Научная статья на тему 'Âşik tarzi şi̇i̇r geleneği̇ i̇le di̇van edebi̇yati şi̇i̇r geleneği̇ni̇n sözlü/yazili kültür bağlaminda etki̇leşi̇mi̇'

Âşik tarzi şi̇i̇r geleneği̇ i̇le di̇van edebi̇yati şi̇i̇r geleneği̇ni̇n sözlü/yazili kültür bağlaminda etki̇leşi̇mi̇ Текст научной статьи по специальности «Языкознание и литературоведение»

CC BY
289
35
i Надоели баннеры? Вы всегда можете отключить рекламу.
Ключевые слова
Aşık Tarzı Şiir Geleneği / Divan Edebiyatı Şiir Geleneği / Sözlü Kültür / Yazılı Kültür / Aruz Vezni / Minstrel Style Poetry Tradition / Divan Literature Poetry Tradition / Oral Culture / Written Culture / Prosodic Poems

Аннотация научной статьи по языкознанию и литературоведению, автор научной работы — Mesut Uğurlu

İnsanlık tarihinde yazı ortaya çıkıncaya kadar insan hafızasından başka bir kayıt aracı ve imkânı bulunmamaktadır. Aktarım işlevini yürüten bellekten/hafızadan başka hiçbir kayıt aracı mevcut değildir. Dolayısıyla halk edebiyatmm tü r ve şekil özellikleri “sözlü kültür” ortamı içerisinde oluşmuştan Sözlü kültür, ortaya çıkan zorunluluk ve ihtiyaç sebebiyle çeşitli aşamalardan geçerek yerini yazılı kültüre bırakmıştır. Yazmm icadmdan sonra yazılı geleneğin etkisiyle sözlü kültürün etkisi tamamen ortadan kaybolmuş değildir. Her iki gelenek, uzun bir süre b ir arada varlığını sürdürmüştür. Yazılı kültüre kadar sözlü kültür mahsulleri dilden dile aktarılarak m uhafaza edilmiştir. Yazıyla artta bu m ahsuller tamamen koruma altma alınmış olsa da, bu yazılı mahsullerin sözlü kültür vasıtasıyla dilden dile taşınmış ve sonrasında yazılı olarak kayıt altma alınmış olabilme durumu söz konusudur. Âşıklara ait kaydedilmiş bazı şiirler b ir m üddet sözlü kültürde yolculuk yaparak sonrasında yazılı kültürde muhafaza altma alınmıştır. Âşık tarzı edebiyat geleneği ve divan edebiyatı şiir geleneği mensupları uzun süre Osmanlı coğrafyasında mahsuller vermişlerdir. Bu süreçte kimi divan şairleri âşık tarzı gelenekte hakim olan heceli şiir salıasma girmiş, bazı âşıklar da divan şairlerinin kaleme aldıkları arıızlu şiirler icra etmişlerdir. Çalışmada Türk Edebiyatmm iki önemli geleneği olan Âşık Tarzı Şiir Geleneği ile Divan Edebiyatı Şiir Geleneğinin uzun süre birlikte varlığını sürdürmesi, sözlüA azılı kültür bağlanımda incelenmiştir. B u bağlamda ortaya çıkan arıızlu şiir m eseleleri tespit edilmeye çalışılmıştır.

i Надоели баннеры? Вы всегда можете отключить рекламу.
iНе можете найти то, что вам нужно? Попробуйте сервис подбора литературы.
i Надоели баннеры? Вы всегда можете отключить рекламу.

INTERACTION OF MINSTREL STYLE POETRY TRADITION WITH DIVAN LITERATURE POETRY TRADITION IN THE CONTEXT OF ORA LAV RİTTEN CULTURE

In the history o f m ankind, there was no other recording tools and opportunities other than human memory until the writing comes into being. There w as no recording tools other than the mind/memory which executes the transfer function. Therefore, the type and shape characteristics o f folk literature were formed in “oral culture” environment. Due to the necessity and requirement, oral cultare has gone through various stages and replaced by written culture. After the invention o f the writing, the influence o f oral culture h as not completely disappeared with the influence o f written tradition. Both traditions have coexisted for a long time. Until the written culture, verbal cultare works were preserved by transferring poets from language to language. Although these works are now completely protected, there are cases where the written works have been transferred from language to language through oral cultare and subsequently registered in writing. Some o f the poems recorded by minstrels had travelled in oral cultare for a while and then they were kept in written culture. Minstrel Style Poetry Tradition and Divan Literatare Poetry Tradition have given works in the Ottoman geography for a long time. In tins process some divan poets entered in the field o f syllabic poetry which was dominated by minstrel style, some minstrels performed poems w ith anız prosody written by divan poets. In this study, Minstrel Style Poetry Tradition and Divan Literatare Poetry Tradition, two important traditions o f Turkish Literatare, have been studied in the context o f oral/written cultare. In this context, prosodic poems issues h ave been tried to be detennined.

Текст научной работы на тему «Âşik tarzi şi̇i̇r geleneği̇ i̇le di̇van edebi̇yati şi̇i̇r geleneği̇ni̇n sözlü/yazili kültür bağlaminda etki̇leşi̇mi̇»

ULüSLARARASI DIL, EDEBIYAT VE KÜLTÜR ARAgTIRMAlARI DERGÎSÏ

Cilt: 1, Sayi: 1, 2018

INTERNATIONAL JOURNAL OF LANGUAGE, LITERATURE AND CULTURE RESEARCHES

МЕЖДУНАРОДНЫЙ ЖУРНАЛ ЛИНГВИСТИЧЕСКИХ, ЛИТЕРАТУРОВЕДЧЕСКИХ И КУЛЬТУРОЛОГИЧЕСКИХ ИССЛЕДОВАНИИ

Vol: 1, Issue: 1, 2018 Say fa - Page: 20-37

iThenticate-

.X_ Professional Plagiarism Prevention

A§IK TARZI Sil K GELENEGIILE DIVAN EDEBIYATI SUR GELENEGININ SÖZLÜ/YAZILI KÜLTÜR BAGLAMINDA ETKELE§iMi*

INTERACTION OF MINSTREL STYLE POETRY TRADITION WITH DIVAN LITERATURE POETRY TRADITION IN THE CONTEXT OF ORAL/W RITTEN CULTURE

Mes ut UGURLU**

MAKALE BÏLGiSl ÖZET

^Geliç: 04.10.2018 s/ Kabul: 13.11.2018 Insanlik tarihinde yazi ortaya çikmcaya kadar insan hafizasmdan ba§ka bir kayit araci ve imkâni bulunmamaktadir. Aktarim içlevini yiiriiten bellekten/hafizadan ba§ka hiçbir kayit araci meveut degildir. Dolayisiyla halk edebiyatmm tür ve §ekil özellikleri "sözlü kültür" ortann içerisinde olusmujtur. Sözlü kültür, ortaya çikaii zorimluluk ve ilitiyaç sebebiyle çeçitli açamalardan geçerek yerini yazili kültüre bimknustir. Yazmm icadmdan sonra yazili gelenegin etkisiyle sözlü kültürün etkisi tamamen ortadan kaybolmuç degildir. Her iki gelenek, uzun bir siire bir arada varligmi sürdürmü§tür. Yazili kültüre kadar sözlii kültür mahsulleri dilden dile aktanlarak muliafaza edilmiçtir. Yaziyla artik bu mahsuller tamamen korimia altma almmi§ olsa da, bu yazili mahsullerin sözlü kültür vasitasiyla dilden dile taçinmiç ve sonrasmda yazili olarak kayit altma alliums olabilme durumu söz konusudnr. Âçiklara ait kaydedilmiç bazi girier bir müddet sözlü kültürde yolculuk yaparak sonrasmda yazili kültürde muliafaza altma almmiçtrr. A§ik tarzi edebiyat gelenegi ve divan edebiyati çiir gelenegi mensuplari uzun sûre Osmanli cografyasmda malisuller venniçlerdir. Bu siireçte kimi divan çairleri â§ik tarzi gelenekte hakim olan heceli çiir saliasma gimii§, bazi âçiklar da divan çairlerinin kaleme aldiklari aruzlu çiirler icra etmiçlerdir. Çalismada Türk Edebiyatmm iki önemli gelenegi olan A§ik Tarzi Çiir Gelenegi ile Divan Edebiyati Çiir Geleneginin uzun siire birlikte varligmi stirdtirmesi, sözlü/yazili kültür baglammda incelenmiçtir. Bu baglamda ortaya çikan aruzlu çiir meseleleri tespit edilmeye çaliçilmiçtir.

Anahtar Kelimeler: Açik Tarzi §iir Gelenegi, Divan Edebiyati §iir Gelenegi, Sözlii Kültiir, Jamb Kültiir, Aruz Vezni.

ARTICLE INFO ABSTRACT

Received: 10.04.2018 s/ Accepted: 11.13.2018 In the history of mankind, there was no other recording tools and opportunities other than human memory until the writing comes into being. There was no recording tools otlier than the mind/memory which executes the transfer function. Therefore, the type and shape characteristics of folk literature were formed in "oral culture" environment. Due to the necessity and requirement, oral culture has gone through various stages and replaced by written culture. After the invention of the writing, the influence of oral culture has not completely disappeared with the influence of written tradition. Both traditions have coexisted for a long time. Until the written culture, verbal culture works were preserved by transferring poets from language to language. Although these works are now completely protected, there are cases where the written works have been transferred from language to language through oral culture and subsequently registered in writing. Some of the poems recorded by minstrels had travelled in oral culture for a while and then they were kept in written culture. Minstrel Style Poetry Tradition and Divan Literature Poetry Tradition have given works in the Ottoman geography for a long time. In this process some divan poets entered in the field of syllabic poetry which was dominated by minstrel style, some minstrels performed poems with aruz prosody written by divan poets. In this study, Minstrel Style Poetry Tradition and Divan Literature Poetry Tradition, two important traditions of Turkish Literature, have been studied in the context of oral/written culture. In this context, prosodic poems issues have been tried to be determined.

Keywords: Minstrel Style Poetry Tradition, Divan Literature Poetry Tradition, Oral Culture, Written Culture, Prosodie Poems.

* Bu inakale Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyati Anabilim Dali'nda savunulan "A§ik Tarzi §iir Geleneginde Aruzlu §iirler Üzerine Bir Arasiinna" adli doktora tezinin bir kismindan ürelilmistir.

** Dr.. Milli Egitim Bakanligi, Ankara/Türkiye. E-mail: bumeya@gmail.coin ORCID https://orcid.org/0000-0002-1234-1019

Extended Abstract

Minstrel Style Poetry Tradition and Divan Literature Poetry Tradition have enriched Turkish literature. In the last half of the 16th century, especially after Gevherf and Asik Omer, the elements of folk literature within the Turkish literature gradually weakened and the divan literature output increased. Some minstrels who grew up in the geography of the Ottoman Empire, didn't want to fall behind of the divan poets so that began to use the verse forms of the divan literature such as gazel, murabba, miiseddes, miistezad. These minstrels, began to give more and more places to foreign words m their poems like divan poets. Thus, they tried to prove that they did not fall behind the divan poets. The structure of this Turkish literature lasted in the I9th century. In this process, the interactions of minstrels and divan literature representatives followed each other m the context of oral / written culture.

Until the written culture, verbal cultural outputs were preserved by transferring poets from language to language. Although these outputs are now fully protected, it should be noted that these written outputs have been transferred from language to language through oral culture and subsequentiy recorded m writing. Some of the poems written in the conks (long-opened, leather-covered notebook including poems) and corpuses of minstrels were probably kept in the written culture after traveling for a while in oral cuiture.

Due to the necessity, oral culture has gone through various stages and replaced by written culture. After the invention of the writing, the influence of oral culture has not completely disappeared with the influence of written tradition. Both traditions have coexisted for a long time. Minstrels and poets of divan literature were also influenced by this structure. As a result of this interaction, while some of the minstrels entered the field of the tradition of the divan poets, some of the divan poets entered the field of the tradition of minstrel.

Some issues have emerged in the context of the oral/written culture related to the prosodic poems in both of the traditions of Minstrel and Divan Literature, which have existed for a long time together in the tradition of Turkish Literature. These issues identified in the context of our study are as follows:

1. Prosodic poem rules are the most important elements in determining if the poems are written with prosodic or not. According to the nature/quantity of the prosodic rules used in the poems, the researchers declare that the poems are prosodic/syllable or not. In a poem examined, the number and frequency of prosodic rules are determined. And in this context, it is evaluated whether the poem is prosodic or not. All these evaluations should be taken into account whether or not the poetry is recorded in oral/written culture. It should be taken into consideration that some of the poems which are recorded in written culture and after then recorded in written culture may be subject to some changes (such as spelling mistakes). This situation may affect the quality/quantity of the prosodic rules of revised poems. Researchers revising these poems should be evaluated in this context.

2. It is less likely to make mistakes when compared to the poems of divan literature poets with minstrels. The reason for this is the type and number of the prosodic poem species used in the minstrel's poems are less than those used in the divan literature. One of the reasons for this situation is the memorial superiority of the written cultural tradition compared to the oral culture tradition.

3. It can cause some mistakes during the recording or transcription process of the poems. This situation leads to different assessments among researchers. One of the factors causing this situation is that it takes a while in the tradition of oral culture and then poems which are recorded with writing are exposed both spelling and spelling mistakes.

Transition between oral and written culture should be taken into account as a contextual element m the emergence of some issues related to the poetic poetry of minstrels which are conserved in a written culture after being performed in front of the community and traveled in oral culture for a while.

Giri§

insanoglu gegmi^ten giiniimiize ge^itli yontemlerle birbirileriyle ileti§im kurmu§lardir. ileti§im yontemi olarak ozelllkle viicudun duyu organlarini yani el, ayak, goz, yiiz, agiz ve dlllerini kullanmi§lardir. Soziin di§inda el kol hareketleri ve yiiz mimikleriyle etkin bir ileti§im yontemi geli§tirmi§lerdir. insanoglu ifin bir miiddet sonra sozlii ileti§im yetersiz kalmaya ba§lami§tir. Sozlii kiiltiiriin hakim oldugu, heniiz yazinin icat edilmedigi ilkel bilgi toplayiciliginin ya§andigi donemlerde ortaya <;ikan ve M9 eskimeyen mesele "yarin meselesi"

olmuçtur. Temel ihtiyaci olan besin malzemelerini buldugu dönemde tüketen ve karnini doyurabilen insanoglu, "Yarin ne olacak?" sorusuna yanit aramaya ba§lami§tir.

Kimi zaman kannlanni doyurmakta zorluk çeken eski dönem insanlan, bazen çok miktarda besin malzemelerine sahip olabilmiçlerdir. Bu dumm baçka arayiçlara sebep olmuçtur çiinkii ihtiyaçlanndan fazla olam muhafaza edememiç ve saklayamamiçlardir. Saklayamadiklan besin malzemelerinin kurtlandigini veya çiiriidiigiinii gördiiklerinde ve bu bozulmuç yiyecekleri yediklerinde hastalandikianni veya öldüklerini fark ettiklerinde, bu ellerindeki gidalan nasil saklayabileceklerini ve muhafaza edebileceklerini ve böylelikle ihtiyaç duyduklannda nasil kullanabileceklerini sorgulamaya ba§lami§lardir. Sorgulamalan neticesinde tuzlanarak veya kurutularak muhafaza ettikleri hayvan etlerinin bozulmadigini, bir süre sonra tekrar yenebilir oldugunu ke§fetmi§lerdir. Böylelikle tuza basmak veya kurutmak, pastirma yapmak suretiyle yarin da kullanilabilir teknikler bulmuçlardir. Ayni §ekilde bilginin de yarinlara saklayabilmenin yolunu, tecriibenin de yannlara aktarabilmenin yolunu aramiçlardir. Zehirli mantar ile yenebilir mantar arasindaki farki act tecrübelerle ke§fettiklerinde bu bilgileri kendilerinden sonrakilere de aktarabilmenin arayiçi içerisine girmiçlerdir. Bir insandan diger insana bir kuçaktan diger ku§aga bilgi aktarilamadiginda ortaya çikan olumsuzluklardan rahatsiz olmuçlar ve bu soruna çôziim arama gayreti içerisinde olmuçlardir. Bu ihtiyaçlann yol açtigi arayiçlar, yazintn icadina kadar sürmü§tür.

Yazintn icadindan sonra yazilt gelenegin etkisiyle sözlü kültürün etkisini tamamen yitirmiç degildir. Bu iki gelenek de bir arada varligini sürdürmü§tür. Yazilt toplumlarda iletiçim bir siire daha agizdan agiza gerçekle§mi§tir. Bu durum 19. Yiizyihn son çeyregine kadar devam etmiçtir. Türk Edebiyatinin önemli iki akimt olan §tk Tarzt §iir Gelenegi ile Divan Edebiyati temsilcileri bu baglamda mahsuller üretmeye, birbirilerine karçt üstiin gelmeye ve varhklanni muhafaza etme miicadelesi vermiçlerdir.

Ozan-baksi ve tekke-tasavvuf edebiyati geleneklerinin â§ik tarzi §iir geleneginin öncülleri olarak heceli mahsuller verdigi siireç içerisinde divan edebiyati geleneginin arzulu mahsulleri, Türk edebiyatini birlikte zenginleçtirmi§1erdir. 16. yüzyilin son yansinda, özeilikle Gevherî ve A§ik Omer'den sonra, Türk edebiyatinin içerisindeki halk edebiyati unsurlari giderek zayiflamiç ve divan edebiyati mahsullerinde arti§ görülmü§tür. Osmanli Devleti cografyasinda yetiçen bazi âçiklar, divan çairlerinden geri kalmamak için, aruz veznini ve gazel, murabba, müseddes, müstezad gibi bazi divan edebiyati nazim çekillerini kullanmaya ba§lami§lardir. Bu âçiklar, çiirlerinde yabanci terkip ve kelimelere, divan edebiyatina mahsus mefhumlara manzumelerinde giderek daha fazla yer vermeye ba§lami§lardir. Böylelikle divan çairlerinden geri kalmadiklanni ispatlamaya çali§mi§lardir. Türk edebiyatinin bu yapisi 19. Yüzyila kadar sürmü§tür.

Bu sûreçte â§ik tarzi ve divan edebiyati temsilcilerinin birbirileri ile etkileçimleri iki önemli baglamda sürmü§tür. Birincisi sözlü/yazili kültür geçi§ süreci, digerí de Osmanli Devletinin patrimonyal yapisidir.

Sözlü kültür, ortaya çikan zorunluluk ve ihtiyaç sebebiyle çeçitli açamal ardan geçerek yerini yazili kültüre birakmiçtir. Yazinin icadindan sonra yazili gelenegin etkisiyle sözlü kültürün etkisi tamamen ortadan kaybolmuç degildir. Her iki gelenek, uzun bir süre bir arada varligmi sürdürmü§tür.

Yazili kültüre kadar sözlü kültür mahsulleri dilden dile aktanlarak muhafaza edilmi§tir. Yaziyla artik bu mahsuller tamamen koruma altina ahnmi§ olsa da, bu yazili mahsullerin sözlü kültür vasitasiyla dilden dile ta§inmi§ ve sonrasinda yazili olarak kayit altma alinmi§ olabilecegi göz önünde bulundurulmalidir. A§iklara ait cönklerde ve mecmualarda yer alan yazili olarak kaydedilmi§ bazi girier muhtemelen bir müddet sözlü kültürde yolculuk yaparak sonrasinda yazili kültürde muhafaza altina alinmi§tir.

£ali§mada her iki edebi kültürün birbirilerinden etkile§imi ile ilgili olarak sözlü/yazili kültür baglaminda ge9irdikleri süre9 analiz edilmeye 9ah§ilmi§tir.

Sözlü/Yazili Kültür Baglaminda ħik Tarzi §iir Gelenegi ile Divan Eäebiyati §iir Geleneginin Etkile$imi

MÖ 3500 yilinda Mezopotamya'da yogun bir ticaret hayatina sahip olan Sümerlerin ticarette kullandiklari verileri ve bilgileri muhafaza edecek bir depo arayi§lari neticesinde ortaya 9ikan yazi, Tann'nin mallarim korumak igin de gerekli bir tekniktlr. Harfler yardimiyla i§aretlere baglanan yazi ile duygu, dü§ünce ve sözlerin aktanmi saglanmi§tir. Böylelikle gerektiginde kayit altma alinan sözler tekrar edilebilecektir. Yazi ortaya 9ikincaya kadar msanlik tarihinde insan hafizasindan ba§ka bir kayit araci ve imkäni bulunmamaktadir. Aktarim i§levini yürüten bellekten/hafizadan ba§ka hi9bir kayit araci mevcut degildir. Dolayisiyla da halk edebiyatinin tür ve §ekil özellikleri Ong'un ifadesine göre "birincil sözlü kültür" ortami i9erisinde olu§mu§tur. Birinci sözlü kültür ortamina göre olu§an kalip ifadeler, tekrarlar, daima §ilr §eklinde söylenmi§tir. £ünkü §ilr, sözlü kültür ortaminda bir teknik olarak, muhafaza/konserve teknigi olarak i§lev görmektedir. Heceli olsun veya aruzlu olsun tüm §ilr türleri de, duyguyu ve dü§ünceyi tuzlama gibi, tütsüleme gibi, bastirma/pastirma yapma gibi, kavurma gibi konserve etme yöntemleridir (£obanoglu 2017).

Sözlü kültür ortaminda sadece hafiza vardir. Bu sebeple kalici olmasi, hatirlanmasi gerektigi dü§ünülen sözlerin hafizada kolay kalmasinin, kolaylikla ezberlenebilir ve hatirlanabilir olmasinin yöntemleri ara§tirilmi§tir. Sözü kolay hatirlanabilir kilmanin en etkin formülü §iirlerin i9erisinde kullanilan ritimle gergekle^ini^tir. Bunlar, halk edebiyatinin temel özelliklerini olu§turur. Sözün §iirsel aktariminin hafizada kaliciligi kismen saglanmi§ olsa da ritim/ezgi/müzik e§liginde söylemenin gücü ve etkisi anla§ilmi§tir ((^obanoglu 2017).

Sözlü kültürde hafizanin gelecege aktanlmasi i9in farkli yardimci unsurlarla desteklenmi§tir. Bu unsurlardan en önemlisi ezgidir. Ezgiyle birlikte fiziksel hareketleri i9eren "beden dili"ni de ekleyebiliriz. Müzik, ritim ve ezgi kadar etkili olmasa da "beden dili" de bellegin aktarilmasinda yardimci unsurlar arasindadir. Avustralya'da ve bazi farkli ülkelerde, yerliler sözlü kültüre ezgiyi eklemi§ler ve bu ritimli sözleri icralan esnasinda yaptiklari hareketlerle (örn. §arki söylerken iplerle §ekilier 9izerek, el hol hareketleri, danslar veya öne arkaya sallanma gibi bedensel hareketler yaparak) desteklemi§lerdir (Ong 2003: 81). Bunun yani sira ritüeller de sözü beilege kaydetmeye yarayan ve bu i§levi haiz ara9lardan biridir. Ritüeller bir topluluga ait gegmi^in, kültürel bellegin yeniden canlandirilmasi, animsatilmasi, hatirlanmasidir. Ritüellerde mevcut olan canlandirmalar söze ve bedensel hareketlere dayanir. Bedensel hareketler, söz ve imgeler vasitasiyla olu§an ritüeller toplumsal bellegi korur ve aktarilmasina ara9 vazifesi görür.

Aruz vezni de bir anlamda ezgidir. Îçerisinde ritim barindirir. Hece vezninde hece sayilan ve duraklar sayesinde hatirlama kolaylaçir. Ancak amzun "kendisi bir ritimdir" denilebilir. Çûnkii her heceyi bir ses olarak (örnegin tokmak sesi gibi) ele alirsak, kisa ve uzun hecelere o ses degeri verildiginde ritim ortaya çikar. Uzun hecelere "tak" sesi kisa hecelere de "ta" sesi verildiginde Fâ'ilâtûn/Fâ'ilâtûn/Fâ'ilâtûn/Fâ'iliin kalibi ile yazilmi§ aruzlu çiirin tak-ta-tak-tak/tak-ta-tak-tak/tak-ta-tak-tak/tak-ta-tak §eklinde bir ritmi oldugu göriilür. Bundan yola çikarak aruzlu §iirlerin sözlü kültiir içerisindeki diger mahsullere nazaran daha hatirlanabilir ve degiçime daha dirençii oldugu söylenebilir.

Dil ve müzik ritmiyle koçullanan ezber üzerine çaliçmalar bulunmaktadir. Bu çaliçm al ardan biri Somalili digerí de Japon halk âçiklari üzerinde gerçekle§tirilmi§tir. Somalili halk âçiklari ile ilgili çaliçmada âçiklann dilbilgisi ögrenircesine §iir ôlçiisii ögrendikleri görülmü§tür. Açiklar ve Somali dilbilgisi uzmanlari bu ôlçiiniin kurallanni açiklayamazlar. Somali âçiklari, önce §iiri kelimesi kelimesine tek bailarina düzenlerler ve sonrasinda ya kendi çiirlerini kendileri icra eder, ya da ba§ka birine söylemesi için aktarirlar. Bu da, kelimesi kelimesine sözlü ezbere kusursuz bir örnektir (Ong 2014: 81).

íkinci çaliçma, Japon âçiklar üzerinde gerçekle§tirilmi§tir. Bu çaliçma ezginin sözlü kültürün aktarilmasinda bir araç olarak kullanilmasini örneklendirir. Araçtirmayi gerçekl estiren Rutledge (1981), bugün halen varligini sürdüren Heike'nin Öyküsü sözlü anlatisinin birkaç sesli bölümünün çalgisiz, bazi bölümlerinin sadece çalgili çekilde söylendigini aktanr. Öykünün anlati ve çalgili bölümlerinin çiraklar tarafindan kûçûk ya§ta ustalanndan ezberlediklerini ortaya koyar. Bu §ekilde nesiliere aktanlan öykünün her ne kadar bazi bölümlerinin degi§mi§ olabildigi ortaya konulsa da sonuç olarak çok siki bir disiplinle yillar yili degiçmeden aktarildigini ortaya koyar (Ong 2014: 81).

Sözün hafizada daha kolay kalmasini saglamasi yönüyle keçfediien ritim, §iirlerde yer almiçtir. Musikînin notasi oldugu gibi siirin de ritmi vardir (Cançelik 2013: 21). Bu sebeple hem musikili, makamli sözler hem de vurgulu, kendine has ritimli §iir sözleri, sözlü kültür döneminde sikça kullanihr ve nesiliere aktarmamn yöntemi olarak kullanilmiçtir. Türklerde de bu durum degi§memi§tir. Türkler in ilk edebî eserlerinde de dinî mahiyeti haiz musiki vardir (2013: 22). Ozan-Baksi geleneginin ortaya çikiçindan itibaren bu gelenek içerisinde §iir ve musikinin bir arada yer aldigini ve degiçik dönemlerde farkli versiyonlarla geliçtigi bilinmektedir. îlk bastarda siir, musiki ve raks beraber icra edilmistir. Daha soma raks bu iki unsurdan аугйтц ama siir ile musikinin beraberligi asirlarca devam elmislir. Yani ozan ve kopuzcu sonradan aynlmistir (2013: 23). Osmanli Devletinin kuruluçundan önce de musiki ve §iir bir arada gel i çmeye devam etmi§ ve Osmanli Devletinin kuruluçundan sonra da â§ik edebiyati ve divan edebiyati gelenekleri içerisinde varligini sürdürmü§tür.

Sözlü kültür döneminde sözün muhafaza edilebilecegi tek yer, insan akli ve hafizasidir. Hafizasinda muhafaza ettigi sözleri aktarma yolunda arayiçlar içerisindeki insanoglu, §iir §eklinde söyleme ritmik tekrarlar ve ahengin zihninde kalici oldugunu fark etmiçtir. Çok eski devirden beri yeryüzündeki bütün edebi gelenekler §iir §eklinde ortaya çikmiçtir. Ong'a göre bu nedenle askerler hep kahraman, prensesler hep güzel, çinarlar hep ulu çinar olur. Aslinda askerlere, prenseslere veya çinarlara haska sifatlar eklenmesine eklenir, ancak bunlarin da helirlenmis olmasi gerekir: örnegin kabadayi asker, kederli prenses de söz dagarcigina

girebilir. Sifatlar igin gegerli olan, basket kaliplar igin de gegerlidir. Bir kalipsal deyis bir kez hillurlasti mi, en iyisi ona hig dokunmamaktir (Ong 2014: 55).

Usta avcilardan avlanmasim ögrenmek, müritlik, drnleme, dinleneni tekrarlama, atasözlerine ve bunlan yeniden tertiplemeye häkim olma veya kalipla§mi§ deyi§lerle özgün deyi§ler olu§turma, ortak gegmi^e tek viicut olarak bakip katilma, bir tür 9iraklik sayilir ve bunlar sözlü kültür i9erisindeki ögrenim yöntemleridir (2014: 21). Bu baglamda a§ik tarzi gelenegm i9erisinde mevcut en önemli unsurlardan biri olan 9irakligin bir sözlü kültür ögrenim yöntemi olarak yer aldigi görülmektedir.

Sözlü kültür, ortaya 9ikan zorunluluk ve ihtiya9 sebebiyle ge§itli a§amalardan ge9erek yerini yazili kültüre birakmi§tir. Zamanla kullanilan dilier birbirini etkilemi§, her biri kismi veya geni§ 9apli degi§ikliklere maruz kalmi§tir. Bununla birlikte yazi sistemlerinde de degi§iklikler meydana gelmi§tir. Bazi yazi sistemleri ise diger bir kom§u dilinin yazi sistemini almi§ ve kendi diline uygun hale getirmi§tir. Bu sebeple dilierin evrim ge9irdiklerini söylemek mümkündür. Dil, onu kullananlarin bilinfli ve metodolojik müdahaleleriyle ama9lari dogrultusunda, mesela kullanilan dile en uygun simgelerle yazi dilinin olu§turulmasi amaciyla veya tamamen bu ama9lardan ve müdahalelerden bagimsiz olarak zamanla ve kendiliginden degi§ime/geli§ime ugrayabilir. Zamanla yazi sisteminin kästen, bilinfli olarak, bir ama9 dogrultusunda veya kendiliginden maruz kaldigi kü9üklü büyüklü degi§iklikler, bugün birbirilerinden tamamen farkli yazi sistemlerinin mevcudiyetine sebep olmu§tur (Fischer 1999: 83). Böylelikle klasik antik 9agdan beri uygulanan ve i§lev gören sözlü kültür ürünleri bu 9e§itli yazi sistemlerinin i9erisinde varligini sürdürmeye ba§lami§tir. 16. yüzyrfin sonunda basilan hitabet (retorik) ders kitaplari, bu sanatin geleneksel hes unsurundan (huliis, düzenleme, üslup, bellek ve sözlü aktans) dördüncüsünü, yani bellegi, yaziya uygulanamadigi igin dtsartda hirakmistir (Ong 2014: 138).

Yazinin okunmasi, o yazinin "ses"e dönü§türülmesidir. Söz yazisiz da olur aneak sözsüz yazi olmaz (Ong 2014: 20). Her sözlü dil yazili degildir. Bugün dünyada konu§ulan yüzlerce dilin yazi dili yoktur (Ong 2014: 19). Buna örnek olarak Siirt Arap9asi verilebilir.

Yazili metinlerin sesle baglanti kurma gerekliligi neticesinde her ne kadar yazmin daha fazla olanaklari olsa da yaziyi seslendirilen söz yerini korumayi ba§armi§tir. Ong'un ifade ettigi gibi bir metni okumak, metni sese dönü§türmektir. ister yüksek sesle, ister sessiz, ister teker teker heceleyerek ya da ileri teknoloji kültürlerindeki gibi hizli ve üstünkörü okuyarak olsun, yazi hi9bir zaman sözlü nitelikten bagini koparamaz... Sözlü anlatim, yazisiz da var olur. Dolayisiyla her sözlü dil yazili degildir. Ancak yazi, sözlü anlatim olmaksizin hi9bir zaman var olamaz (Ong 2014: 20). Goody de yazinin önemini §u sözlerle vurgular:

"Yazi, konttsma dilini korur, ayrica kapsamli toplumsal sonuglari olan dil-odakli haska birgok süreci düzenler, slancktrllaslirir, yönlendirir, zenginle§tirir ve yaratir. Bugün bildigimiz anlamiyla insan toplumu, yazi olmadan varligini sürdüremez. Modern dünyamizda dil ögrenmekten sonra en önemli beceri okuma-yazma ögrenmektir. Yazi, gösterdigi garpici gelisim sayesinde, 5000 yih gok az asan bir zaman diliminde insanlik igin, yansittigi dil kadar vazgegilmez hale gelmistir " (Goody 2017: 84).

ilyada ve Odysseia metinleri yazili §iir veya §iir par9alarindan olu§mu§tur. £6ziimleyiciler bu metinlerin biitiiniinii par9alara ayinp, bunlann nasil bir araya geldigini 96zumlemeye 9ali§mi§lardir. Ancak gali^malari kapsaminda ele aldiklan §iirleri, sadece "yazili metin" olarak dii§iinmeleri, ba§ka teorik yakla§imlarin olu§masina zemin hazirlami§tir. 20. yiizyilin ba§lannda "yazili metin" merkezli yakla§imda bulunan 9ozumleyicilerin yerini biitiinciiler almi§tir. Biitiinciiler de ilyada ve Odysseia'daki metinleri tek bir ki§inin yaratmi§ olabilecegine inanmi§lardir. Biitiinciilere gore bu metinlerin yapisi 90k saglam, kahramanlari tutarli, sanat degeri iistiin yapitlardir ve bu biitiinii olsa olsa tek bir ki§i yaratmi§tir (Ong 2014: 33). Ba§langi9taki Homeros sorunu temel olarak bu §ekilde tanimlanabilir.

Yazinin icadindan sonra yazili gelenegin etkisiyle sozlii kiiltiiriin etkisini tamamen yitirmi§ degildir. Bu iki gelenek de bir arada varligini siirdiirmii§tiir. Yazili toplumlarda ileti§im bir siire daha agizdan agiza gergekle^mi^tir. Bu durum 19. Yiizyilin son 9eyregine kadar, yani Goody'nin ifadesiyle Avrupa'da neredeyse evrensel okur-yazarlik elde edilinceye kadar devam etmi§tir (2017: 56). Fakat sozlii ve yazili kiiltiiriin dualitesi, farkli sorunlann ortaya 9ikmasina sebep olmu§tur. Goody, bu sorunun ne oldugunu §u sozlerle ifade eder:

"Yazinin genel anlamda toplum uzerindeki etkisi son derece qarpicidir, fakat yazili tarihin biiyiik bir kismi boyunca okuma ve yazma, halkin yalnizca kugiik ve elit bir kisminin erisebilecegi bir yeti olarak kalmistir ve nufusun biiyiik bir gogunlugu, dzellikle "literatilr" baglaminda, yalnizca lecto-oral iletisime baglidir. Qogu durumda bu iki gelenek bir arada biiliinmiisliir. Bu durum farkli tiirlerin analizinde bazi sorunlar teskil eder, gunkii gunumuzde, okuryazar literatilriln (anlatisallik, yani romanda oldugu gibi hikaye anlatimi igin gereken ardisikhk gibi) niteliklerini salt sozlii tiirler uzerine atfederek yorumlamaya yonelik bir yatkinlik vardir. Yazili literatilr asla yalnizca halihazirda varolanin yaziya gegirilmesinden ibaret degildir. Bir mit ya da hikaye yaziya dokiilurken mutlaka degisime ugrar; boylece yeni bir grup tiir iginde ve ayni zamanda eski tiirlerin modifikasyonlari arasinda bir mevziye yerlesir " (2017: 54).

Yazinin ilk gereksinim duyuldugu ve kullanildigi alan ekonomik alan oldugu ifin, bu alanda yazilan yazilann i9erikleri genelde, imza, malin hiiviyeti, mal listesi, miilkiyetin belirlenmesi, malin siniflandirilmasi, hesap kaydi, miibadelenin kaydi vb. ba§liklardan olu§uyordu. Yazinin sonradan siyasal ve dini hayatta da kullanilmasiyla, ekonomik i9erigine ek olarak, dini ve siyasal i9eriklerde eklenmi§tir. Yazinin icadi sonrasi bir9ok yerde degi§ik varyantlarda yazi sistemleri olu§mu§ ve geli§mi§tir. Sozlii kiiltiirde bellekte yer alan bilgiler, edebi mahsuller, mitler ve ritiieller yerini yazinin kudretli hafizasina birakmi§tir. Mitler, destanlar, atasozleri, bilmeceler, ritiieller gibi sozlii kiiltiir mahsulleri sadece iiretildigi cografyada sinirli kalmaz, kiiltiirel bellegi ve kimligi olu§turan bilgiler i§levini muhafaza ederek yayildigi ve etkiledigi diger cografyalarda da ya§am alani bularak hatirlanabilir ve sonraki nesiliere ula§abilirler. Boylece sozlii kiiltiir belleginde yer alan unsurlar yerini kutsal metinlere ve onlarm yorumlarini i9eren yazili kiiltiire devretmi§tir.

$ airier, §iirlerini yaratmada o §iirin gerektirdigi §ekli dikkate alirlar. §airin kelime se9imini bir bakima §iir ol^usii ko§ullandinr. §airi §iirdeki ol9iiye uygun kelimeler se9meye zorlar. Ancak genel varsayim, §lir ol9iisiiniin gerektirdigi kelime se9iminin §airin kendi zekasmdan ve yeteneginden kaynaklandigidir. Yazinin icadindan ve ozeilikle matbaanm

icadindan sonra toplumda §airlere kar§i bazi endi§eli yakla§imlar olu§mu§tur. §airin kendisinin üretmedigi, önceden hazirlanmi§ kaynaklan kullanmi§ olmasi endi§esi olu§mu§tur. Sözlü kültürde bu endive nispeten azdir.

$ airier §iirlerini kendilerine ait özgün olarak olu§turmak ve halkin önüne sunmak zorundadirlar. Önceki §iirlerden esinlenmek normal kar§ilanabilir. Klasik £ag sonrasi Latince §iir yazmak ifin kullanilan "standart deyi§" kltap9igi ortaya 9ikmi§tir. Klasik Latin sairlerinin yapitlarindan derlenen, sifatlar ve cümleciklerin dize ölgüsüne uygun uzun ve kisa heceleriyle bir bir belirtilen (...) ve sair olma heveslilerine hasir siir malzemesi sunan bu kitap9ik 19. yiizyilin sonlanna kadar geni§ bir sahada kaynak olarak kullanilmi§tir (Ong 2014: 35). Böylelikle bazi §airlerin §iirlerini olu§turan ögeler önceki §airl erden alinmi§tir (2014: 35).

Romantizm akimi ile §airlerin §iirlerinin özgün oldugu yönündeki iddialan daha da artmi§tir. Romantik akim döneminde kusursuz sair, Tanri gibi yoktan yaratandir; bir sair ne kadar iyiyse, siiri de o kadar beklenmediktir. Hazir malzemeyle yetinmek, ya acemilerin ya da islah olamayacak kadar basil sairlerin harci sayilmistir (2014: 36).

Ong'un ifadesine göre M.Ö. 700-650 yiliannda yeni Yunan alfabesi ile yazilmi§ olan ve yüzyillar boyunca §ekil degi§tirerek yeniden §ekilienen Homeros destanlarimn dili, o dönemde ya§ayan halkin günlük ya§aminda konu§madigi, yalniz a§iklann ustalanndan ögrenip kullandiklan farkli bir Yunanca'dir. ("esitli metinlerin list üste hirikmis dilinden ziyade, nesilden nesile destan ozanlarinin dize ölgüsünü tutturmak igin koruyup ve/veya yeniden hirlestirdikleri kahplasmis deyislerin dilidir. Alfabeyle yazilan ilk uzun metinlerdir (2014: 37).

Kulaktan kulaga, agizdan agiza dola§an ritimle söylenen sözler, kalipla§mi§ hazir deyi§ler bellegi destekler ve hafizada daha kalici olurlar. Sözlü kültür ile aktanlan kalipla§mi§ ritmik sözler, bazi yazili kaynaklarda veya sözlüklerde de görülebilir. Fakat kalipla§mi§ deyi§lerden olu§mayan, sözlü kültürde sik sik kullanilmayan ve tekrarlanmayan hi9bir dü§ünce sürdürülebilir degildir. Qünkü deyisler diisiincenin özüdür (2014: 50).

Nesilden nesile aktanlan girier, masallar, deyi§ler, bilmece ve atasözleri gibi sözlü kültür ürünleri degi§ime diren9lidir. Kaliplann kullanildigi halk arasinda da bu degi§imin direnci bilinmektedir. Ong'un gali§masinda bu konuya ili§kin ya§ami§ oldugu örnek, yazann kendi §öyle aktarmi§tir:

"Ben de birkagyil önce öyle bir dinleyici tepkimne maruz kaldim; beni dinleyen, gevresi okuryazarlarla sarili olsa bile, henüz sözlü zihniyetini yitirmemis, kügük yegenim Cathy 'ydi. Kendisine Üg Minik Domuz masalini unlatirken "minik domuz ofladi pufladi, ofladi pufladi, ofladi pufladi," dedim. Masall bilen Cathy, kullandigim kaliba burun kivirdi, günkü kaliplari onun bekledigi sirayla söylememistim. Somurtup "minik domuz, ofladi pufladi, pufladi ofladi, ofladi pufladi," dedi. Halk ozanlarinin yaptigi gibi ben de dinleyicinin gönlüne uymak igin masalin ahsilmis kalibina göre söz sirasini degislirdim " (2014: 85).

Sözlü bi9imlenen dü§ünce geli§tik9e hazir deyi§lerin kullanimi da daha rnce bir ustalik kazanir. Kahpla§mi§ deyisler ve atasözleri ortaya 9ikar. Bu, tüm sözlü kültürler ifin ge9erlidir. Bunlar öylesine degi§mez kaliplardir ki, halkin nazannda bir nevi degi§mez kurallar niteligi

kazanmi§tir. Hatta bazi atasozleri, degimler gibi sozlii kiiltiir unsurlan eski kanunlar i9erisinde bile yer alarak bu donemlerde hakim/yargi9 rolii bulunan ki§iler, ilgili davalan adil bir §ekilde karara baglamak i9in gerek9elerinde atasozleri/deyimleri kullanmi§lardir (2014: 51).

Sozlii ezberin sozlii sanat bi9imlerindeki i§levi, ara§tirmacilarin varsaydiklanndan farklidir. Onceleri ara§tirmacilar, sozlii kiiltiir i9erisinde metin ezberinin yonteminin tipki yazili metin ezberi gibi kelime tekrari yontemiyle gergekle^tigini dii§iinmii§lerdir. Yazi kiiltiiriinde kelime ezberi, metin iizerinden gergekle§ir ve ezberlemeye gali§an ki§i gerektiginde ezber metninin dogrulugunu yazili metinden denetleyebilmektedir. Yazinin icat edilmedigi bir devirde, ezberlenen metnin dogrulugunun nasil denetlenebilecegi ile ilgili bir ba§vuru kaynagi bulunmamaktadir. Sadece ezberlenen metinler ancak iki veya daha fazla ki§inin aym anda aym sozleri tekrarlamasiyla denetlenebilmektedir (2014: 75).

Yazinin icadi ile bilginin muhafazasi i9in yeni bir "muhafaza kabi" ke§fedilmi§ olur. Bu kap i9erisinde yer alan bilgiler, her zaman eri§ime a9iktir. isteyen ki§i istedigi zaman artik bilgiye kolay eri§im imkanini elde etmi§tir. Fakat bu bilgiler kullanilmadigi zaman hi9bir i§levi haiz degildir. Kullanildigi miiddet9e i§e yarayabilir ve faydali olabilir. Yazili kiiltiire kadar sozlii kiiltiir mahsullerinin dilden dile aktarimi ile kiiltiiriin muhafaza edildlgi soylenebilir. Yaziyla artik bu mahsuller koruma altina alinmi§tir. Ancak, yazili eski eserler mcelemeye alindiginda i9erigini olu§turan metinlerin sozlii kiiltiir vasitasiyla dilden dile ta§inmi§ ve sonrasinda yazili olarak kayit altina alinmi§ olabilecegi unutulmamalidir. A§iklara ait conklerde ve mecmualarda yer alan yazili olarak kaydedilmi§ bazi §iirlerin de bir miiddet sozlii kiiltiirde yolculuk yaparak sonrasinda yazili kiiltiirde muhafaza altina ahndigi soylenebilir. Bu durumda kar§ila§ilacak zorluk, metnin i9erisindeki hangi iiriinlerin sozlii kiiltiire ait oldugunu tespit edebilmektir. Goody, bu durumu §u sozlerle ifade eder:

"Folklor terimi genellikle yalmzca azinligin okuyup yazabildigi ve geri kalanlarinin, Tung Qagi sonrasi Avrupa ve Asya kultiirlerinin koylii sinifinda siklikla gdriildugu gibi, okuryazar olmadigi, yani "okumamis" oldugu karmasik kultiirlerdeki sozlii faaliyetler igin kullanilir. Bu faaliyetler, tiimiiyle sozlii olan kiiltiirlerdeki etkinliklerle bazi paralel yonlere sahipse de, daima baskin olan eski yazili eserler in karakteristik dzelligi, yazili versiyonlari yaztlsa dahi, Kur 'an ve tncil gibi tek tanrili dinlerin metinlerinde oldugu gibi, kalpten ogrenilmeleri ve yalmzca sozyoluyla icsellestirllip iiretilmeleridir. (...) Bu durumda meseleye ait zorluk, bu eserlerin hem sozlii olarak yaratilmis hem de sozlii olarakyeniden iiretilmis olup olmadiklaridir" (2017: 54-5).

Milman Parry ve ogrencisi Albert Lord'un gali§malari sozlii kiiltiir i9erisindeki hafizanin yapisini ve i§levini degerlendirme a9isindan 90k onemli gali§malardir. Parry'nin 9ali§masi, Homeros §iirleri iizerinde yapilan bazi ara§tirmalara da referans olmu§tur. Parry, ilyada ve Odysseia destanlannin her ne §ekilde derlenmi§ olursa olsun, ger9ekte sozlii kiiltiiriin eseri oldugunu iddia etmi§tir. Parry'nin gali§masina gore, dize ol^uleri sabit olan ve sozlii kiiltiir vasitasiyla aktanldigi anla§ilan ilyada ve Odysseia destanlannin her kelimesinin her misrainin birebir ezberlenerek aktarilmi§ olmasi miimkiin degildir. Ong, Parry'nin bu 9ali§masi ile ilgili sordugu soruya yine Parry'nin gali^inasindan alintilayarak cevap vermektedir.

"Kelimesi kelimesine ezberlenmedigi takdirde alti ölgülü binlerce dizeden o/usan biri uzun ikisi kisa heceli bir anlatiyi bir ozan nasil söyleyebilir? Okuryazar birine "haydi söyle" dense, uzun, ölgülü dizeleri ancak kelimesi kelimesine ezberledigi metinlerden söyleyebilir (mi?). Kelimesi kelimesine ezberlemeden böyle bir yapitin nasil yaratilmis olabileceginin temelleri (agiklanabilir mi)? Parry, altili ölgünün tek tek kelime birimlerinden degil, alti ölgülü dizeye uyan kaliplardan, geleneksel malzemeyi islemek igin kullamlan kelime kümelerinden olustiigiimi gösterdi. Ozanin altili ölgüye uyan cümleciklerden engin bir dagarcigi vardi. Ve bu dagarcigiyla, geleneksel malzemenin disma gikmadigi sürece, sonsuza dek ölgüsü sasmayan dizeler üretebilirdi" (2014: 756).

Lord'a göre O'nun döneminde hayatta olan Güney Slav halk a§iklannin (Guslar) <;ogu okuryazar degildir. Okuma yazma bilmek ä§igin i§iniz zorla§tirir. Qünkü yazi, anlatimi denetleyen metin kavramini ozanin zihnine sokunca, metinle uzaktan yakindan ilgisi olmayan, "soylenmis sarkilann anisi "ndan ibaret olan sözlü sanat sürecini bozar (1960: 17).

Aklar, §iir ve ritim ezberine yönelik kuvvetli hafizalara sahiptirler. Yugoslav a§iklarin "on heceden olu§an on-yirmi dizeyi" bir kerede ezberleyebilmeleri siradan ve kolay bir durumdur. Fakat Lord'un gali^masina göre misralari degi§meyen bu destanlarin a§iklarca ikinci bir kez aym kelimelerle tekrarlanmadigi ortaya «jikmi^tir. Bu sebeple; kaliplar ve konular degismese de, dinleyici tepkisi, kendi ruh haleti veya o anki toplumsal ve ruhsal ögelerin etkisiyle aym ozan bile siirlerini her seferinde haska türlü siralar, diker, "rapsodilesiirir" (1960: 17).

Bu güne kadar yapilan ara§tirmalarda sözlü kültür mahsullerinin kelimesi kelimesine ezberlenerek nesilden nesile aktarabilmenin mümkün oldugunu gösteren örnekler mevcuttur. Bununla birlikte sözün degi§tigine fakat ezginin degi§medigine yönelik galalar da mevcuttur. Bu Qali§malardan biri olan Joel Sherzer'e ait olan 9ali§ma, Ong'un 9ali§masinda §u §ekilde özetlenir:

"Panama kiyisi agiklarinda yasayan Kuna halkinin bazi dini ayinlerini buna örnek verir. Sherzer 1970 yilinda geng kizlar bulug gagina eristiginde gerceklestirilen büyü töreninde söylenen dua sözlerini haska bir törende tekrar edilmek üzere ögretisini kaydetmistir. 1979 yilinda Sherzer dua kaliplarinin kayitlariyla Kunalara geri dönünce, aym kisinin kaydetmis oldugu duayi sirf kelimesi kelimesine degil, aym ses birimiyle tekrar edildigini ortaya koymustur " (2014: 80).

Sözlü kültürde sözün aktanmi degi§ime maruz kalabilir. Konu§macilar, dinleyicilere sözü aktarirken farkli ortamlarda farkli ifadelerde bulunabilirler. "Baglam" merkezli yakla§imlar, ara§tirmalarina bu yönlü yakla§imlarla §ekil verirler. ifadeleri sadece metinsel ifadeler olarak degerlendirmezler. Sözün söylendigi fiziki ko§ullan da dikkate alirlar. Ong'a göre büyük bir kitleye hitap ederken, fiziki kosullardan ötürü, fazladan söz söyleme ve tekrar etme egilimine, yüz yüze konusmadakinden daha sik rastlanir (2014: 56). Kitlelere hitap eden konu§macilar, bir yandan konu§malarini gergekle§tirirlerken diger yandan söyleyecekleri sözleri dü§ünürler. Hitabet sirasinda konu§maci hitabetini sürdürme ihtiyaci duyarsa bu durum onun sözlerini tekrar etmeye te§vik eder. Bu esnada ne söyleyecegini bilemedigi durumla kar§ila§abilir. Kisa bir duraklama ile kar§i kar§iya kalabilir. Fakat bu durumda

susarak ne diyecegini dü§ünmek yerine, ustalikla söyledigi sözü tekrar eder ve bu sirada ne söyleyecegini dü§ünür.

"Sözlü kültür akiciligi, bir girpida bol dil dökmeyi özendirir. Hitabet ustalari, buna "bereket" anlamina gelen "copia" demislerdir. Hitabet sanatini yazi sanatina dönü§türdüklerinde bile, farkinda olmadan bereketli söz söylemeyi özendirmeye devam etmislerdir. Ortagag'dan Rönesans devrine dek ilk metinler, bugünkü deger ölgülerimize göre geregimden fazla kelimeyle "sisirilmis "Hr. Bati kültüründe bu copia meraki, sözlü kalintilarin agir bastigi sürece korunmus ve asagi yukari Romantizm akimina, hatta sonrasina dek süregelmi§tir" (2014: 57).

Goody'e göre sözlü kültürler kendi tarzlarinda özgün ürünler ortaya koymaya muktedirdir. Anlatinin özgün olmasinin sebebi dinleyicilerle kurulan etkile§imdir. Anlaticilar, dmleyicilerden heyecan duygulanni yansitan tepki almak isterler. Mümkün oldugunca dmleyicileri etkilemek ve onlar üzerinde duygu tesiri birakmak isterler. Bu nedenle anlatilarini yeni bir ortamda yeni bir hikäye eklemeleri mümkündür. Anlatinin özgünlügü, yeni öykü uydurmaya degil, anlatim süresince dinleyiciyle kurulan etkilesimin niteligine baglidir. Böylelikle anlaticilann farkli/yeni bir ortamda daha farkli/yeni bir giri§ yapabileceklerini ve böylelikle eski öyküye yeni unsurlar da katabileceklerini vurgulayan Goody (2017: 29-30), sözlü kültürün yaziya aktarim sürecinde degi§iklige ugrama sebeplerinden birini de §u sözlerle öne sürer:

"Sözlü kültürlerde yazarin kim oldugunun tamamen unutuldugu söylenemez, ancak genellikle gok az öneme sahiptir. Bazen sarküarda ve nadiren destanlarda yazarin kim oldugu bellidir, fakat mitlerde ve halk edebiyatinda yazar anonimdir. Elbette bu durum, bu türlerin fikri mülkiyet haklarina tabi olmadigi anlamina gelmez. §arkilar belirli kabilelerle, sözlü anlatilar spesifik topluluklarla özdestirilehilir. Fakat gogunlukla, bireysei yazarlarin izi sürülmez. Öte yandan yazarin yoklugu, kolektif bir yaratim süreci olduguna isaret etmez. Her sözlü anlatici kendi cesitlemesini ortaya koyar; bu cesitlemelerden bazilari sonraki anlaticilar tarafindan bir model olarak alinacaktir. Böylece ig ige gecmis bir zincir Halinde, bireyler tarafindan fakat anonim olarak ortaya koyulan ve geride kalan orijinal nüshaya bakilmadan türetilen cesitlemelerle birlikte, eser üzerinde degi.sim boy gösterir. Vedalar ve Homer örneklerinde gördügümüz gibi, sözlü aktarimin bir orijinale dayandirilmasi salt olarak, okuryazar toplumlardaki yaziyla ve sözlü anlatimlarla birlikte mümkün olabilir. Bunun bir nedeni yazinin sözlü hafizaya yeni bir boyut kazandirmasidir; haska bir nedeniyse, "dogru" cesitlemenin kaynak gösterilmesinin ancak böyle bir mahalde mümkün olabilmesidir. Sonug itibariyle, bahsi gegen erken dönem okuryazar toplumlarda hafiza yetilerinin ve hafiza kuvvetlendirici araglarin esasli bir gel is im kaydettigini görürüz; bu hafiza destek bigimleri büyük ölgüde yaziyla, yani "gözle görülebilir konusma "yla iliskilidir. Yeni hastan üretim tümüyle sözlü olan kültürlerde tipatip aym seyi elde etme gabasini büyük ölgüdeyerinden etmistir " (2017: 59).

Atasözleri ve bilmeceler, bilgi toplayan ve bunlari depolayarak sonraki nesillere aktarimini kolayla§tiran sözlü kültür mahsulleridir. "Ta§lama" da bu mahsullerden biridir ve ger9ek bir söz kavgast degil, bir sanat bi9imidir. Bu sanat bi9imleri sözlü kültürün etkisiyle

diinyamn hemen her yerinde goriilebilir. Ornegin ABD'ye Karayiplerden go9 ederek yerle§mi§ siyahi gen9lerin birbirilerine dil uzatma yari§ina bugiin dozens, joining, sounding vb. isimler verilmi§tir (Ong 2014: 60).

Yazili kiiltiirde bir toplum, sozlii kiiltiir mahsullerinden halk hikayeleri gibi bazi tiirleri, sozlii kiiltiir boyunca 90k fazla degi§ime ugramadan miras alabilir. Diger taraftan efsane, destan ve benzeri diger tiirlerin biiyiik bir d6nii§iime ugramalari miimkiindiir (Goody 2017: 56).

"Her seyden once, uzun rituellerin birebir tekrarinin, dzellikle de uzun zaman araliklarinin ardindan icra edlliyorlarsa, zaman iginde korunmasi turn gabalara ragmen zordur. Degisim yavasca igeri suziilur giinkii insanlar ellerinden geleni yapsa bile hafiza kusursuz degildir. Bu siireg rituele eslik eden ifadeler soz konusu oldugunda, bilhassa "mit" olarak soz ettigimiz uzun sozlii anlatilarda daha da belirgindir. Bu anlatilari, hash hasma zahmetli ve zor bir gorevi yerine getirerek kalem ve kagitla kayit altina alan antropologlar, gogu zaman sabit bir versiyonu kaydettiklerini diisiiniir/er, keza yerel halk da turn cesitlemelerin "ayni" oldugunu soyler. Dolayisiyla insanlarin hatirlamak igin yazili bir kitaba itimat ettikleri, gorimuse bakilirsa zayif halkali okuryazar toplumlarla mukayese edildiginde, sozlii toplumlarda hafizanin oynadigi role istinaden tartisilmasi gereken dnemli meseleler soz konusudur" (2017: 82).

Goody tiimiiyle sozlii olan bigimlerin yazili kiiltiirlerin etkisiyle degismesinin bir ornegi olarak, son versiyonlarindan biri Elias Lonnrot tarafindan 1849 'da yayimlanmis olan Fin ulusal destani Kalevala'yi ornek gosterir. Lonnrot, anonim §iirler olarak kayitlara ge9en halk §iirlerini sistematik olarak derlemi§, bir halk destani olu§turmak iizere bir araya getirilebileceklerini ileri siirmii§ ve boylelikle destan olu§turulabilecegini gostermi§tir (2017: 58).

Buna ornek olarak "Kosova Efsanesi" verilebilir. 1389 yilinda meydana gel en Birinci Kosova Sava§i iizerine kurulu efsanenin olu§um siireci son §eklini 19. Yiizyilm ilk yansinda Vuk Stefanovic Karadzic tarafindan gergekle§tirilen Sirp halk §iirlerini derleme gali§masinda aldigi soylenebilir. Sava§tan hemen sonra ba§layan efsane kaynaklannin 400 yili a§kin bir sure boyunca sozlii ve yazili ge§itli versiyonlarina rastlamak miimkiindiir. Efsanenin bu olu§um siirecine yazili kaynaklann yam sira Sirp halk anlatilari, §iirleri, §arkilan, ninnileri, masallari, a§iklan (guslar) ve hatta dini sozlii kiiltiir unsuru olarak degerlendirilebilen Ortodoks kilisesi papaz/rahip/rahibe vaazlan da katkida bulunmu§tur (Ugurlu 2010).

Lord'a gore standart kaliplarla aktarilan §iirler, destanlar uzun siire dinleyerek ogrenilir ve ogrenildikten sonra aktanhr. Bu sebeple §iir i9erisindeki metin kaliplan ve konulari da degi§ebilir. Ayni tiirkiiniin, §arkinin, destanin veya §iirin "biti§tirili§i" a§iktan a§iga degi§ebilir. Hatta belirli soz kaliplan, eklemeyi ziyadeyi degisikligi yapan sairin kim olduguna yonelik ipucu verebilir. Edebi eserlerdeki biitiin bu malzemelerin konulari, kaliplan ve kullams bigimleri belli bir gelenegin malidir. Ozgiinliik, yaratilan yeni malzemede degil, geleneksel malzemeleri her ayri ortama uydurabilmekte ve dinleyici toplulugunu derinden etkileyebilmektedir (1960: 20-90).

ħiklar 90k güglü hafizalara sahip olabilir ve uzun destanlan bile ezberleyebilirler. Lord'a göre bazi ä§iklann farkli ezber yöntemleri vardir. A§iklar ögrendikleri §iiri dinleyici kitleye aktarmadan önce 90gu zaman bir veya iki gün beklerler. Metin veya metinsel 9er9eveyle ilgilenerek ve ezberlemek istedigi metni tekrar etmek yerine-ki bu hafizanin gücünü azaltir-konu ve kaliplari igselle^tirerek metinle yakinlik kurmaya 9ali§ir. Dinlemi§ oldugu metni kendi diline aktarmak ifin dü§ünür §arkiyi animsayip tekrar söylerken ozan sarkuun dize ölgüsünü öbür ozanin anlati bigiminden okuryazar kültürü anlaminda ezherlemis olamaz; günkü dinlemis oldugu sarkiyi kendi diline aktarmak igin derin derin dusiuiürken sarkuun ilk sekli bir daha geri gelmemek üzereyok olur (1960: 20-90).

A§1 klar, ezberledikleri destanlan aradan yiliar ge9se bile aynt §ekilde, M9 degifrieden tekrarladiklanna inantrlar. Fakat Lord'un ara§tirmasina göre bu durum aslinda böyle degildir. A§iklartn ezberledikleri §iirler/destanlar ytllar sonra aynt ä§igtn ezberinde farkhla§tr. §iirm konusu ve i9erigi degi§memi§tir ama kelimesi kelimesine aynt degildir. Lord bu durumu §iirin ytllar sonra bir "benzer" olarak hafizada kaldigint ifade eder (1960: 27).

Yazilt kültürün ortaya 9tki§tna yönelik sözlü kültür temsilcilerinin muhafazakar yakla§imlari söz konusudur. Her ne kadar ortaya 9tkan bu yeni kültürün enstrümanlarina hayranhk duysalar da kendi kültürlerini kaybetme korkusuyla veya ba§ka diger nedenlerle -belki de kendilerine gösterilen saygt ve degerin azalmast korkusuyla- yazilt kültüre kar§t bir tutum i9erismde olmu§lardir. Lord, bu durumun özeilikle ä§tk tarzi gelenegin ya§andtgt Yugoslavya sahastnda ya§andigint ifade eder (1960: 28).

Goody'e göre hem yazarlik hem de hitap edilen kitle bakimindan, sözlü ve yazili literatürler arasinda bariz farklar bulunur (2017: 56). Ong bunun sebebiermden birinin sözlü kültür vasitasiyla aktanlan metinlerm her türlü ezber ve toplumsal baskinm dolaysiz buyrugu altinda olmastna baglar:

"Bunlar, dinleyicinin arzu ettigi veya sabirla dinleyebilecegi öyküleri, destanlan vb. anlatir. Bir kitap gözden dustü mü basimi durdurulur, ama piyasada binlerce nüshasi kalabilir. Soy dökümün dinleyici pazan tükenmce, soy dökümünün kendi de yok olur. Kazanan soyun dökümü gogu kez daha uzun ömürlüdür (ve yasadikca daha da guzellestirilir); kaybeden soyunkiyse tarihten silinir (ya da sil hastan düzenlenir). Canli dinleyiciyle iletisim, sözel kaliciligin veya gegiciligin kaderini belirleyebilir ; dinleyicinin beklentileri, konu ve kaliplann degismemesini saglayabilir" (2014: 85).

Konu§mactlar, dinleyiciler ile sözlü ileti§imleri strasinda bedensel hareketleriyle konu§malarint §ekiliendirirler. Söz ve beden dili aynt anda hareket ederek konu§macintn bütününü olu§turur. Konu§macintn agztndan 9tkan kelimeler hi9bir zaman yazilt metinler gibi sadece sözel baglam iginde var olmakla kalmaz. Söylenen söz, her zaman insan gövdesini harekete gegiren ve varolan durumunu degistiren bir olaydir (2014: 86).

Kültür, Sözlü Kültür-Yazili Kültür veya Sözlü-Yazili-Elektronik Kültür üzerinde yapilan ara§tirmalarda kesin 9izgilerle birbirinden ayrilamasa da, sözün kullanildigi kültür ortami ile yazinin ve matbaanin kullanilmasi dönemleri ve son olarak elektronik kültür ortaminin olu§masi ile birbirinden farkli kültür ortamlarinin meydana geldigini söylemek mümkündür.

Yagci, sözlü kültürü sivi halde bulunan maddeye, yazili kültiirü kati haldeki maddeye ve elektronik kültürü de maddenin gaz haline benzetir ve "sözlü kültür de sivi halde bulunan söz, yazili kültürle birlikte kati hale gegmi§ ve elektronik devrim sözü buharla§tirmi§tir" sözleriyle örneklendirir (Yagci 2005).

Yazinin en önemli i§levi sesleri okunabilir kilmaktir. Böylelikle sesler kaydedilebilir ve aktarilabilir. Böylelikle ya§ayan nesil, kendilerinden sonra gelecek olanlara tavsiye, uyan ve önerilerde bulunabilirler. Kendi gelenek ve kültürlerini, neyi sevip sevmediklerini, neden korktuklanni, nasil ya§adiklarini, iyi ve kötü bütün tecrübelerini torunlarina ve hatta torunlannin torunlarina aktarabileceklerdir. Dolayisiyla yazi ile birlikte insanlarin dü§ünme ve anlatim bi9imleri degi§meye ba§lami§tir. Bireysel bellegin ve sözlü iletisim alaninin da ötesinde toplumsal/kültürel bellek olusmaya haslamistir (Yagci 2005).

Sözlü kültürde sözün aktarimi bellek ve sözün tekran yöntemine dayanir. £ünkü yazili kayit imkänindan olmadigi dönemde sözlü kültürde bilginin kaybolmamasi ifin beilege yapilan kaydin sürekli tekran ve bunu geli§tirmeye yönelik bi9imlerin olu§turulmasi gerekir. Eide edilen beilege yerleben bilginin diger ku§aklara aktanlmasi i9in, sözün kalipla§tirmasi ve tekran gerekir. Bu ama9la bellegi gü9lendiren ge^itli kaliplar olu§turulur. Böylelikle ritim, atasözleri, deyimler, deyi§ler ortaya 9ikmi§tir. Ortaya 9ikan bu kaliplar 9özümleme ve ele§tiri tekniklerine kapalidir. Tekrara dayali anlatilar diren9lidir ve kolay kolay degi§tirilemezler (Ong 2014: 53).

Ong'a göre sözlü kültür sadece insanoglunun birbirileri arasindaki etkile§imi saglayan bir ara9 olarak görülmemelidir. £ünkü sözlü kültür aslinda bilginin kendisidir (Ong 2014: 53). Bu a9idan sözlü kültür yazili kültürün i§levsel a9idan benzeridir. Yazili kültür ortaya 9ikmadan önceki öncülüdür. Sözlü kültürde bilgi bellektedir. Ba§ka herhangi bir muhafaza mekäni yoktur. Bu sebeple bilginin dogrulugunu denetieyebilecek veya kontrol edebilecek bir yöntem bulunmamaktadir. Yazili kültürde ise bilgi yazili olarak kayitlarda muhafaza edilir. Gerektiginde beilege yerle§tirilen sözler, yazili metinlerden denetlenebilir (Goody 2001: 37).

Halk ozanlannin hafizalan ve ezberleri, olduk9a gü9lüdür. Ancak onlann ezberleri metin ezberine benzemez. A§ik tek bir kez dmledigi §iiri aktarmadan önce 90gu kez bir iki gün bekler. Aslinda bu bekleyi§, ezberlenen metinlerin hafizadaki yerini gü9lendirmez, aksine metnrn tekran ertelenirse, hafizanin gücü azalir. Böylelikle ezberden tekrar zorla§ir. Goody ve Ong'a göre ä§iklar, ezberlenen metin ya da metinsel bir 9er9eveyle ilgilenmezler. Dinlemi§ olduklan §iirin kendi hafizalanndaki konu ve kalip dagarcigina sinmesi, §iirle yakinlik kurmasi ve ä§igin bunu igselle^tirinesi ifin zaman gereklidir. Sonrasinda ezberlerinde olan ve dinleyicilere aktardiklan §iir, kendilerine aktarilmi§ olandan farkli bir hale gelir. §iirin ilk dinledikleri versiyonu ise artik hafizalannda yoktur (Goody 2001: 37; Ong 2014: 77-79).

Lord'un ara§tirma sonu9lanndan birinde ilgi 9ekici bir detay vardir. Buna göre Balkan ä§iklan, belleklerindeki metinleri aradan yillar ge9se bile aym §ekilde, degifrieden, kelimesi kelimesine tekrar edebildiklerini iddia etmi§lerdir. Fakat ara§tirma neticesinde ä§iklann bu iddialannin dogru olmadigi neticesine vanlmi§tir (Ong 2003: 78). Goody de 9ali§masinda Kuzey Gana'daki LoDagaalilar'in Bagre destanini örnek göstererek Lord'un iddialanni destekler. O'na göre Bagre destani, aym adi ta§iyan tören esnasinda icra edilen bir eserdir. Törendeki anlaticilar, icralan esnasinda eserin i9erigine bir takim yenilikler/eklemeler getirme

egilimindedirler. Bu sebeple toren esnasinda eserin i9erigi siirekli degi§ir ve bu degi§iklikler a9ik9a belirir. Hatta 1951'deki Bagre'nin 1970'de degi§mi§ oldugu ve bazi temel unsurlannin bile kayboldugu g6zlemlenmi§tir. Bu sebeple sozlii kiiltiir mahsullerinin i9erisinde yer alan destanlann, bir yazann eseri olarak goriilmesi ve ara§tirilmasi miimkiin degildir.

iНе можете найти то, что вам нужно? Попробуйте сервис подбора литературы.

Sozlii kiiltiiriin hakim oldugu donemlerde ortaya 9ikan mahsullerin, sonrasinda degi§ecegi veya oncesinde degi§mi§ olabilecegi dii§iiniilmez. Onceki kayitlarla aym oldugu kabul edilir. Zaten bunu dogrulayacak (yazi gibi) herhangi bir kontrol mekanizmasi/araci yoktur. Anlaticilar da belleklerindeki metinlerin aym kaldiginin veya degi§mi§ oldugunun farkinda degildirler ve bunu onemsemezler. (Goody 2001: 37-9).

Sozlii kiiltiir mahsullerinin degi§meden aktarildigini iddia eden gallon alar da mevcuttur. Ong'un 9ah§masinda, Joel Sherzer'in Panama kiyisi a9iklannda ya§ayan Kuna'lilar iizerinde gergekle^tirdigi incelemelerde Kuna halkina ait bazi dini ayinlerde 1970 yilinda kaydedilen dini igerikli dua metinlerinin 1979 yilinda aym ki§i tarafindan degi§meden ve hatta aym ezgisiyle tekrar edildigine tanik oldugunu aktarir (Ong 2014: 81).

Etkile^imler Neticesinde Grtaya Cikan Bazi Aruzlu §iir Meseleleri

Uzun siire birlikte Turk Edebiyati gelenegi i9erisinde varhklanni siirdiirmii§ olan A§ik Tarzi ve Divan Edebiyati geleneklerinin her ikisinde de yer alan aruzlu §iirler ile ilgili Sozlii/Yazili kiiltiir baglaminda ortaya 9ikan gali^mamiz kapsaminda tespit edilen meselelerden bazilan §oyledir:

1. Bazi ara§tirmalarda kimi aruzlu §iirlerin israria aruzla yazilmadigi, bu §iirlerin aslinda hece 6l?usuyle yazildigi ve sonrasinda imale, zihaf ve ulamalarla aruzlu hale getirilmi§ olduguna dair kanaatlerin bulundugu ifade edilmektedir (Ozarslan 1996: 280). Aruz kurallan §iirlerin aruzlu olup olmadigi tespitinde en onemli unsur olarak ara§tirmacilann kar§isina 9ikar. Bazi §iirlerde bu kurallar 90k az sayida kullanildigi ifin §iirin "aruzlu §iir" olarak kolaylikla tespit edilmesi miimkiindiir. Fakat bazi §iirlerde 90k sayida aruz kurali kullanilmasi sebebiyle §iirin aruzlu/heceli olmasi ile ilgili ara§tirmacilar arasinda gorii§ ayriliklan ortaya 9ikmaktadir. Bu sebeple ara§tirmacilar, kendi yakla§imlanna gore §lirlerin aruzlu/heceli oldugu yoniinde gorii§lerini bildirirler. Dolayisiyla "§lirlerin aruzlu olup olmadigi, aruzlu ise hangi aruz kurailannin ne ol9iide kullanilarak hangi kalipla yazildigi" sonucuna ula§irken, ara^ti rmacilarin degerlendirmesi gererken bir diger problem de, §airlerin §lirlerinde mevcut olan aruz kurailannin niceligi/niteligi hususudur. Bu sebeple incelenen bir §lirde mevcut aruz kurailarinm sayisi ve sikligi tespit edilmeli, bu 9er9evede §iirin aruzlu olup olmadigi degerlendirilmelidir. Turn bu degerlendirmeler yapilirken §iirin sozlii/yazili kiiltiirde kayit altma alinip almmadigi goz oniinde bulundurulmalidir.

2. Aruz vezni ile yazilan §iirlerin her birinin belirli bir aruz kalibiyla yazilmasi gerekmektedir. Kaliba uygun §ekilde yazilmayan §iirler zaten aruzlu §hr kategorisinde yer almaz. A§iklar, aruzlu §iirlerini belirli aruz kurallanna ve kaliplanna gore yazmi§ olsalar da, yazdiklan §iirlerin hangi kalipla yazildigini a9ik9a belirtmemi§lerdir. Bu sebeple gali§malarda ele alinan §iirlerin hangi kalipla yazildigini tespit etmek ara§tirmacinin "kabiliyetine" kalmi§tir.

Ara§tirmacilarin §iir kalibinin tespitine yönelik yaptigi 9ali§malarda bazi §iirleri farkli tür/§ekil i9erisinde tasnif edebilmektedirler. A§ik tarzi aruzlu §iirlerm vezin tespitinde, divan edebiyati §airlerinin mahsullerine nispeten hata yapilma olasiligi daha azdir. Bunun nedeni, ä§ik tarzi aruzlu §iirlerde kullanilan aruz kaliplannin, tef ilelerin, bahir ve dairelerin tür ve sayisinin, divan edebiyatinda kullanilanlara oranla daha az olmasidir. Divan edebiyatinda yer alan aruzlu §iirler ile ä§ik tarzi aruzlu §iirlerin ait oldugu daire ve bahirler kar§ila§tinldiginda Divan edebiyatindaki daire sayisinin 4, bahir sayisinin 14; ä§ik edebiyatinda kullanilan daire sayisinin 2, bahir sayisinin 4 oldugu tespit edllmi§tir. Bunun bir sebebi de, yazili kültür geleneginin sözlü kültür gelenegine nazaran hafiza/kayit altina almadaki üstünlügüdür.

3. Hecelerin a9ik-kapali durumlarina göre tespit edilen aruzlu §iirlerin orijinal metninin günümüz Türk9esine transkripsiyonu söz konusu oldugunda §ririn vezninin aruzlu/heceli olup olmadigini etkileyebilecegi gibi aruzlu §iirlerde uygulanan kurallarin nicellgini etkilemesi mümkündür. Sözlü kültür geleneginde bir süre yol alan ve sonrasinda yazi ile kayit altina alinan §iirlerin imlä ve yazim yanh§larina maruz kalabilmeleri olasidir. Kayit altina alinma sürecinde veya metnin transkripsiyonu sirasinda yapilan yazim hatalan, §iirin vezin tespitini zorla§tirmakta veya ara§tirmacilar arasinda farkli vezin tespitlerine yol a9maktadir (Ugurlu 2018).

Sonu?

Ozan-baksi ve tekke-tasavvuf edebiyati geleneklerinin ä§ik tarzi §iir geleneginin öncüileri olarak heceli mahsuller verdigi süre9 i9erisinde divan edebiyati geleneginin arzulu mahsulleri, Türk edebiyatini birlikte zengmle§tirmi§lerdir. 16. yüzyihn son yansinda, özeilikle Gevheri ve A§ik Ömer'den sonra, Türk edebiyatinin i9erisindeki halk edebiyati unsurlari giderek zayiflami§ ve divan edebiyati mahsullerinde arti§ görülmü§tür. Osmanli Devleti cografyasinda yeti§en bazi ä§iklar, divan §airlerinden geri kalmamak i9in, aruz veznini ve gazel, murabba, müseddes, müstezad gibi bazi divan edebiyati nazim §ekiliermi kullanmaya ba§lami§lardir. Bu ä§iklar, §iirlerinde yabanci terkip ve kelimelere, divan edebiyatina mahsus mefhumlara manzumelerinde giderek daha fazla yer vermeye ba§lami§lardir. Böylelikle divan §airlerinden geri kalmadiklanni ispatlamaya 9ali§mi§lardir. Türk edebiyatinin bu yapisi 19. Yüzyila kadar sürmü§tür.

Bu süre9te ä§ik tarzi ve divan edebiyati temsilcilerinin birbirileri ile etkile§imleri sözlü/yazili kültür baglaminda sürmü§tür.

Yazili kültüre kadar sözlü kültür mahsulleri dllden dile aktarilarak muhafaza eclilmi §tir. Yaziyla artik bu mahsuller tamamen koruma altina alinmi§ olsa da, bu yazili mahsullerin sözlü kültür vasitasiyla dilden dile ta§inmi§ ve sonrasinda yazili olarak kayit altma alinmi§ olabilecegi göz önünde bulundurulmalidir. A§iklara ait cönklerde ve mecmualarda yer alan yazili olarak kaydedilmi§ bazi girier muhtemelen bir müddet sözlü kültürde yolculuk yaparak sonrasinda yazili kültürde muhafaza altina alinmi§tir.

Sözlü kültür, ortaya 9ikan zorunluluk ve ihtiya9 sebebiyle ge§itli a§amalardan ge9erek yerini yazili kültüre birakmi§tir. Yazinin icadindan sonra yazili gelenegin etkisiyle sözlü kültürün etkisi tamamen ortadan kaybolmu§ degildir. Her iki gelenek, uzun bir süre bir arada varligmi sürdürmü§tür. A§iklar ve divan edebiyati §airleri de bu yapidan etkilenmi§lerdir. Bu

etkileçim neticesinde kimi zaman â§ik tarzi gelenek mensuplan divan çairlerinin sahasina, divan çairleri de â§ik tarzi gelenegin sahasina girerek eserler ortaya koymuçlardir. Her iki gelenek mensuplarinin birbirilerinden etkilenerek ortaya eserlerin sözlü/yazili kültiir geçi§ sürecinde oluçmasi, bu eserlerin tematik ve biçimsel çekline yön veren unsurlardan biridir.

Uzun siire birlikte Türk Edebiyati gelenegi içerisinde varhklanni sürdürmü§ oían A§ik Tarzi ve Divan Edebiyati geleneklerinin her ikisinde de yer alan aruzlu çiirler ile ilgili Sözlü/Yazili kültür baglaminda bazi meseleler ortaya çikmiçtir. Çaliçmamiz kapsaminda tespit edilen bu meseleler özetle §öyledir:

1. Aruz kurallari çiirlerin aruzlu olup olmadigi tespltinde en önemli unsurdur. Araçti rmacilar çiirlerde kullanilan aruz kurallarinin niteligine/niceligine göre çiirlerin aruzlu/heceli oldugu yönünde görü§lerini bildirirler. íncelenen bir çiirde mevcut aruz kurallarinin sayisi ve sikligi tespit edilir ve bu kapsamda çiirin aruzlu olup olmadigi degerlendirilir. Tüm bu degerlendirmeler yapilirken çiirin sözlü/yazili kültürde kayit altina alinip ahnmadigi göz önünde bulundurulmalidir. Çûnkû sözlü kültürde bir süre yer alan ve sonrasinda yazili kültürde kayit altina alinan §iirlerin öncesinde (imla/yazim yanliçi gibi) bazi degiçimlere maruz kalabilecegi dikkate alinmalidir. Bu durum, incelenen §iirlerde kullanilan aruz kurallarinin niteligine/niceligine etki edebilmektedir. Araçtirmacilarin inceledikleri aruzlu §iirlerin bu baglamda degerlendirilmesi gerekmektedir.

2. A§ik tarzi aruzlu çiirlerin vezin tespitinde, divan edebiyati çairlerinin aruzlu §iirlerine nazaran hata yapilma olasiligi daha azdir. Bunun nedeni, â§ik tarzi aruzlu §iirlerde kullanilan aruz kaliplarinin, tefilelerin, bahir ve dairelerin tür ve sayisinin, divan edebiyatinda kullanilanlara oranla daha az olmasidir. Bu durumun sebeplerinden biri de, yazili kültür gelenegmin sözlü kültür gelenegine nazaran hafiza/kayit altina almadaki üstünlügüdür.

3. §iirlerin kayit altina alinma sürecinde veya metnin transkripsiyonu sirasinda yapilan yazim hatalan, §iirin vezin tespitini zorlaçtirmakta veya araçtirmacilar arasinda farkli vezin tespltlerine yol açmaktadir. Bu duruma neden olan etkenlerden biri de, sözlü kültür gelenegmde bir süre yer alan ve sonrasinda yazi ile kayit altma alinan çiirlerin imlâ ve yazim yanliçlarina maruz kalmalaridir.

§iirlerini topluluk önünde sözle icra eden ve bu icralan bir süre sözlü kültür ortaminda seyahat ettikten sonra yazili kültür ortaminda muhafazaya alinan âçiklann arzulu §iirleri ile ilgili bazi meselelerin ortaya çikmasinda, sözlü ve yazili kültür ortamlari arasindaki geçi§ sûreçleri, baglam unsuru olarak dikkate alinmalidir.

Kaynakça

AKÜN, Omer Faruk (2014). Divan Edebiyati. Îstanbul: Îsam Yayinlan.

ASSMAN, Jan (2001). Kültürel Bellek, Eski Yüksek Kültürlerde Yazi, Hatirlama ve Politik Kimlik (Çev. Ay§e Tekin). Istanbul: Aynnti Yayinlan.

CANÇELÎK, Ali (2013). "Divan Çiiri: Osmanli Klasik Musikisi îliçkisi ve 18. Yüzyil Divan §iirinden Örnekler". TürkiyatMecmuasi (23): 19-36.

ÇOBANOGLU, Özkul (2017). Elektronik Kültür Ortaminda Asik Tarzi §iir Gelenegi Baglaminda Çukurova Asik lan Üzerine Te spiller.,

http://turkoloji.cu.edu.tr/CUKUROVA/sempozyum/semp—3/cobanoglu.php. [18.03.2018].

FISCHER, Steven Roger (1999). Dilin Tarihi. (Çev. Muhtesim Giivenç). Türkiye Χ Bankasi Kültür Yayinlan.

GOODY, Jack (2017). Mit, Rituel ve Söz. (Çev. Damla Sezgi). Istanbul: Küre Yayinlan.

LORD, Albert B. (1960). The Singer Of Tales. Cambridge: Harvard University Press.

ONG, Walter J. (2014). Sözlü ve Yazili Kültür. (Çev. Sema Postacioglu BANON). Istanbul: Metis Yayinlan.

ÖZARSLAN, Metin (1996). "Türk Halk Çiirinde Aruzlu Türler Üzerine Bazi Tespitler". Folkloristik, Umay Günay Armagani. Ankara: Feryal Yay.: 279-287.

UGURLU, Mesut (2010). Sirp Milliyetçiliginde Kosova Efsanesinin Yeri ve Önemi. Yüksek Lisans Tezi. (Daniçman: Prof. Dr. Özkul Çobanoglu). Ankara: Hacettepe Üniversitesi, Türkiyat Araçtirmalari Enstitüsü.

UGURLU, Mesut (2018). Asik Tarzi §iir Geleneginde Aruzlu §iirler Üzerine Bir Arastirma. Doktora Tezi. (Daniçman: Prof. Dr. Özkul Çobanoglu). Ankara: Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.

YAGCI, Murat (2015). Yazili Kültürün Diisiisii: Sözlü Kültür den Yazili Kültür e ve Elektronik Kültüre Geçis Süreglerinde Diisiinsel ve Toplumsal Degisimler. Yüksek Lisans Tezi. (Daniçman: Doç. Dr. Tayfun Atay). Ankara: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkbilim (Etnoloji) Anabilim Dali.

i Надоели баннеры? Вы всегда можете отключить рекламу.