen j-*- "Ca'ber" ve "Bâlis" bölgelerini siki bir yagma ve talana tâbi tutmuçtu.I0° Ne var ki 644Л246 yili baçinda, bölge emîrlerinin Frenkler'le ittifak yaptiklari kalabalik haçli ordusu karçisinda bu kez Kayir Hanlilar yenik düjmüj ve öncüleri Bereket Han savaç meydaninda baçi kesilerek öldürül-mü5tür.IDI Han'in kesik baçi çehrin girij kapisina asilmak üzere Halep'e götürülmüj;I°2 onun beklenmedik ölümü üzerine Kayir Hanlilardan biri kismi §am tarafina yönelirken, önemli bir kismi da geldikleri yol üzerinden tekrar Anadolu'ya dönmü^tür.
Osmanli geleneginde de -ortak bir çizgide- kavmin ayni yerlerden geçerek Ca'ber Kalesi'ne ugramasi, kurgu "Süleyman §ah"in ölümüyle Ca'ber önüne defni vak'asinin da Suriye'den dönüj vaktine odaklandirilmasi ve ilginç bir çekilde, Türkmen-Tatar taifesinin bir kisminin Rûm diyarina azmedip, diger bir kisminin §am tarafina yöneldigine vurgu yapilmiç olmasi kayda degerdir. Çagdaç kaynaklara göre Bereket Han Harzemliler'le Ca'ber'i vurdugunda, buradan kaçan yerli halk Halep ve Menbiç'in yolunu tutmuç ve burasi zamanla Döger boyuna mensup Türkmenler'in gelip yerleçtikleri bir bölge olmuçtu.10'
Bir Osmanli müverrihi olan Âçikpaçazâde içte tam bu noktada, Bereket Han öncülügündeki Kayir Hanlilarin bölgede yaçadiklari olaylarin gerçekleçme çekline ve topografik, toponimik ve etnolojik içerigine uygun bir perspektif çizerek aynen ^öyle der:
"Ca'ber kai'asi oñinde defn itdiier, çimdiki demde aña 'Mezar-i Türk' dirier ve hem oi kai'aya dahi gine o nesiden 'Döger' dirier, bir tayife vardur, o kai'aya çimdi dahi aniar
98 Ibn Bibî, el-Evämirü'l-Alä'iyye (Ayasofya, 2985), 218a, st. 13-15; Yazicizâde 'Aiî, SelçUk-nâme (Revan, 1391), 281b, st. 9-10.
99 Krç. Ibn Çeddâd, Baypars Târihi: al-Malik al-Zâhir (Baypars) Hakkindaki Tarihin ikinci Cildi, çev. M. Çerefuddin Yaltkaya (Istanbul: Maarif Matbaasi, 1941), 116. Melik Baybars, Berke Han'in kizindan dogan ogiüna bizzat kayinpederi "Berke"nin adini vermiç ve bü ogiü öiümünden sonra "ei-Meiikü's-Sa'íd Nasírüddín Mühammed Berke Han" adiyia tahta geçmiçti (ö. 1279).
100 Ibnü'l-'Adím, ZüЪdetü'l-HaleЪ min Tärih-i Ha^Ъ, thk. Sâmî ed-Dehhân (Dimaçk: el-Ma'hedü'l-Frensí bi-Dimaçk, 1968), 3/249.
101 Ramazan Çeçen, Salahaddin'denBayЪars'aEyyûЪîler-Memlûklar (1193-1260) (Istanbul: ISAR Yayinlari, 2007), 188.
102 t ^ii ^li jl^ ÄSj ^Ij lU^ : "Bereket Han'in baçi Halep'e taçinip götürüidü ve çehrin kalesinin kapisina asiidi." (Ibn Vâsii, Müferricü'l-KürUЪ fi A^än Beni EyyUЪ. (1-5), nçr. Haseneyn Mühammed Rebî' (Kahire: Vizäratü's-Sakäfe, 1977), 5/359.
103 Hayir-hasenât sâhibi biri oidügü aniaçiian Bereket Han, Çam'da ^Sj-ll "Cami'i'i-Berke" adiyia aniian bir ibâdethane yap-tirip ona vakiflar tahsis etmiç (BOA, TD, 401, s. 297); ayrica d?^ Âi^ "Ta'dii Mahaiiesi" ya da jl^Uli Âi^ "Sültan-Hani Mahaiiesi"nde yer alan bir sokaga da yine onun adi veriimiçti (BOA, TD, 263, s. 60; BOA, TD, 474, s. 122). Halep Livasi'na bagii Antakiyye Nahiyyesi siniriari içinde yer alan ^Sj-ll jjc Â^jj* " 'Aynü'i-Berke Mezra asi" için, ayrica bk. BOA, TD, 397 (943/1536), s. 337.
hükm iderler. Eyle olsa, bu gö9er halk etrafa tagildi: Ba'zisi Beriyye'ye gitdiler, çimdi-ki-halde anlara 'Çam Türkmani' dirler; ba'zisi gine Rûm'a döndiler."104
Nitekim Ca'ber'in Bereket Han'in yogun faaliyet alani oluçu ve XVI. yüzyil Tahrir Defterleri'nde Anadolu'da ¿l-^ ^jj "Bereket Han"a bagli Türkmen topluluklarinin kâhir ekseriyetinin j^jJ "Döger" boyuna mensup oldugunu gösteren resmî kayitlar; Açikpaçazâde'nin Ca'ber çevresine yerleçtiklerine içaret ettigi, "Süleyman §âh"a dönü^türü-len "Döger" taifesinin meçhul liderinin gerçekte "Bereket Han" oldugunu gösterir. Nitekim bu kayitlardan bazilarinda "Kayir" ya da "Bereket"-Hanli Türkmen bakiyyelerinin yogun faaliyet alanlarindan Suriye'ye m^âvir Nigde ve Adana merkez sancaklari ile bu cografyaya bagli nahiyelerden Özer (Uzeyr)-ili, Hacilu ve §am-ardi taraflarinda yaçayan jl'^jj "Bereketlü Cema'ati"nin Oguzlarin j^jJ "Döger" boyuna mensup olduklari açikça belirtilir.I0S Dolayisiyla Açikpaçazâde'nin bölgedeki olaylari yer, konum ve etnolojik veriler açisindan çagdaç kaynaklarla birebir ayni çizgide tekrarlayan yukaridaki rivayeti, Ca'ber'de yattigi öne sürülüp Süleyman Çah'a dönü^türülen gerçek önderin aslinda bizzat Bereket Han, etrafina yerleçenlerin de Oguzlarin Döger boyuna mensup Kayir Hanlilar oldugunu tarihî açidan kesinleçtirir.
Bu noktada gerçek Süleyman Çah'in 479/I086'da öldürülmesi üzerine cesedinin Halep kapisina nakledilmesi gibi, kavmin bu siradaki gerçek öncüsü Bereket Han'in kesilen baçinin da ayni çekilde Halep kapisina götürülmesi çok mânidardir ve bize iki tarihî çahsiyetin hangi noktalarda kariçtirilip birbirinin yerine konulduguna içik tutacak önemli ipuçlari sunmakta-dir. Ayrica Hamzavî-Oruç rivayetinde devreye girdigini gösterdigimiz Çehâbeddin Süleyman Çah'in naaçinin katlinden sonra Bagdat'tan çikarilip Musul surlarinin diç tarafina taçinmasi gibi; Bereket Han'in cesedinin de katlini müteakip savaç meydanindan alinip Kudüs'teki türbesine defnedildikten sonra, Anadolu'ya dönen Döger boyuna mensup bir toplulugun yol güze^hi üzerindeki Ca'ber Kalesi çevresini yurt tutmuç olmalari çok mânidardir. Evliya
104 Âçikpaçazâde, Tevarîh-iÄl-i Osman, 'Âlî Beg neçri, 3; F. Giese, Chronik des 'ÄsikPasazade, 6.
105 Krç. Tapu Kadastro Genel Müdürlügü / Tapu Arçivleri Daire Baçkanligi (TKGMA/TADB), TD, 114, 8b; BGA, TD, 69, s. 259; TD, 177, s. 21; TD, 110, s. 24; TD 228, s. 82; TD, 450, s. 287 ve 451; TD, 969, s. 359; TD, 1023, s. 40, vb. jiSj "Bereketlü" Türkmen taifesinin "Bilad-i Çam" kapsamindaki Çukurova çevresini yurt tuttuklarini gösteren bu resmî atiflar, Ûnsî'nin Çehname'sinde "Melik-Çah Alp Kaya" kavminden olup, Atabeg neslinden Özbek'le baglantili bir toplulugun bilâhare Sus (Tarsus) çevresini mekân tuttuguna içaret eden:
jlJ—ji l^il lj ojjS ¿I jlj ¿lA)b l J ^j— - '"^l-
-liJjJ ^jUI J^ii jl 'A ^iJjJ ^Jjjl ¿ ^ jl 4ÜIÍI
^ÍJJS fljl J JJ ^ÍJJS fl^j °Jjjl J ""J "
'Melik-§ah bunlari Sus'a iletti /Bir güruhunu oraya gönderdi
O ki bir dem Özbek'e mensup idi /Atabeg neslinden olanla birdi
Sus'ta çadirlar kurup oturmuçtu /Küjjür'a agir bir darbe vurmuçtu..."
dizeleriyle (§eh-näme, 24, nsh. 18) ayni ortak noktada birleçir ve çagdaç kaynaklarda onun k^ük yaçta Mogollar'dan kaçip bir ara Tebriz'de Atabeg Özbek'e tâbi olduguna dair verilen önemli ayrinti (F. Sümer, TürkDevletleri Tarihinde §ahis Adlari (istanbul: TDAV Yayinlari, 1999), 1/406-407), bizim "Süleyman Çah"a nisbet olunan bu kissadaki gerçek önderin "Bereket Han" oldugu yönündeki tezimizi kesin tarihî bir bilgi olma seviyesine yükseltir. Nitekim mufassal Ä$ikPaça Zeyli-Oruç gru-bu kroniklerde onu "Atana", ^j—jj "Tarsûs", ^J— "Sîs", új^j- "Mîsîn" ve jjjl "Özer (Uzeyr)" vilâyetlerine yerleçen bu kavmin baçinda bulunup, "Süleyman Çah"in "kendüyle bile gelan konar-göçer evler" ve "Tatar begleri..." ifâdeleriyle sunan ortak rivayet de, bu meçhul liderin aslinda "Hüsäme'd-dm Bereket Han" oldugunu bir baçka açidan te'yid eder. Rivâyet için, bk. Oruç bin 'Âdil, Tevarîh-i Äl-i 'Osman(Manisa il Halk Ktp. Genel, 5506/2), 148a, st. 1 / 150a, st. 9; Kitabu Tevarîh-i Äl-i __'Osman(Bibliothèque Nationale, Supp. Turc, 1047), 3b, st. 11 / 5a, st. 7.
Qelebi Ahlat'ta "Kayir'Apa Alp" adiyla andigi Kaya Alp/Kayir Han'in türbesini ziyareti sirasinda, onun haziresinde gördügü ve daha sonra Bereket Han'a katildigi bilinen tüm emir-lerinin isimlerini bozuk birer imla ile tek tek okuyup aktardigi halde, bunlar arasinda yalniz Bereket Han ile Saru Han'in adlarini zikretmez.106 Kavme öncülük eden ve savaj meydaninda jehid edilen "Bereket Han"in cesedinin, Muharrem 644/Mayis 1246'da Kudüs'te kendi adina inja edilen türbeye defnolundugu; olaylari müteakip Rum'a yönelen isimler arasinda bulunan "Saru Han"in ise Manisa ^evresini yurt tuttugu bilindigine göre; bu türbenin kroniklerde anlatilan asil öncü "Bereket Han" ve Kayir Han'in diger emir ve nökerleriyle hi^bir ilgisi yoktur.
soNug
Ünsi'nin ^ehname'sinde gördügümüz "Melik §ah" lakapli Kaya Alp'in, ayni zamanda "Süleyman §ah" lakabi ile de anildigini gösteren rivayetin aslindan esinlenilerek, 760/1359'da yazilan ilk Tevdrih-iAl-i Osmän ve Baba Ahmed'in Silsilename'sinde yanlij bir kurgu sonucu Kutalmijoglu ile birlejtirilip Osmanli silsilesine eklenen Süleyman §ah'in Mahan'dan gö^ edip Anadolu'ya yerlejmesi rivayeti, bilahare ?agdaj yardimci kaynaklarla genijletilerek kismen tahrif ve ilaveler yapilmak suretiyle, Hamzavi'nin 814/1416 yili i^inde kaleme aldigi Anonim Tevärih-i Al-i Osmän adiyla mejhur kronige de girmij ve daha sonra Fatih ve II. Bayezid dönemlerinde kaleme alinanan Ajikpajazade ve Oru^ Beg gibi müverrihlerin eser-lerine de intikal ederek, ge^ kaynaklardaki klasik "Süleyman §ah" rivayetinin esasini tejkil etmijtir.
Yukarida gösterdigimiz üzere, Tärih-i Osmän'daki "'Acem diyärinin pädijähi Süleyman §äh" rivayetini Anonim Selfukname ve benzeri eski kaynaklara dayanarak genijleten derleyi-ciler, Osmanlilarin bu sirada Mahan'dan gö^e öncülük eden ger^ek atalari "Kizil Boga" ile oglu "Kaya Alp/Kayir Hän" hakkinda rastladiklari hemen her bilgiyi de, -bunlardan ikincisi-nin zaten lakabi oldugu güvencesiyle- dogrulugundan jüphe etmedikleri bu "Süleyman §ah" karakterine baglamakta tereddüt etmemijlerdir. Böylece Sel^uklularin atasi Kutalmijoglu Süleyman §ah'la, Firat'in Habur kolunda bogulan oglu I. Kilicarslan'in biyografilerinin göl-gesinde kalan, i^inde Yuvalilarin lideri "Süleyman §äh bin Bercem"le ilgili de ögeler bulunan, Osmanlilarin asil atalari "Kizil Boga" ile "Kaya Alp/Kayir Hän"in hayat hikayelerinin sentezi sonucu ortaya ^ikip ger^ek ata "Gündüz Alp"i tamamen literatürden dijlayan, kim oldugu belirsiz ve hikayesi oluk^a karmajik hayali bir "ata" hikayesi zuhur etmijtir.
Dolayisiyla bu ?agdaj kaynaklardan yapilan eklentiler birer bilgi öbegi jeklinde ayrijtiril- "
diginda, kroniklere bir Osmanli atasi olarak dahil edilen "Süleyman §ah" rivayetinin, ayni |
ortak ismi tajiyan Anadolu Sel^uklulari'nin atasi "Kutalmijoglu Süleyman §äh", Danijmend ^
z
106 Bu isimler ve gagda§ verilere göre gözümlemeleri igin, bk. Hakan Yilmaz, "Anadolu'ya Yerle^en ilk Ata: '§ah-Melik Kaya
Alp' ya da 'Kayir Han' (III)", Türk Dünyasi Tarih Kültür Dergisi 69/409 (?ubat 2021), 40-43. Bereket Han'in ogullari h
Bedreddin Muhammed ve Hüsameddin Kara Beg'lerin de iginde yer aldigi türbesindeki iki kitabeden birinde: ^l äj «
ajUj^j jj^jjlj ¿Jjl Äi^, ^j^ll ^äjj - a^jj^ aUI jj - jl^jSjj Ailjicj aUI ^ll jj^ill : "Bu türbe Allah'in rahmet ve --
magfiretine kavu^up, alti yüz kirk dört yili Muharrem'inin bir Cum'a günü vefat eden fakir kul Bereket-Han'aittir -Allah onun % mezarini nurlandirsin!-" ifadeleri okunur ki (A. G. Walls, "The Turbat Barakat Khan or Khalidi Library", Levant 6/1 (1974), 25-50), bu epigrafik kanit onun gagda§ kaynaklara paralel ^ekilde 644 hicri yilinin hemen ba^mda, 1246 miladi yili baharinda §ehid edildigi bilgisini de dogrular. Türbe binasi mevcut ^ekliyle yirminci yüzyilin ba^larmda §eyh Ragib el-Halidi tarafindan
kütüphaneye dönü^türülmü^tür. _
Gazi'nin nökerlerinden "Süleyman bin Numan" ve son Abbasi halifesi Mu'tasim'in vezir ve emirlerinden Türkmen beyi "§ihäbü'd-din Süleyman §äh"in hikayelerinin sentezinden dogdugu kesin olarak söylenilebilir. Modern arajtirmacilar bu mejhur rivayetin i^inde Kutalmijoglu'na dair bazi kü^ük ipu^lari yakalamijlarsa da, hikayenin bütününün hangi asli kaynaklara ve ger^ekte hangi tarihi olaylara dayandigini bir türlü tespit edememijler; bu nedenle jimdiye kadar hikayenin asli mahiyetini ve ana karakterinin ^ejitli biyografi-lerden derlenip tek bir öykü haline getirilmij sentez bir kigilik oldugunu da -beklenecegi üzere- ^özümleyememijlerdir.
Äjikpajazade rivayetinde yakin zamana kadar Ca'ber Kalesi önünde yer aldigi bilinen ve bir zamanlar "Mezar-i Türk" diye isimlendirilen Süleyman §ah'in mezarinin ^evresine zamanla onun emrindeki "Döger Täifesi'nin gelip yerlejtigine dair verilen ilgin^ ayrinti, bu gö^te Oguzlar'a öncülük eden asil liderin "Berke" yahut "Bereket Han" oldugunu ve ona tabi olan "Bereketlü" Oguzlarinin ger^ekten de Döger boyuna mensup bulundugunu gösteren ?agdaj orijinal kayitlar ve XVI. yüzyil Tahrir Defterleri'ndeki resmi atiflarla birlejtirildigin-de; bu jahsin aslinda Hüsameddin Bereket Han'dan bajka biri olmadigi, ancak Ca'ber'deki mezarin ne onunla, ne de yajanan olay ve jahislarla herhangi bir ilgi ve alakasinin bulunma-digi tarihi a^idan kesinlik kazanmaktadir.
Qagdaj kaynaklar, arjiv kayitlari ve Osmanli rivayetlerinin tenkidine dayanan bu yeni ve özgün bilgilerden hareketle, Osmanli soy zincirinin son halkalari arasinda Süleyman §ah adinda müstakil bir atanin hi^bir zaman yer almadigi, bunun sadece Melik §ah Kaya Alp/Kayir Han'in lakabindan ibaret kaldigi; ona atfedilen Ca'ber önündeki mezarin ise Osmanlilarin atalariyla hi^bir ilgisi olmayip, bu kurgu rivayetin yayginlajmasi sonucu Süleyman §ah'a baglandigi dikkate alinarak bu yanlij bilginin bir an önce düzeltilmesi; Ertugrul Gazi'nin ger^ek babasinin "Gündüz Alp", mezarinin ise Kizilsaray'daki kabir yeri oldugunu gösteren topografik, nümizmatik ve tarihi verilerin literatüre artik kesin bir bilgi olarak ijlenmesi gerekmektedir.
Ara^tirma & Yayin Etigi: Bu makale, en az iki kor hakem tarafindan incelenmi^ ve iThenticate taramasiyla intihal ve benzerlik raporu olu^turulmu^tur. Makale, ara^tirma ve yayin etigine uygundur.
Etik Beyani & Çikar Çati^masi: Bu makalenin yazari çikar çati^masi bildiriminde bulunmami^, makalenin hazir-lanma surecinde bilimsel ve etik kaidelere uyuldugunu ve yararlanilan turn çali^malara atifyapildigini beyan etmi^tir. Libre açik eri^imli bu makale, CC BY-NC 4.0 lisansina sahiptir.
Research & Publication Ethics: Two or more blind peers reviewed this article, and an iThenticate scan generated a report for potential plagiarism and similarity. The article complies with research and publication ethics. Ethical Declaration & Conflict oflnterest: The author of this article declares no conflict of interest, and the article follows scientific and ethical principles and cites all the sources appropriately. This is an Libre open-access article under the CC BY-NC 4.0 license.
KAYNAKÇA
1. Arçiv Belgeleri
Haskanlik Osmanli Ar^ivi (BOA).
Tahrir Defteri (TD), nr. 69; nr. 110; nr. 166; nr. 177; nr. 228; nr. 263; nr. 397; nr. 401; nr. 474; nr. 969; nr. 1023; nr. 16016.
Topkapi Sarayi Müzesi Arçivi Defter (TSMA).
TSMA.d, 9291/1. Istanbul Büyük^ehir Belediyesi Ar^ivi.
Atatürk Kitapligi, Muallim Cevdet, 0.117. Tapu Kadastro Genel Müdürlügü Ar^ivi (TKGMA).
Tahrir Defteri (TD), nr. 114.
2. Birincil Kaynaklar:
Abdûlbâkî Sa'dî Efendi. Terceme'-i Heçt Behiçt. I. Ketîbe. Istanbul: Süleymaniye Ktp. Hamîdiye, 928.
Ahî Evrân Hâce Nâsirûddîn Mahmûd el-Hôyî. Kitäbu'l-Menähicü's-Seyfiyye (Menähic-i Seyfi). Süleymaniye Kütüphanesi, Hâlet Efendi Eki, 92/1.
Äl-i Osmän Ibtidäsi -Türkidür-. Dresden: Dresden Saaatsbibliothek, MS Ea.111.
'Alâeddîn Ata Melik Cüveyni. Tärih-i Cihän-gü^ä. Paris: Bibliothèque Nationale, Supp. Persian,
205.
'Alâeddîn Ata Melik Cüveyni. Tärih-i Cihän-gü^ä. nfr. Mîrzâ M. Kazvînî. Leiden/London 1912.
Anonim Tevärih-i Äl-i Osmän. Istanbul: IBB Atatürk Kitapligi, Muallim Cevdet, Yz. K.84.
Anonim Tevärih-i Äl-i Osmän. IBB Atatürk Kitapligi. Muallim Cevdet ,Yz. K.255.
Anonim Tevärih-i Äl-i Osmän. Istanbul: Istanbul Araftirmalari Enstitüsü Kütüphanesi, Çevket Rado Yazmalari, 250.
'Ârif 'Ali. Däni^mendnäme (Hikäyet-i Melik Gäzi). IBB Atatürk Kitapligi, Muallim Cevdet, Yz. K-441.
'Âfikpafazâde. Neseb-i Äl-i Osmän Sultän Bäyezid'e Gelince / Neseb-i Qerif ve Silsile-i Hänedän-i Münif-i Äl-i Osmän (= Muhtasar Menäkib-i Yahpi Fakih ve Zeyli). Bibliothèque Nationale, Turc, 118.
'Âfikpafazâde. Tevärih-i Äl-i Osmän'dan Äfik Pafa-zäde Tärihi. nfr. 'Âlî Beg. Istanbul: Matba'a'-i 'Âmire, 1332.
'Âfikpafazâde. Die Altosmanische Chronik des Äsik Pasazäde. ed. Friedrich Giese. Leipzig: Otto Harrasowitz, 1929.
Bayburtlu Osman (Osman). Tevârîh-i Cedîd-i Mir'ât-i Cihan. nfr. H. Nihal Atsiz. Istanbul: Kûçûkaydin Matbaasi, 1961.
Bayburtlu Za'îm Osman. Tevârîh-i Ced\d-i Mirât-i Cihän. Süleymaniye Kütüphanesi, Fotokopi Arfivi, 88.
Behiftî Ahmed Çelebi. Vâridât-i Sûbhânï ve Fütühät-i 'Osmânï. es-Sifrü'l-Evvel. Istanbul: Istanbul Araftirmalari Enstitüsü Kütüphanesi, Çevket Rado, 293/1.
Celâlzâde Sâlih Çelebi. Hadîkatu's-Selâtîn. Istanbul Üniversitesi (1Ü) Ktp., TY, 430.
Celâlzâde Sâlih Çelebi. Hadîkatu's-Selâtîn. haz. Hasan Yüksel - H. Ibrahim Delice, Ankara: TTK Yayinlari, 2013.
Ebû'l-Gâzî Bahâdir Hân. Çecere'-i Terakime. Rusya Bilimler Akademisi Dogu Yazmalari Enstitüsü, A-895.
Ebû'l-Hayr-i Rûmî. Fetihnâme. Paris: Bibliothèque Nationale, Ancien Fonds Turc, 117.
Ebû'l-Hayr-i Rûmî. Saltuknâme. Istanbul: Topkapi Sarayi Müzesi Ktp. (TSMK), Hazîne, 1612.
Enverî. Dustûrnâme. Paris: Bibliothèque Nationale, Ancien Fonds Turc, 250. Enverî. Dustûrnâme. Izmir: Izmir Millî Kütüphanesi, 22/401.
Evliya Çelebi. Seyâhatnâme. Istanbul: Topkapi Sarayi Müzesi Kütüphanesi, Bagdat Köfkü,
305.
Hasan el-Bayatî. Câm-i Cem-Âyîn. Millet Kütüphanesi. Ali Emîrî, Târih, 203. Hoca Sa'deddin Efendi. T&cü't-Tev&rih. 1Ü Ktp., TY, 5970.
Hvândmîr, Giyâseddin. Târîh-i Habîbu's-Siyer fî Ahbâr-i Efrâd-i Beper. nfr. Muhammed Debîr-i Siyâkî. Tehrân: K^bfuraf-i Hayyâm, 1362/1983.
Ibn Bibî.el-Evâmirû'l-Alâ'iyyefî'l-Umûri'l-Alâ'iyye. Süleymaniye Ktp., Ayasofya, 2985.
Ibn Bibî. el-Evâmirul-Alaiyyefî'l-Umûrïl-Alaiyye. (Tipkibasim). nfr. S. Adnan Erzi. Ankara: TTK Yayinlari, 1956.
Ibn Kemâl (Kemalpafazâde). Tevârih-i Al-i Osman. (I-X. Defter), I. Defter. haz. Çerafettin Turan. Ankara: TTK Basimevi, 2. Baski, 1991.
Ibn Çeddâd. Baypars Târihi: al-Malik al-Zâhir (Baypars) Hakkindaki Tarihin Ikinci Cildi. çev. M. ^erefüddin Yaltkaya. Istanbul: Maarif Matbaasi, 1941.
Ibn Vâsil.Müferricu l-KurûbfîAhbâriBenîEyyûb. Süleymaniye Ktp. Molla Çelebi, 119.
Ibn Vâsil. Müferricu l-Kurûb fî Ahbâri Benî Eyyûb. nfr. Haseneyn Muhammed Rebî'. Kahire: Vizâratu's-Sakâfe, 1977.
Ibnü'l-'Adm. Zübdetü'l-Haleb min Târîh-iHaleb. thk. Sâmî ed-Dehhân. Dimafk: el-Ma^ed^l-Frensî bi-Dimafk, 1968.
Ibn^l-'Adîm. Bugyetü't-Taleb fî Târîh-i Haleb: Selçuklularla Ilgili Hâl Tercümeleri. nfr. Ali Sevim. Ankara: TTK Yayinlari, 1976.
Ibnü'l-Esfr. Histoire des Atabegs de Mosul. ed. Casimir Adrien Barbier de Meynard. RHC, Or., 2/2, 28-31.
IbnüT-Fuvátí, Kemâleddin Ebî'l-Fazl 'Abdü'r-Rezzák. el-Havädisü'l-Cämi atü ve't-Tecärü-bi'n-Näfi'ati fï'l-Mï eti's-Säbi'a. thk. Mehdî en-Necm, Beyrut: Därü'l-Kütübi'l-'Ilmiyye, 1424/2003.
Idrîs-i Bitlisî. Hept Bihipt. 1. Ketîbe. Istanbul: Süleymaniye Kütüphanesi, Hâlet Efendi Eki, 191/1.
Ilk Anonim Tevârih-i Al-i Osman (Edirne Nüshasi). haz. Hasan Yüksel vd. Sivas: Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Yayinlari, 2021.
Kitäbu Tärih-i Äl-i Osmän. Paris: Bibliothèque Nationale, Turc, 98.
Kitäbu Tevärih-iÄl-i 'Osjmän. Edirne: Selimiye Yazmalar Kütüphanesi, 1189/2091.
Kitäbu Tevärih-iÄl-i Osmän. Paris: Bibliothèque Nationale, Supp. Turc, 1047.
Mehmed bin Haci Halîl el-Konevî. Tärih-i Äl-i Osmän ve's-Selfük. Paris: Bibliothèque Nationale, Supp. Persian, 1394.
Nesevî, Muhammed. Siretü's-Sultän Celälü'd-din Mengüberti. Texte Arabe, Par: O. Houdas. Paris: 1891.
Nesevî, Muhammed. Histoire du Sultan Djelal ed-din Mankobirti. Traduit de l'Arabe, par. O. Houdas. Paris: 1895.
Nesevî, Muhammed. Siret-i Celälü'd-din Mingburni. nfr. Müctebä Mînovî. Tehrân:
1344/1965.
Nefrî, Mehmed. Gihännümä: Die Altosmanische Chronik des Mevlänä Mehemmed Neschrï. nfr. Franz Taeschner. Leipzig: 1951.
Oruç bin 'Âdil. Tevärih-iÄl-i Osmän. Manisa: Manisa Il Halk Ktp. Genel, 5506/2.
Çehrîzâde Mehmed Said Efendi. Tärih-i Nev-Peydä. IÜ Ktp., TY, 3291.
^ükrullah Çelebi. Behcetü't-Tevärih. Istanbul: Nûruosmâniye Kütüphanesi, 3059.
^ükrullah Çelebi.Behcetü't-Tevärih. Manisa: Manisa Il Halk Kütüphanesi. Genel, 6382.
"Târïh-i 'Osmän (Otmän)". Viläyetnäme. Istanbul: Millet Ktp. Ali Emîrî, Çer'iyye, 1076.
"Târïh-i Osmän". Viläyet-näme-i Haci Bektäp-i Veli. Ankara: Millî Kütüphane. Yzm. A.8597.
Tevärih-i Äl-i Osmän (Zeyl-i Tärih-i Äpik Papa). Istanbul: Yapi Kredi Sermet Çifter Araftirma Ktp.,
773.
Tevärih-i Seläfika bi'r-Rüm. Paris: Bibliothèque Nationale, Supp. Persian, 1553
Tayyâr-zâde 'Atâ Beg. Tärih-i Atä' / Enderün Tärihi. Istanbul: Matba'a'-i 'Âmire, 1293/1876.
Ûnsî. §eh-näme'-i Selfuk. nfr. Mesud Koman. Konya: Ülkü Basimevi, 1942. Yazicizâde 'Alî. Selfüknäme. TSMK, Revan, 1391.
3. Kitap, Tez ve Makaleler:
Barkan, Omer Lütfi - Meriçli, Enver. Hüdävendigär Livâsi Tahrir Defterleri. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayinlari, 1988.
Camci, Hicran. Osmanli Klasik Çaginda Atalar Tarihine Dânûç: Yahyazâde Ibrahim'in Hilye-i Hâkânî'si. Istanbul: Istanbul 29 Mayis Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2021.
De Frémery, Charles François. "Recherches sur Quatre Princes d'Hamadan".Journal Asiatiques (1847), 177-185.
Gibbons, Herbert Adams. Osmanli Imparatorlugunun Kuruluçu. çev. Ragip Hulusi Özden. Ankara: Altinordu Yayinlari, 2017.
Hartmann, M.- Yinanç, M. Halil. "Câber". Islam Ansiklopedisi. 3/1-2. Istanbul: Millî Egitim Basimevi, 1988.
Igci, Alper. Anonim Tevarih-i Al-i Osman (687-920/1288-1514). Istanbul: Istanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2007.
Emecen, Feridun, Ilk Osmanlilar ve Bati Anadolu Beylikler Dünyasi. Istanbul: Kitabevi Yayinlari, 3. Basim, 2005.
Emecen, Feridun, Ilk Osmanlilar ve Bati Anadolu Beylikler Dünyasi. Istanbul: Timaf Yayinlari, Gözden geçirilmif ve genifletilmif yeni baski, 2012.
Emecen, Feridun, Ilk Osmanlilar ve Bati Anadolu Beylikler Dünyasi. Istanbul: Kapi Yayinlari, Ilâveli yeni baski, 2021.
Inalcik, Halil. "Osman Gazi'nin Iznik Kufatmasi ve Bafeus Muharebesi". OsmanliBeyligi (1300-1389). ed. Elizabeth A. Zachariadou. 78-195. Istanbul: Tarih Vakfi Yurt Yayinlari, 1997.
Inalcik, Halil. "Osman I". Türkiye Diyanet Vakfi Islâm Ansiklopedisi. 33/443-453. Ankara: TDV Yayinlari, 2007.
Kaplanoglu, Raif vd. 1455 Tarihli Kirmastî Defteri'ne Göre Osmanli Kuruluç Devri Vakiflari. Bursa: Avrasya Etnografya Vakfi Yayinlari, 2014.
Köprülü, Mehmed Fuad. Osmanli Imparatorlugunun Kuruluçu. Ankara: Akçag Yayinlari, 5. Basim, 2009.
Sevim, Ali. AnadoluFatihiKutalmiçoglu Suleymançah. Ankara: TTK Yayinlari, 1990.
Sümer, Faruk. "Yiva Oguz Boyuna Dair". TurkiyâtMecmûasi 9 (1951), 151-166.
Sümer, Faruk. Türk Devletleri Tarihinde §ahis Adlari. 2 Cilt. Istanbul: TDAV Yayinlari, 1999.
Çefen, Ramazan. Salahaddin'denBaybars'aEyyûbîler-Memlûklar (1193-1260). Istanbul: ISAR Yayinlari, 2007.
Turan, Osman. "Kiliç Arslan I". Islam Ansiklopedisi. 6/681-688. Istanbul: Millî Egitim Basimevi, 1952..
Turan, Osman. "Süleyman-^ah I. (b. Kutalmif)". Islam Ansiklopedisi. 11/201-219. Istanbul: Millî Egitim Basimevi, 1993.
Turgut, Vedat. "Bati Anadolu Beyliklerinin Menfei Meselesi". Sosyal ve Kültürel Araçtirmalar Dergisi (SKAD) 2/3 (Bahar 2016), 55-89.
Turgut, Vedat. "Osman Gazi' nin Kimligi Meselesi ve CihanfümM Bir Devlete Isminin Verilmesinin Sebepleri Üzerine". Sakarya Üniversitesi Akademik Incelemeler Dergisi 2/1 (2016), 83-120.
Turgut, Vedat. "Cemalüddin Musa Savi/Zili ve §eyh Osman-i Veli ile Ahfadina Dair Vakfiyeler ve Düfündürdükleri (Vahdet-i Tarikat). Vakanüvis 5/2 (Güz 2020), 1029-1073.
Turgut, Vedat. "Renklerin Efendileri: XIII. Yüzyil Anadolusu'nun Tasavvuf Dünyasi'na Prosopografik Bir Yaklafim". Osmanli Ara^tirmalari 57 (2021), 35-80.
Uzun^arfili, Ismail Hakki. Osmanli Tarihi 1. Cilt. Ankara: TTK Yayinlari, 8. baski, 2003.
Walls, A. G. "The Turbat Barakat Khan or Khalidi Library". Levant 6/1 (1974), 25-50.
Wittek, Paul. Osmanli Imparatorlugu'nun Dogu^u. Türk^eye ^eviren ve Oguz Boylari ve Osman Ogullari ^eceresi'ni ekleyen: Fahriye Arik. Istanbul: §irket-i Mürettibiye Basimevi, 1947.
Yilmaz, Hakan. "Kuruluf Devri Osmanli Tarih Yaziciliginda 'Oguz-name'lerin Etkisi ve Osmanli Devleti'nin Kurulufunu Anlatan En Eski Osmanli Kronigi/1-2". Hakikat Aylik Islam Dergisi 20/230-231 (Kasim-Aralik 2012), 43-45; 44-46.
Yilmaz, Hakan. "Yeni Tarihi Bulgularda Osmanli Atalari/2: Mahan'da Hüküm Süren Son Ata: 'Buka' veya 'Kizil Boga' Han", Türk Dünyasi Tarih Kültür Dergisi 68/405 (Ekim 2020),
52-59.
Yilmaz, Hakan. "Yeni Tarihi Bulgularda Osmanli Atalari / 4: "Anadolu'ya Yerlefen Ilk Ata: '§eh-Melik Kaya Alp' ya da "Kayir Han' (II)". Türk Dünyasi Tarih Kültür Dergisi 69/408 (Ocak 2021),
44-53.
Yilmaz, Hakan. "Anadolu'ya Yerlefen Ilk Ata: '§ah-Melik Kaya Alp' ya da 'Kayir Han' (III)". Türk Dünyasi Tarih Kültür Dergisi 69/409 (§ubat 2021), 36-43.
Yilmaz, Hakan. "Yeni Tarihi Bulgularda Osmanli Atalari / 6: Anadolu'ya Yerlefen Ilk Ata: '§ah-Melik Kaya Alp' ya da 'Kayir Han' (IV)". Türk Dünyasi Tarih Kültür Dergisi 69/410 (Mart 2021),
44-49.
Yilmaz, Hakan. "Osmanli Tarih Yaziminda Qelebi Sultan Mehmed Devri". Bursa Günlügü 13 (Haziran-Temmuz-Agustos 2021), 8-19.
Yilmaz, Hakan. "Yeni Tarihi Bulgularda Osmanli Atalari/8: Bizans U^larinda Savafip Beylik Alan Ilk Ata: Kayir Han-oglu 'Emir Gündüz Alp (Alpi)' / I". Türk Dünyasi Tarih Kültür Dergisi 70/416 (Eylül 2021), 32-39.
Yilmaz, Hakan. "Gö^, Fetih ve Yerlefim Yollarinin Kesiftigi En Stratejik Nokta: 'Sultan-önü'". Fetih ve MedeniyetDergisii/4 (Ekim 2021), 204-235.
Yilmaz, Hakan. "Babailer, Isyan ve Kuruluf", Aktüel Tarih 1 (Ocak-^ubat 2022), 36-48.
Yinan^, M. Halil. "Ertugrul Gazi". Islam Ansiklopedisi. 4/328-337. Istanbul: Milli Egitim Basimevi, 1988.
EKLER
Ek 1:
Resim 1-2. Kutalmijoglu Süleyman §ah, Süleyman bin Nu'man ve ^ehäbeddin Süleyman ^ah'in biyografilerinden derlenip, Kizil Boga ve Kaya Alp (Kayir Han)'in hikayeleriyle sentezlenerek ortaya
^ikarilan Osmanlilarin efsanevi atasi Süleyman §ah'i temsilen ^izilmij iki minyatür. (Dervij Mehmed, Subhatu'l-Ahbär (Österreichische Nationalbibliothek, A.F.50), 12a; Kitäb-i Silsile-
näme (VGM KTDBA, D. 1872), 17b.)
Ek :
Resim 3-4. Musavvir Hüseyin Gilani'nin Silsilenäme'sinin iki farkli nüshasinda kurgu-ata Süleyman §ah'a atfen yapilmif olan tasvirler. (Gilani, Silsilenäme (Österreichische Nationalbibliothek, A.F. 17/141), 29a; (Varfova Bibliothek Narodowa, BOZ, 183), 28a.)
HAKAN YILMAZ
Ek 3:
fri
V J "</J '' ' '.A'.r's'j ' ' ' A -í.
LJJi u: j í ¿J U^j
j/» S» j./i"' / ' w /
W
: >>y ¿k \j>¿v>¿uil j >1
■iíí »ti u ÍÁ^lr* -> ^ -»"/i «W-" 5
/ - ' ✓ ✓ / j 1 •
Lj '.i'* " ' • ß * UJV" Si*
>- uj t ^ JX
y* ^ ' ^ • ^ s v 14
Ve JuJl
' / 1 V r , y
» 'VlT ^ -J
CVUJ UVi y W-; ¿UsJ-J VSjjaj 1
l>J JJ * s j | ^ v /1 ^ J
yító J a'UVÍ.VÍ Ú 4?pj ö^y Li j«jü JU^ij i • LÍ »t
i,
1
r
F:
f
r-
— 1
Vi
■r ^
t-,
V -v
Vi
Resim 5. ílk fekli 76o/i359'da kaleme alinan literatürdeki ilk Tevärih-iAl-i Osmdn da, Süleyman §ah'i Osmanlilarin Mähän'dan gö^üp diyar-i Rúm'a ayak basmif ilk atalari olarak gösteren
sentez-rivayet.
(Kitäb-i Tevärih-i Al-i 'Osmdn (Edirne Selimiye Ktp., 1189/2091), 3b-4a.)
Sayi/Issue з ■ Nísan / April 2022
te
С: О
3 g-
- с:
^ ни
р з 2?
? I gr
S ^
р р
О
TL £
0 СЛ JT ST
& s g s:
? р 2. з
ttí »C/5
1 g? i -I
- ¡T p- $4
^ S
4 Qr
" CfQ p_
ttí çr £L n 3 ^
w ËL ST
ЙГ Й"
3 cw 3
^ "O FT"
° з- Ü %
¿ 3
2. P - з з
S "S ÉL *
S & ^ 8 ? p 3. 5
^ Ö. СП' g ¿
л ;§
A o p a :r сл
сю< Й'
vT 2 ^
p B. ^
в 3 3
CL P- P
—• ч/э
Ek 5:
Resim 7. Ilk Osmanli kronikleri ve Evliya Çelebi rivayetinde Süleyman Çah'in ölümü sonrasi kavmin fethederek ilerledigi beldeler olarak gösterilen yerlerin, Kayir Han'in ölümü sonrasi Bereket Han öncülügündeki Harzemlilerin ele geçirdikleri goç menzilleri oldugunu kanitlayan çagdaç Selçuklu tarihçisi Ibn Bibî'nin özgün kayitlari.
(el-Evämirü'l- 'Älä' iyye fï'l-Ummïl-Alà iyye (Süleymaniye Ktp. Ayasofya, 2985), 234b-235a.)
Resim 8. Firat Irmagi kiyisinda Süleyman Çah türbesinin yaninda yer alan, Osmanlilarin atasi Kayir Han'in halefi Bereket Han'in önünden geçtigi Ca'ber Kalesi'nin genel görünümü. Ca'ber-Rakka.
Ek 8:
Resim 10-11. Goç sirasindaki gerçek lider Bereket Han'in Kudüs'teki türbesinin kütüphaneye dónüftürüldükten sonra çekilmif fotograflari. (A. G. Walls, "The Turbat Barakat Khan or Khalidi
Library", Levant 6/1 (1974).)